Yenisi de gitmiyor sıra devlete geliyor!
Yığınaktaki yanlış harbi kaybettirir. Askerin derin tecrübelerinden süzdüğü bu 'stratejik" ders ekonomide de geçerlidir; ister işletme bazında isterse siyasi, bürokratik yönetim ve karar katmanlarında…
Belirlediğiniz hedefler kağıt üzerinde ne kadar mükemmel görünürse görünsün, şayet güç ve imkânlar 'cephe hattında' yanlış düzenlemişse, yenilgi kaçınılmazdır.
İşte, 'dört bölgeli sektörel teşvik modeli'. Stratejik hedefleri: Bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmak, rekabet gücünü artırıcı, teknoloji ve Ar-Ge içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımları ve sektörel kümelenmeyi desteklemek.
Hedefler kağıt üzerinde mükemmel görünüyor: Türkiye'yi dört bölgeye ayırmışsınız, sektörel öncelikler koymuşsunuz, kamu teşvik unsurlarını belirlemişsiniz.
Ve, dört bölgede 81 ili kapsayan modeli üç bileşen üzerine kurmuşsunuz: Büyük proje yatırımlarını teşvik sistemi, bölgesel ve sektörel teşvik sistemi ve genel teşvik sistemi.Bunlar birbiriyle 'yanaşık düzende' ilişkili, esnek ve geçirgen bileşenler.
Bünyeye uygun mu?
Yeni teşvik sistemi Temmuz 2009'da uygulamaya konuldu. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan da ilk altı ayın sonuçlarını geçen hafta açıkladı. Bu süre sistemi irdelemek ve kesin yargıya varmak için yeterli sayılmayabilir.
Sistem kurucuları 'daha dün bir bugün iki, hele biraz bekleyin bakalım' gerekçesiyle eleştirilere 'fren koymak' isteyebilirler. Ama, genellikle olduğu gibi 'biz en iyisini yaptık' deyip eleştirileri dikkate almamazlık edemezler.
'İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması" kapsamında "Sosyo- Ekonomik Gelişmişlik Endeksi' esas alınarak belirlenen dört bölgeye ilişkin ilk sonuçlar şunu gösteriyor:
Sistem bölgelerin ekonomik, sosyal, kültürel, coğrafi bünye özelliklerini, imkân ve kabiliyetlerini, yetersizliklerini değil derinliğine; hiçbir şekilde kavramıyor. Böyle bir meselesi yok. Sosyo-ekonomik gelişmişlik göstergeleri son derece basit ve yanıltıcı kalıyor.
Hedefler tehlikede
Burada, sistemin 'büyük' hedeflerinden biri de çöküyor: 'Bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak' iddiasının odaklandığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu kapsayan veriler, sistemin ağır 'zafiyetini' ve adaletsiz yapısını ortaya koyuyor.
Altı ay dahi olsa, yeni sistem dahilinde verilen toplam 22.5 milyar TL yatırım teşvikinin Doğu ve Güneydoğu'da 2 milyar TL'de kalması iki şeyi gösteriyor: Özel sektör avantajlı batıyı bırakıp, sorunlu doğuya gitmemekte ısrarlıdır ve sermayenin tabiatı gereği haklıdır!
O halde, sadece bugünkü değil gelecek hükümetler de Türkiye'nin üçte birini oluşturan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kalkınma sorununun kalıcı ve gerçek çözümünü, bilinen, tekrarlanıp duran ve asla ders alınmayan basit teşvik uygulamalarından çok farklı nitelikle yeni modellerle aramak zorundadırlar.
Nasıl mı? O bölgelerde öncü kamu girişimciliğini ihya ederek. Yerel özel sektörü bu dinamiğin desteğiyle 'kalkışa" geçirerek. Genel özel sektörle kamu işbirliği modellerini ve buna uygun teşvik yapılarını oluşturarak. Bekleyip görerek ve 'eskimiş' modelleri allayıp pullayıp piyasaya sürerek değil!