Yeraltında 150 yıl
Londra Metrosu’nun doğumgünü 9 Ocak 1863. Dünyanın ilk metrosu. Halen 374 kilometre. 270 istasyon.
1863: Türkiye’de Abdülaziz.
ABD’de iç savaş. Fransa’da 3.Napolyon. İngiltere’de Victoria.
150 yıllık tüneller bugün hala kullanılıyor. Yaşlanmanın getirdiği hastalıkları var: Su sızıntıları yüzünden sinyaller arızalanınca seferler sarkıyor. Gecikmeler, Londra Metrosu’nda gündelik bir sıkıntı. Orada yaşayanların şaşırmadığı, “zen sükunetiyle” tevekkülle karşıladığı bir dert. Tünellerin açılış biçimi “silindirik” olduğu için metronun gündelik dilde adı: Tüp (Tube). Kapısında “Underground”
(Yerin altı) yazsa da İngilizler için bu trenin adı “Tüp.”
1850’de Londra’nın nüfusu 2.5 milyona ulaşmıştı. Kısa sürede olmuştu bu. Çünkü şehirde sanayide çalışan işçi sayısı artmıştı. Sanayi Devrimi yaşanıyordu. Şehir içinde ulaşım, atlı arabalarla
sağlanıyordu. İki katlı “otobüs” gibi olanları da vardı.
Ve işte, Londra’da 1850 at nüfusu: 250 bin. Ve bu kadar çok atın Londra sokak ve caddelerine bıraktığı dışkının miktarı: Yılda bir milyon ton.
Ulaşım bu haliyle sürdürülemezdi. Soruna çare bulunamazsa iş hayatı, ticaret ve bankacılığın zarar göreceği kesindi. Acaip öneriler getirildi. Bunları özetlemeye çalışmak, Sanayi Devrimi’nin
babası bu memlekette ne kadar yaratıcı zihinden ne fikirler çıktığını gösterir, ama yerimiz yok...
Özetle mutlu son: Milletvekili Charles Pearson’ın projesini parlamento kabul etti. O tarihte şehrin kuzey kenarlarında yapılmış (şimdi şehrin içinde kalan) üç büyük tren garını yeraltından bağlayacak bir tünele evet dedi. Bu tüneli, özel girişim yapıp işletecekti. Demiryollarını yapıp işlettiği gibi...1860’lar teknolojisiyle açılacak tünel, yerin hemen altında olmak zorundaydı. Şimdiki gibi metrelerce aşağılara inmek mümkün değildi. Bu nedenle ilk metro hatları, “caddeyi kaz-hattı döşe-caddeyi ört” sistemiyle dikdörtgen kutu gibi yapıldı. Ve elektrik yoktu henüz: Tünelde kara tren çalışacaktı. Dumanın tünelden çıkması için kısa aralıklarla bina-arası hava boşlukları bırakıldı. Bunlar bugün de aynen duruyor. Bu nedenle ilk hatlar, diğerlerine göre daima daha aydınlık ve
ferahtır.
Metro yapılırken, akla bir de “kentsel dönüşüm” gelmez mi? Acaba, üçüncü tren garından (King’s Cross) şehir merkezine doğru hattı uzatsak? Ama arada çok yoksul ve Tarlabaşımsı semtler var? Olsun varsın. Onlara para verir tahliye ederiz. Tünelimizi açarız. Yeni binalar yaparız, daha varlıklılara satarız. Aynen böyle oldu: 12 bin bina yıkıldı. Buradan metro geçti. Sonra binaların yerine yenileri yapıldı. Nüfusun yapısı değişti.
9 Ocak 1863’te ilk hattın açılışına Başbakan katılmayı reddetti. 79 yaşındaki Başbakan Palmerston zarif bir kelime oyunu ile gerekçesini şöyle açıkladı: “Yer üstünde biraz daha kalmak istiyorum.”
(Metroya binmeden, iki yıl içinde öldü).
Özel sermayenin girişimiyle başlayan ilk Londra Metrosu bütün isine, pisine, karanlığına, gürültüsüne rağmen çabuk benimsendi. Hızlı ve sürekli bir yenilikçilik süreciyle kendini aştı. Ve bugün
yılda 1 milyarı aşkın yolcu taşıyor. Nasıl oluyor? Bunu da anlatmak lazım. Haftaya...