Yerli otomobil de ne?!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Diyelim ki, Çin Halk Cumhuriyeti 1960'lı yılların başında Türkiye için "Kızıl Çin" olup sadece siyasi polisin ilgi alanına girdiğinden, o yıllarda "otomobil yapmaya" başlayan Türkiye'de ne iş dünyası ne de hükümetler ilgi duymuşlardı bu ülkenin  "yerli otomobil" serüvenine.

Otomobil üretimine 1958 yılında "montajlama" ile başlayan Çin, geliştirdiği çok sayıda "yerli marka" ile birlikte bugün yılda 18 milyonluk güce erişti. (Mahmut Sancak, HaberTürk, 28.9.2011)

Peki Güney Kore örneğine ne diyeceğiz? Türkiye otomobil işine bu ülke ile de hemen hemen aynı zamanda girmiştir. İki ülke, belki tesadüf, 1960'lı yılların başında düşmüşlerdir otomotiv yoluna. Üstelik, sanayilerinin durumu, milli gelir düzeyleri v.s çok benzerdir.

Güney Kore bugün "yerli" tasarımları, markaları ve üretim yatırımlarıyla Türkiye dahil dünya pazarlarında var. Yakından bildiği bu ülkenin otomotiv serüveni ile de ilgilenmeyen, merak etmeyen Türkiye ise, yabancı lisanslı üretim ve ihracat tamam da, "yerli" tasarımları, markaları ve yatırımlarıyla ne kendi iç pazarında ne dünya pazarlarında var!

Hayıflanmak değil ders almak 

Gerçi, yalnız otomotivde değil sanayinin başka dallarında; teknolojide, keşiflerde, buluşlarda 50 yıl öncenin kimi örnekleriyle mukayese denklemleri kurmak, yargılara varmak, eleştiriler üretmek "iktisadi" önemde bir "çıktı" olmasa gerek. Geçen geçmiş, olan olmuştur.

Ama, talep edilen ve tartışılan konu, otomotiv sektöründe tasarımı, üretimi ve markaları ile "yerli otomobil" ise bu ülkenin gücü, birikimi ve özlemleri temelinde "iktisadi" değer üretecek yeni bir aşamaya geçmenin fikri ve moral "girdiye" ihtiyacı yok mudur?

Elbette vardır; "yerli otomobil" kavramının, 1960'lı yıllarda haksız ve bilinçsizce "alay konusu" edilen "Devrim" ardından "eklektik" de doğsa "Anadol", "Serçe", "Doğan", "Şahin" gibi "yerlilik özlemi" taşıyan fakat sonu getirilemeyen tecrübelerden sonra tekrar gündeme girmesi bile başlı başına önemli ve değerlidir.

Bu ülkenin kanaat oluşturucu, karar verici, yönetici, yönlendirici, yatırımcı, sanayici, üretici, yaratımcı, tasarımcı kesimleri, geçmişteki yanlış tecrübelerin bugün"ilerletici" dersler olarak işe yarayabileceğine inanırlarsa yerli marka da olur, otomobil de…

Ulusal Odak Projesi

"Yerli otomobil" konusu başlangıçta kamuoyunda "yerli otomobil de nereden çıktı" dudak büküşüyle karşılandı. Otomotiv sektörünün "zihin" ve "eylem" temsilcilerinde, en azından bazılarında, bir tereddüt hali izlendi.  

Talep, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'den geliyordu, olup olamayacağı konusunda sektörde bir "yutkunma" yaratması doğaldı, diyeceğim ama değil!

Çünkü, yerli tasarım, marka ve otomobil talebi, bir süre önce sektör kuruluşlarının da katılımıyla hazırlanarak açıklanan "Otomotiv Sanayi Strateji Belgesi"nin "Şirketlerin Tasarım, Üretim, Markalaşma Beceri ve kapasiteleri" başlıklı "4.2.2" numaralı bölümünde yer alıyor. Yani, sektör yerli oto işinden haberli. Bu durum sektörün önde giden bazı isimlerinin ilerleyen günlerde "olabilirliği" hafif de olsa "olumlu" irdeleyen yaklaşımlarına yansıdı.

Stratejinin "4.2.2" numaralı bölümünde -BSTB Sanayi Genel Müdürlüğü veb sitesinde mevcut-  otomotiv sektörünün  önüne tasarım ve üretimiyle "yerli markalaşma" hedefi konuyor; bunun başarılacağı iç ve dünya şartlarının mevcudiyeti belirtiliyor; hangi şartlarda nasıl gerçekleştirilebileceği açıklanıyor.

Ve şu cümle, Türk otomotiv sektörünün mevcut üretim ve satış yapısını korumakta ısrar etmesi halinde karşılaşacağı temel sorunu vurguluyor: "Bugün gelinen noktada sektörde üretim ve pazarlama alanlarında 'küresel entegrasyon' tamamlanmıştır.(…) Ancak bu alanlarda kârlılık son derece sınırlıdır ve sektörün sadece bu alanlarda kalması aşırı risklidir."

Peki çözüm? Anılan bölümde sektörde Ar-Ge ve tasarım ağırlıklı bir yenilenme, küresel pazarlar için geliştirilen ürünlerin fikri ve sınai mülkiyetinin yerleşik şirketlere ait olması; ve "yerli marka oluşturma idealinin geniş kapsamlı ve katılımlı bir 'Ulusal Odak Projesi'nin hayata geçirilmesiyle başarılabileceği"dir.

Görülüyor, yerli marka hedefi ve talebi gökten zembille düşmemiş. Sektör, "olur" demiş, stratejiye yazılmış. Ve kimse bir anda yerli oto  beklemiyor. Beklenen, özellikle bugünkü imkânlarla bir kere daha kolaya kaçılmaması, ipe un serilmemesi, özgüven ve biraz da fedakârlık, sektörün ve ülkenin geleceği için! 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013