Yerelin küreselle bütünleşmesi: Beğendik mağazaları
Örgütlü perakendecilikte Beğendik mağazalarının serüveni birçok nedenle ilgimi çekiyordu: Kayseri'den Ankara'ya, oradan ülke derinliklerine yayılan bir girişimdi. Bu kuruluş zirveye doğru giderken, 2001 kirizinde "damdan düşenler"arasında yerini almıştı. Son dönemde Real'ı satın alarak, yereli küreselle kaynaştırma becerisi göstermişti. Profesyonel, ilke ve kuralları olan, bir başka kültürde umduğunu bulamayan bir yapıyı, işler ve sürdürebilir bir konuma getirmişti. Nuri Beğendik ve Mehmet Beğendik' ten sonra, Hacı Duran Beğendik'le üçüncü kuşaktan birinin hem de "sanat tarihi" okumuşken "işe dönüş öyküsü" sektörün içinde olanlara ya da yeni katılmak isteyenlere tünelin ucundaki ışığı gösterebilirdi. Ayrıca, kulağıma geldiği kadarıyla, ülkemizin iş ikliminde her türlü sıkıntının içinden süzülerek gelen; yereli küresele taşımada, işin yapısal ve ekonomik özelliklerine göre davranan, ayrıntıya hakim, gelecek öngörme ve önlem almaya emek, para ve zaman ayıran bir yaklaşım sergileyen bir kuruluşun öyküsünü paylaşmak istedim.
Kuruyemiş toptancılığından, perakende mağazacılığına, tamamen ülkemizin koşullarında hayatın örsünde dövülmüş bir kuruluşun yöneticisi ile yapılan söyleşi öğretici olabilir.
Bir yazıda, sadece sorulara verilen yanıtlar aktarılmıyor; "dedim-dedi" eksenli bir aktarmanın ötesinde kendi gözlemlerimizi de genellemelere dönüştürerek aktarıyoruz.Söylenenlere, kendi genellemlerimizi eklediğimiz için tüm sorumluluk bu satırların yazarınındır.
"Varlık, sevgi ve güven üretir; yokluk,kavga"
Kayseri insanı yaşamı sloganlarla anlatmayı sever. Bir iş insanı sorunlarından çok yakınırsa, "Yakınma, yekin!" diye iki sözcükle uyarıverir. Kayseri'ye yakın bir yörenin topraklarında büyüyen babam da "İş yaşamında ağrısız baş kabaktan sayılır" deyiverenlerdendi.
Hacı Duran Beğendik' e de "krizlerin öğretici" yönlerini sordum. Yakınmadı, yaşanmışlık olarak gördüğü için hemen yanıtını yapıştırıverdi: "Varlık, sevgi ve güven üretir; yoksulluk kavga" dedi. Kriz dönemlerinde annenin babayla, babanın oğulla, oğulun amcayla kavgalarının arttığına; ortaklıkların bozulduğuna, herkesin bir "günah keçisi" arayışına çıkıverdiğini anlattı.
Hacı Beğendik, "kriz yaşadığınız, damdan düştüğünüz dönemde hayatın size öğrettiklerini birkaç başlıkta toplayabilir misiniz?" sorusuna, hiç duraksamadan, hızlı yanıtlar verdi. Beş noktanın altını çizdi.Ya bu soru kendisine çok sorulmuştu, ya da yaşadıklarını not etme, biriktirme ve yeri geldiğinde kendine ve başkalarına anımsatmasını biliyordu. Bir çırpıda, özetle aktardığımız yanıtları sıraladı:
•Dost kim, düşman kim öğrendik. Sadece kişilerin değil, kurumların da kriz refleksi öğretici. Bazıları hemen kendilerini güven altına almaya çabalıyor, bazıları da kapsayıcı bir anlayışla "işin geleceğini kurtarmaya." İkincilerin, ülke iş yaşamı için ne kadar önemli ve değerli olduğunu kavradık.
•Paranın her şey olmadığını, parasal birikimlerinizi ilişki yatırımlarıyla beslemek gerektiğini öğrendik.
•Krizler, "Ne idim deme yerine, ne olacağım?" diyen atasözünün test edildiği dönemlerdir. Önemli olan, dünyayı anlamak, kendini bilmek kadar; geleceği güven altına alacak değer, beklenti ve davranış içinde olmaktır.
•Perakendeciliği iyi bilmek kadar, iş yönetmeyi de bilmemiz gerektiğini anladık. İş yaşamında parçacı değil, bütünsel bakmanın insanınızı, müşterinizi ve nakitlerinizi
•Örgütlü perakendecilikte, operasyonel başarının yetmediğini; ticari başarı için de farklı birikim, bilinç ve davranış gerektiğini anlarsınız.
•"Hedeflerle yönetmenin" önemini ve değerini kavrarsınız.
Refleksler örtüşmüyor
İnsan dendiğinde akılma altı dinamik gelir: Birikim, bilinç, bakış, buluş, beklenti ve bereket. Bu altı dinamik, insanın dışardan sağladığı ve zihninde olgunlaştırdığı gerçek varlıklarını ortaya kor. Örgütlü perakendecilik de diğer üretim alanları gibi maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırma araçlarından biridir. İnsanın olduğu yerde "hata" vardır. "Hatadan arındığımıza" inandığımız nokta, insanlığımızın bitişine giden yolun da başlangıcıdır. Hacı Duran Beğendik'e sektörde ne gibi "hatalar"yapıldığını sormazsam, bu yazı omurgadan yoksun kalındı. Soruyu sordum ve yanıtlarını da aldım:
•Ülkemizde örgütlü perakendecilik, analizle değil, içsel reflekslerle yönetiliyor.
•Eğitimli ikinci nesil geliyor ama kurum kültürünün geleneksel refleksi ile yeni kuşak yöneticilerin bakış açıları örtüşmüyor. Yetişmiş insanı öğütebilen durumlarla karşılaşılabiliyor.
•Yatırım yapılırken, ilk yatırım maliyetleri kadar "işletme sermayesi" ihtiyacı üzerinde yeterince durulmadığı için önemli sorunlar yaşanıyor.
•Örgütlü perakendede satış mağazalarının fiziksel donanımları giderek benzeşiyor; bu benzeşme nedeniyle başarı "farklılaşma-odaklı" tutum gerektiriyor.
Çok odaklı ve çok kültürlü birikim
Beğendik deneyimi, özellikle uluslararası deneyimi olan "Real"ı satın alınca ilgimi iyice çekti.Yerel ile küresel arasında denge nasıl kurulmuştu? Bizden daha ileri ekonomilerdeki birikimler, bizim gibi gelişme sürecinin tam da orta yerinde duran bir toplumda nelerle karşılaşıyordu? Zaman kısıtı da dikkate alındığında, bir iş yerinin üç işlevi olan çalışanı ikna etme, müşteriyi kazanma ve nakit akışını düzen altına almak için neler yapılmıştı?
Daha birçok soru zihnimde dolaşıp duruyordu? Beğendik'e sordum; Real deneyiminde, dönüştürme sürecinde hangi kritik adımları attınız? Yanıtları şöyle özetleyebiliriz:
•Real uluslararası normlara göre çalışan bir kurum; standartlarının yüksekliği bizim gibi ülkelerde maliyetlerini artırıyordu.
•Çok ciddi bir "iş yönetimi" ve "know how"sahibiydi. Kuruluşun çok kaliteli bilgi birikimi ve sistem oluşturması, esneklik sınırlarını daraltabilir.
•Çok-odaklı yatırım yaptığınızda, dünyaya açılmanın gereği olarak "başka kültürleri" içselleştirmeniz gerekiyor; kimi zaman bu süreç uzun sürebiliyor. Real kültürünün ülkemiz kültürü ile örtüşmeyen yönleri sorun yaratmış olabilir.
•Özellikle geçiş sürecinde yaşanan 'kar problemi"yatırımı gözden geçirmeyi ve çekilmeyi gerektirebilir.
•Real satın alındıktan sonra EBİDA pozitif hale getirildi; sürdürülebilir konumlanma sağlandı.
"İlkeler kalelerimizdir"
Yanıtları dinlediğimde, ilkesel boyutun önemli olduğunu bildiğimden hemen sordum: Real'ı satın aladıktan sonra toparlamaya çalışırken "hangi ilkeler" size rehberlik etti? Hacı Duran Beğendik anladım ki hazırlıklı bir iş insanımız. İlkelerine aşırı değerler yüklemiyordu ama ilkeleri hiçe sayan sorumsuzluğun batağına da saplanmıyordu.
"İlkeler kalelerimizdir" diyen uyarıyı içselleştirmişti. İlkeler ve gelecek on yılı nasıl düşlediklerini ise kısaca şöyle anlatıyor:
•Bizim birikimiz ile Real' ın birikiminin farkını kavradık.
•Real' ın birikimi ile "örgütlü perakendeciliğin önemi artacak" varsayımımızı bütünledik.
•Yatırım yaparken, "aşırı ve noksan değerlendirme" yapmamak için iyi araştırma yapılmalıdır; "aşırı kapasite artışı" sektörü zorlar ve kaynak israfına yol açabilir.
•Aşırı kapasite yaratmanın kaçınılmaz sonucu olan "aşırı fiyat rekabeti" kar marjlarındaki daralmayı artıracaktır; bu da konsolidasyonu hızlandıracaktır.
•Geleneksel algıları ve davranışları, "piyasanın ihtiyacına göre" değiştirmek gerekecektir.
•Teknolojik gelişmelerin izlenmesi, kira bedellerindeki artışın etkisi, sabit giderlerin artması ister istemez "ölçek ekonomisi" gerektirecektir. Bu gelişmelere başlangıçta iyi fizibilitelerle hazırlanılmazsa, gereksiz kaynak israfına yol açabilir.
•"Fark yaratanlar"ayakta kalacak, kendini tekrarlayanlar çekilmek zorunda kalacak.
•Karlılığı artıran, birikim yeteneğini koruyanlar geleceğe sağlam adımlarla yürüyecek.
•Doğru adımlar atanlar kazanacak: Büyüme modeli olmayan, alternatif senaryolarla düşünemeyen, günübirlik bakışa abananların işi zorlaşacak.
•Operasyonel becerimiz ile yönetimdeki eksiklerimizi dengeleyen bir yol izledik.
•Hiperler için "konsept değişikliği"yaptık; bu konuda yaygın ve yoğun emek sarfettik.
•Bizim insanımızın satın alma güdüsünde olan "tazelik algısı" üzerine eğildik.
Kitle bilgilendirmesinin önemi
Ülkemizde bütün üretim alanlarında olduğu gibi, örgütlü perakende sektöründe kaynakların etkin kullanılması ile algıların yönetilmesi arasında çok sıkı bir bağ var. Bu konuda "medyanının yönlendirmesi", "sektör entellektüellerinin bilgilendirilmesi" ve "sektör yöneticilerinin şeffaflığı" çok önemli hale geldi.
Diğer iki etkeni bir yana bırakarak, örgütlü perakendecilikle igili "medya değerlendirmelerinde" nelere özen göstermek gerektiğini de sorduk Hacı Duran Beğendik'e. Biraz genel olsa da yanıtları bir ihtiyacı tanımlıyordu:
•Konuyu irdeleyenlerin, gelişmelerle ilgili gerçekçi rakamlara hakim olması gerekir.
•Değerlendirme yapanların "üretim bilgisi" yoksa, iyi niyetli de olsa "haksızlık" yapmaları mümkündür.
•Örgütlü perakendeciliğin yapısal ve ekonomik özelliklerini, artılarını ve eksilerini ayrıntıda bilmesi, sektörün "istihdam katkısı" hakkında bir fikre sahip olması gerekir.
•Medyanın eleştiri ve söz hakkı kadar, iş yapan insanın da "söz hakkına" saygılı olamlıyız.
Örgütlü perakendeciliğin geleceğini belirleyen dinamikleri tartışmalıyız... Hacı Duran Beğendik'in anlattıklarında eksik bulduklarımızı tamamlayabilir; yanlış olduğuna inandıklarımızın doğrusunun ne olduğunu açıklayabiliriz. Yararlı olan, tartışarak birbirimizi zenginleştirmektir.
Hacı Duran Beğendik'in iş serüveni
•Beğendik 1956 'e Kayseri'de doğdu
•1980'li yıllarda Ankara'da Kocatepe'de mağazasını açtı.
•ABD'de 5 yıl kaldı. 3 yıl işletme, 2 yıl sanat tarihi okudu
•2000'de ABD'den eğitimden döndüğünde ülkemizin ilk 79 zengininden birinin oğludur.
•Anayasa fırlatma kirizi ile birlikte sorunlu bir şirketin içinde buldu kendini.
•2003-2006 Beğendik Yiyecek İçecek Müdürlüğü yaptı
•2006'da Beğendik Satış Yöneticisi oldu.
•2007'de Beğendik'deki görevinden ayrıldı,"Kayseri Mutfağı"nı kurarak 19 şubeye ulaştı.
•2009'da Beğendik'e dönüş yaptı.
•2013'de insanları "taze duygusu" ile birleştiren konsepti geliştirdi.
•2014'te 45 Beğendik ve 12 Real Mağazasına ulaşıldı.
•2014' te Bursa'da Nilüfer'deki mağaza açıldı.
•Şirketini 150 milyon lira ciro, 14 mağazadan 57 mağaza ve 1.5 milyar lire ciroya taşıdı.