Yerli malı genelgesinin satır araları

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

6 Eylül 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2011/13 sayılı"Yerli Ürün Kullanılması" başlıklı genelgenin altında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın imzası var. Genelgenin son paragrafı şöyle:

"… 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki alımlar ile Devlet malzeme Ofisi'nden gerçekleştirilecek alımlarda öncelikli olarak Türkiye'de üretilen ürünleri tercih edilmesini ve kamu kurum ve kuruluşları yöneticilerinin bu konuda gereken duyarlılığı göstermelerini önemle rica ederim."

Devleti yöneten hükümet devleti işleten bürokrasiye "ricada" bulunur mu? Bulunur. Çünkü, bürokrasi sözlüğünde amirin ricası aslında "emir"dir. Memur ise amirine "rica" değil "arz" eder. Amir arzı dikkate almayabilir; memur ise emre uymak zorundadır.

Başbakan Erdoğan da hükümetin başı ve tüm bürokrasinin "amiri" sıfatıyla ilgili tüm kurum ve kurulu yöneticilerine, kamunun mal ve hizmet alımlarında Türkiye'de üretilen ürünlerin "öncelikle tercih" edilmesini emrediyor.

Emir tekrarı gerekir  

Askerlikte "emir tekrarı" var; "üstler" gerekli hallerde "ast"lardan verdiği emrin "iyice anlaşılsın" diye tekrarlanmasını isteyebilirler. Sivil bürokraside böyle bir kural yok. Buna rağmen Başbakan, kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürünlere öncelik tanınmasıyla ilgili emrini, ilgili tüm kamu yönetimine tekrarlatmalı.

Başbakan bu önemli emrini "astlarına" tekrarlatmalı ki, kamuda alım işlerinden sorumlu yöneticiler Türkiye sanayisinin eriştiği üretim gücü, ürün kalitesi ve çeşidi konusundaki bilgi ve bilinç körlüğünden, güvensizlikten, ulusal duyarsızlıktan sıyrılmaya başlayabilsinler.

Ancak, bu da yetmez. Kamu İhale Kanunu'nda Türkiye sanayisini koruyan ve kollayan köklü düzenlemeler yapılmadığı; kamu kurum ve kuruluş yetkililerinin karmaşık ve sık sık değiştirilen ikincil ihale mevzuatının "labirentlerinde" keyfi "tercih yetkileri" üretmeleri önlenmediği sürece, bu tür genelgeler, altındaki imza ne kadar güçlü olursa olsun, yetersiz kalır. Nitekim kalmıştır.

Sorunlar genelgede yazılı

Başbakan Erdoğan genelgede kamunun yerli ürün alım ve kullanımına öncelik vermesini "emrederken" yerleşik ihale mevzuat ve düzeninde tüm dilek, temenni ve ricalara rağmen yıllardır süregelen ve çözülemeyen Türk ürünü karşıtı sorunları da vurguluyor.

Sorunları genelgeden aynen aktarıyorum ki ihaleci kamu bürokrasisi bakın ne gibi "usullerle" önlüyor Türkiye'de üretilen mal ve hizmetlerin alımlarını.

"1- Teknik şartnamelerde Türkiye'de üretilen ürünlerin teklif edilmesini engelleyen düzenlemeler yapılmaması," (Demek ki yapılıyor!)

2- Kamu ihale mevzuatına aykırı olarak isteklilerin ithal ürün ya da belirli bir ülkenin malını teklif etmesine yönelik düzenlemelerin yapılmaması, (Demek ki yapılıyor!)

3- Ürünlere ilişkin olarak yabancı belgelendirme kuruluşları tarafından düzenlenen ve zorunlu olmayan belgelerin ihale dokümanlarında aranmaması, (Demek ki aranıyor!)

4- İthal ürün teklif eden isteklilerin yurt dışında mal teslim edebilmelerine imkân tanınması durumunda teslim yeri, navlun, gümrük ve vergi giderleri gibi unsurların tekliflerin değerlendirilmesinde nasıl dikkate alınacağına dair ihale dokümanlarında düzenlemelerin yapılması, (Demek ki, ithal ürünler için böyle durumlarda gerekli düzenlemeler yapılmayabiliyor!)

5- İthal ürün teklif eden isteklilere mal tesliminden önce akreditif açılarak ön ödeme yapılmasına imkân tanınması durumunda, Türkiye'de üretilen ürünleri teklif eden isteklilere de avans ödemesi yapılmasına yönelik ihale dokümanlarında düzenleme yapılması…" (Demek ki ithal ürüne parasal destek yerli ürüne köstek!)

İş dünyası örgütleri denetlemeli

Başbakan Erdoğan'ın genelgesi ihaleci kamu bürokrasisinde ne ölçüde dikkate alınacak ve uygulanacak, bilmemiz mümkün değil. Ama, iş dünyasında geniş bir destekle karşılandı.

Çok doğal, çünkü Türkiye sanayisinin ve sanayicinin varlığı ve geleceği elbette iç ve dış pazarlara kaliteli ürün, uygun fiyatla çıkarak rekabet edebilme ve satma kabiliyetine bağlı. Ama, bir o kadar da kendi ülkesinde ürettiği mal ve hizmeti kendi devletine satabilmesine bağlı.

İşte tam bu noktada iş dünyası örgütlerine büyük görev düşüyor. Genelgeyi "yakın takibe" almalı; uygulamayı özellikle ihalelere katılan "üyelerinin pratiği" içinde denetlemeli ve "emre" uyulup uyulmadığını Başbakan'a ve ilgili bakanlara duyurmalılar ki, kamu bürokrasisi eliyle yıllardır Türkiye ekonomisi aleyhine işletilen ihale düzeni "esastan" düzeltilebilsin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013