Yerel yönetim seçimleri ve kentiçi ulaşım
Çağımızın belirleyici eğilimlerinden biri, ulaşım ve erişim olanakları artan insanların refah arayışı nedeniyle hızlı biçimde göç etmeleridir. Yoksul alanlardan zengin alanlara doğru giderek hızı artan göçler, sosyolojide "toplanma ilkesine" ivme kazandırıyor. İnsanlık tarihi için çok kısa bir zaman kesitinde sadece yirmi altı kente üç yüz milyona yakın insanın yaşayacağı öngörülüyor.
Yakın gelecekte Tokyo 37 milyon nüfusu ile dünyanın en büyük kenti olacak. Tokyo'yu New York 20 milyonu aşan nüfusu ile izleyecek. Mexico City ve Sao Polo gibi kentler yaklaşık 20'şer milyon insanın yaşadığı yerleşim alanları haline gelecek. İstanbul, Bounes Aries, Los Angeles gibi kentler de 15 milyonu aşan nüfusları ile dünyanın sayılı kentleri arasında yerini alacak .Manilla, Moskova, Paris, Chisago ve Londra gibi kentler de 10 milyona yaklaşan ve aşan nüfusları ile mega kentler arasında yer almış olacak.
Yaşadığımız zaman kesitinin temel eğilimlerinden biri tarım ve imalat kesiminde çalışanların görece azalması, hizmet kesiminde çalışan insanların hızla artmasıdır. Hizmet odaklı zenginlik üretiminin merkezini de kentler oluşturmaktadır. Kentlerini etkin planlamayan hiçbir toplumun sağlıklı bir gelecek inşa etme şansı yoktur.
Büyüyen kentlerde yönetimlerin üç ödemli sorumluluğu giderek daha da önemli hale geliyor: Herkese geçimini sağlayabileceği bir iş sağlama, herkesi barınabileceği bir konut sahibi yapma, herkesi işi ile evi arasında, eğlence ve dinlence yerleri ve kültürel etkinlikleri arasında erişebilir ulaşım olanaklarına kavuşturma.
Bu noktada değer, beklenti ve davranışlarımızı belirleyen iki kavramdan söz edelim: Ulaşabilirlik, bir yerden diğerine gidebilmeyi anlatır. Tiyatroya gitmek için Kadıköy'den çıkıp Taksim'e iki saatte gidiyorsanız, bir kültürel etkinlik olan tiyatroya ulaşılabilirlik vardır, ama harcadığınız zaman gerektiğinde tiyatro gitmekten sizi alıkoyar. Oysa erişebilirlik kentiçi ulaşımın temel kavramıdır: Hızlı, güvenli ve konforlu biçimde kentsel olanaklardan yararlanmayı sağlayacak bir yapılanmayı anlatır. Erişebilirlik kentsel olanaklardan yararlanmada fırsat eşitliği yaratır, kentsel etkinliklere katılımı artırır.
Bir kentin "ulaşım planları" hazırlanırken bir dizi temel ilkeyi dikkate almak gerekir. Bu ilkeler;
- Kentiçi ulaşım sisteminin, ağır raylı sistemler, hafif raylı sistemler, özel yollarda lastik tekerlekli araç sistemleri, otobüs ulaşım sistemi, ara toplu taşım sistemi ve özel ulaşım sisteminden oluşur.
- Ekonominin verim ve etkinliğinde temel araçlardan biri haline gelen kentlerde, insan ve yük akışları verimlilik ve rekabet gücünün temel kaynağını oluşturur.. Kentiçi ulaşım planları yapılırken, ilk yatırım maliyetleri kadar işletme dönemi maliyetlerinin de dikkate alınması, özellikle zaman kazancı ve ona bağlı olarak verimliliklerin mutlaka hesaplanmış olmaları gerekir.
- Kentlerde "araçları değil, insanları taşımak önemlidir" ilkesi benimsendiğinde, nüfusu 700 bini aşan yerleşim yerlerinde en yüksek kapasiteli sistem olan metro mutlaka gündemde olmalıdır. Metro, hafif raylı sistemler, özel yollardaki lastik tekerlekli araç sistemleri, otobüs ulaşım sistemi, ara-toplu taşım sistemleri ve özel ulaşım sistemlerini bir bütün olarak değerlendirmeden etkin bir kentiçi ulaşım sağlanamaz.
- Kentiçi ulaşımda sabah ve akşam pik saatlere göre kapasitelerin oluşturulması, ara zaman kesitlerinde boş kapasite yaratılması yapısal bir özelliktir. Bu özelliği nedeniyle, özel işletmecilikteki "kâr merkezi" anlayışını kentiçi ulaşımın bütün alanlarına uygulama şansı yoktur. Bu nedenle kentiçi ulaşım sistemlerinin gider ve gelirleri arasındaki dengeye yarattığı "olumlu dışsallık" açısından bakılmalıdır.
- Bir kentin en uzak iki semti arasında ulaşımı 45 dakikayı aşıyorsa, orada ulaşımın kente maliyeti artmaya başlar. Bu nedenle kent planlaması yapılırken, kentiçi ulaşımın bu temel ilkesi gözetlenerek, daha fazla zaman gerektiren ulaşım sistemlerinden kaçınmak gerekir.
- Kentiçi ulaşımda sistemler arasında "koordinasyon" hem ulaşımın etkinliği, hem ekonomik verimliliğin temel aracıdır. Bu aracı göze almayan bir planlama eksiklik olacaktır; uzun dönemde ülkeye rekabet gücünü kaybettirecektir.
- İstanbul'un Marmara'nın kuzey kıyılarında Gebze'den Silivri'ye yatay bir kent olarak gelişmesi, kentiçi ulaşımın planlanmasını, yeni gelişim alanlarının seçilmesini, havaalanı gibi cazibe yaratan ve gelişmeyi yönlendiren altyapıların olası etkilerini özenle hesaplanması, özellikle ilk yatırım maliyetlerinden çok işletme dönemi maliyetlerinin olası etkilerinin de uzun dönemli bir bakışla, ciddi bir sosyo-ekonomik ve kültürel analizle değerlendirilmesi yapılmalıdır.
İstanbul gibi bir mega kent... Tarihsel süreçte dar ve uzun gelişme koridoruna yayılıyor. Bu özelliklerinin analiz edildiğini, alternatif çözümlerin tartışıldığını bilirsek, süreçler hakkında ayrıntılara ulaşır; tartışmanın "hakkını" verebiliriz. Doğru analizler ve toplumsal ittifakların artırılması için bilgilerin açık ortamlara taşımalıyız.
Kentsel ulaşım sistemlerinin altyapıları bir kez yapıldığında geri dönüşü zor, düzeltmesi yüksek maliyetlidir. Özellikle ilk yatırım maliyetlerine bağımlı altyapılar gerçekleştirilirken kimsenin "yanlış yapma lüksü" olmayacaktır.
"Sorgusuz alkışlamak" kendimize saygısızlıktır; çünkü aklımızı başkalarının söylediklerine teslim etmiş oluruz. Ayrıntı bilgisi olmadan, yapılan her işe "toptancı karşı çıkmak" da kendi önyargılarımızın tutsağı olmaktır; böylesi bir tutum yararlı işlerin önündeki engelleri büyütür. Bu iki sakıncayı en düşük düzeye indirmenin yolu, konunun gerekçeleri ile herkesin bilgisine sunulmasıdır.
İstanbul'da ulaşım sisteminin alt-sistemlerindeki çeşitlenme ilke olarak doğrudur. Kentiçi ulaşım sistemlerine kafa yoranların, metro, hafif raylı sistemler, özel ulaşım yolları, otobüs ulaşım sistemi, deniz ve akarsu ulaşım sistemleri ve tamamlayıcı ara- toplutaşım sistemleri( halk otobüsleri ve minibüsler)atılan adımları desteklemesi gerekir.
Bir kentte yaşan bireylerin, o kenti yöneten seçilmiş yerel yöneticilerin, kentin atanmış sorumlularının, kentin akışkanlığından yarar üretecek olan iş insanlarının, yaşanabilir kent yaratmada sorumlu olan sivil inisiyatiflerin verileri bilgiye, bilgiliyi anlamaya dönük sentezleri hayati önemdedir. Bilgileri paketleyerek dağıtımında aracılık yapan medya mensuplarının ise sadece bilgi aktarma ile yetinmemeleri, daha ileri giderek kirli bilginin ayıklanmasına da yardımcı olmaları kamuoyunun beklentisidir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Eylül ayı sonunda sayfalarca gazete ilanı ile tanıttığı "Her yerde Metro, her yere Metro" sloganının temel ilkesi doğrudur. Bugün ulaşılan raylı sistem ağının 2019'da yaygınlaşması ve derinleşmesi de bu kentte yaşayan herkesin desteklenmesi gereken yatarım öncelikleri arasındadır.
Bu atılımları "inanç düzleminden düşünce düzlemine taşımak" için projelerin "fayda/maliyet analizlerine dayalı gerekçeleri" mutlaka açıklanmalıdır. Yapılan hizmetin kitlelerin zihninde "meşrulaştırması" için açıklığın dışında erdem aranmamalıdır.
Kentiçi ulaşım sistemlerinden üçüncü havaalanına, kanal İstanbul'dan üçüncü Boğaziçi köprüsü ve bağlantı yollarına her konu, ülke ekonomisinin yarısına yakınını kontrol altında tutan İstanbul'un etkileri ve özellikleri nedeniyle hepimizin, bütün ülkenin ortak sorunudur.
Kamu alanında yapılan küçük ya da büyük bütün işlerin "gerekçelerini" açıklamak "proje ve harcama disiplininin" ilk adımıdır. Hızlı ve nitelikli büyümenin ardında duran güç de sorunları ve çözümleri ortaklaşa tartışma yeteneğidir.