Yenisine bakalım
Dün itibariyle 2017’yi geride bıraktık. Öncelikle herkese yeni yılda sevdikleri ile birlikte huzurlu, mutluluk dolu bir yıl diliyorum.
Adet olduğu üzere yeni bir yıla girerken bir eskisini değerlendirmek için kaleme sarılmıştım ki bundan vazgeçtim.
Zira, 2017 yılının da geride bıraktığımız yıllar gibi maalesef gerekli somut adımların atılamadığı bir yıl olduğunu düşünüyorum. Somut adımlar derken ne gibi bir beklentim olduğunu da aşağıya almak istiyorum.
Öncelikle değişmesi elimizde olmayan verileri inceleyelim.
Öyle görülüyor ABD faiz artırımına devam edecek. Bu ve siyasi risklerin birleşmesiyle kurlarda bir gevşeme olması mümkün değil. O yüzden hepimiz kurların negatif etkisini yoğun olarak hissedeceğiz. Dolayısıyla otomobil fiyatlarında geçmişte olduğu gibi kampanya dönemlerinin sona erdiğini tahmin etmek için Kahin Roubini olmaya gerek yok.
Markaların düşen karlılıkları ve artan rekabet sebebiyle tüketici dostu adımları atmaları biraz güç olacak. Bununla birlikte son dönemde basına yansıyan lakin, henüz somut bir adım atılmamış olan ÖTV düzenlemesi de revizyon yapılana kadar olan süreçte satışları etkileyecek. Zira, aracın fiyatına göre yapılan vergi düzenlemesinde, kurlardaki yükselişle birlikte bazı otomobillerin tüketiciye yansıyan fiyatları otomatik olarak artıyor.
Burada başlangıç bareminin yükseltilmesi gündemde olsa söz konusu düzenlemeler hayata geçirilene kadar otomotiv firmalarının hedef ve bütçe belirlemelerinde önemli sıkıntılar olacaktır.
Yukarıda bahsettiğim sebepler otomobillerin bayi fiyatlarına ve dolaylı olarak da iç pazara yansıyan önemli gelişmeler olarak dikkat çekiyor. Lakin, bireysel araç sahipliğinin önündeki en önemli engel ise kredi faizlerinin yüksekliği. Geçtiğimiz ay yapılan düzenleme ile kredi kullandırma limitlerinde tüketici lehine bir adım atıldı. Ancak, buna rağmen kredi faizlerinin yüksekliği bireysel kullanıcıların önündeki belki de en caydırıcı engel olarak duruyor.
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetin tüm organları tarafından eleştirilen faizler, gerçekçi anlamda tüketimi kısıtlayan önemli bir unsur. Lakin, madalyonun diğer yüzüne bakıldığında ise enflasyonun yüzde 15’e merdiven dayadığı bir ortamda, bu faizlerin düşmesi de çok mümkün görünmüyor.
İşte bu ortam, belki de 2018’e damgasını vuracak gelişmelerin tamamının temelini oluşturuyor. Yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon sadece bireysel tüketicileri değil, Türkiye’ye yatırım yapacak yatırımcıların da önündeki sıkıntı. Bıraktım yeni yatırımı, mevcut kapasitenin bile gerilemesi tehlikesi bizi bekliyor.
Tablo, biraz karamsar olsa da yine yeni bir yıldır ve hepimize mutluluk getirsin…