Yenilikçiliğe giden kestirme yol sistematik inovasyon

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkıp zenginleşen ülkeler arasında yer almasının, büyük ölçüde halen sahip olduğu ekonomik yapıyı değiştirmesine bağlı olduğunu uzun süredir tekrarlıyoruz. İnşaat rantına ve düşük katma değerli geleneksel endüstrilere dayalı bir ekonominin zenginlik üretemeyeceğini ve toplumu bir kısır döngü içinde tuttuğunu artık herkes açık açık söylüyor. Zenginleşmenin yolunun ise yenilikçiliğe, yani inovasyona dayalı bir ekonomik yapı kurmaktan geçtiği artık her açıdan kanıtlanmış durumda.

Geçen hafta bir araya geldiğimiz İsrailli akademisyen Dr. Nir Ben Lavi, Türkiye’de inovasyon konusundaki sorunun düşünme tekniğinde olduğunu, bu düşünce biçimi değiştirildiğinde firmaların kısa sürede yenilikçi bir yapıya kavuşabileceğini söylüyor.

Sistematik inovasyon yöntemleri konusunda uzman olan ve IChamp adlı sistematik inovasyon programını geliştiren Lavi, yenilik geliştirmenin, inovasyonun sanki “Allah vergisi bir yetenekmiş gibi” değerlendirilmemesi gerektiğini söylüyor. Daha da ötesi Lavi’ye göre bunun parayla da doğrudan bir bağlantısı bulunmuyor.

ABD, 326 milyonluk nüfusu ve dev fonlarıyla her yıl bir milyon kişi başına yaklaşık 432 adet patent üretiyor. 80 milyonluk Türkiye’de ise yılda bir milyon kişiye düşen patent sayısı yalnızca 1,4 adet. Şimdi hemen diyeceksiniz ki, aradaki bu büyük uçuruma ABD’deki sermaye büyüklüğü, bu sermayeden Ar-Ge’ye ayrılan pay ve benzeri faktörler yol açıyor. Evet, kısmen doğru. Ancak bu gerekçe, gerçeğin küçük bir kısmını açıklayabiliyor. Zira İsrail örneği, ekonomik büyüklük ve nüfusun yenilikçilik konusunda bir ölçü olmadığını gösteriyor. İsrail, yaklaşık 8,5 milyonluk nüfusuyla her yıl her bir milyon nüfus başına 431 adet patent üretebiliyor. Karşılaştırmayı biraz daha detaylandıralım. Türkiye’nin yıllık gayri safi yurtiçi hasılası İsrail’in 2,5 katı. İsrail’in her yıl toplam hasılasından Ar-Ge’ye ayırdığı oran Türkiye’nin ayırdığı oranın dört katı. Buna karşılık İsrail’in her yıl bir milyon kişi başına ürettiği patent sayısı Türkiye’nin tam 312 katı. Aradaki bu farkı ne milli gelir ne de milli gelirden Ar-Ge için ayrılan pay açıklayabiliyor. Ben Lavi’ye göre bu farkın temelinde para, sermaye veya fon değil, düşünce biçimi yatıyor.

2009’da yayınlanan, Dan Senor ve Saul Singer tarafından kaleme alınan Start-up Nation (Start-up Ulusu) -İsrail’in Ekonomik Mucizesi adlı kitapta, bir ülkenin startup ülkesi haline gelebilmesi veya bir ekonomik mucize yaratabilmesi için 35 ayrı parametre sayılıyor. Nir Ben Lavi bu parametrelerin tamamının altı başlık altında toplanabileceğini söylüyor: İnovasyona Dönük Eğitim, Teknoloji ve yöntemler, Kurumlar, Pazar, Yatırıma Yönelen Fonlar ve Hukuksal Çerçeve. İsrail’in önündeki en büyük engelin yatırıma yönelik fonlar ve pazar konusunda yaşandığını, İsrail’de her ikisinin de küçük olduğuna dikkat çeken Lavi, buna karşılık başarı elde edilebildiğine dikkat çekiyor. Türkiye’nin önündeki en büyük engellerin ise İnovasyona dönük eğitimle, teknoloji ve yöntemler konusunda yaşandığını belirterek bunun da eldeki diğer avantajlar; yani sermaye, fonlar, pazar büyüklüğü, kurumlar ve hukuki yapıyla aşılamayacak bir sorun olmadığını söylüyor.

Ben Lavi’ye göre esas sorun, yeni fikirler geliştirmek için yaygın olarak kullanılan beyin fırtınası, swot, oyun ve benzeri tekniklerin aslında verimsiz olması. Yapılan araştırmalar bu tür yöntemlerin verimliliğinin yüzde 30-40 düzeyini aşamadığını gösteriyor. Başarının yolu, yenilikçiliği veya inovasyonu şirketin bir parçası haline getirebilmekten, sürekli tekrarlanan bir alışkanlığa dönüştürmekten geçiyor. Bunun için de “Sistematik inovasyon teknikleri” kullanmak gerekiyor. Sistematik inovasyon; bireylerin psikolojisi, iç dünyası veya yaratıcılığını harekete geçiren araçları değil, dünyadaki mevcut bilgileri, patentleri, deneyimleri kullanarak yaratıcı fikirler bulmaya yardımcı olan tüm yöntemleri kapsıyor.

Esasen bu yöntemlerin tamamı da sorunlar ve çözümler arasındaki bağlantıyı hep yeniden kurmayı hedefl iyor. Böylece esas ihtiyaçlar için hep yeni çözümler üretmek mümkün hale gelebiliyor. Ancak üretilen çözümler hayal gücüyle değil, o ana kadar ortaya çıkan veriler ve elde edilen deneyimler yardımıyla doğuyor. Ortaya çıkartılan çözümler, konseptler ve yenilikler, açık kod yaklaşımıyla kullanıcılara sorularak test edilip geliştiriliyor. Lavi’nin geliştirdiği sistematik inovasyon metodolojisi de bir dizi eğitim, okuma ve yazılımı kapsıyor. Bütün bunların birarada etkin şekilde kullanımı öğrenildiğinde şirketin kendi kendine sürekli bir yenilik alışkanlığı edinmesi mümkün olabiliyor.

Ben Lavi, uzun yıllar aikido yaptığını ve aikidodan iki önemli şey öğrendiğini söylüyor. Birincisi; her şeyin önce anlaşılmasına gerek olmadığı, bazı şeylerin önce pratik yapıp alışkanlık kazanıp sonra o pratik üstünden anlaşılabileceği. İkincisi ise; karşındaki her neyse, enerjini onu durdurmaya harcamak yerine, onun enerjisinden yararlanmaya çalışmak gerektiği. Sistematik inovasyon da aynı bu şekilde önce pratikle ortaya çıkıyor ve şirketlere değişime direnmek yerine değişimin enerjisinden yararlanmayı öğretiyor.

Bu arada hatırlatalım; Nir Ben Lavi, Bogaziçi Üniversitesi’nde sistematik inovasyon üzerine dersler veriyor. Şu sıralarda da Pazarlama Zirvesi, İK Zirvesi gibi organizasyonları düzenleyen danışmanlık firması MCT ile sistematik inovasyon teknikleri konusunda şirketlere yönelik bir eğitim programının hazırlığı içinde.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018