Yenilenebilir için sağlıklı fiyatlama şart
Yenilenebilir enerji kaynakları deyince akan sular duruyor. Bugün kime kime sorsanız, “Tabii, güneş ve rüzgardan daha çok yararlanmalıyız” diyecektir.
Bunu yapabilmek için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birtakım destekleme mekanizmaları var. Örneğin rüzgar ve güneş elektriğine devletin verdiği satın alım garantisi.
Ama bu destekler zaman zaman, rekabetçi bir elektrik piyasasının gereği bazı uygulamalara karşı eleştiri malzemesi yapılabiliyor. YEKDEM maliyeti, sistem dengesizlik maliyeti gibi konulardan söz ediyorum. Evet, yenilenebilir kaynakları daha iyi değerlendirmek, uzun vadede ülkeye kazandıracaktır. O halde bunun en azından başlangıçta birtakım maliyetleri olması kaçınılmaz.
Peki bu maliyeti kim karşılayacak? Genel düzeyde, uzun vadede yenilenebilir kaynakların değerlendirilmesinden çıkarı olacağına göre bütün ülkenin karşılaması gerekir.
Peki nasıl? Tabii ki elektrik fiyatlarının oluşumunda maliyet kalemleri arasında gösterilerek. Satın alan herkesin bir parça elini taşın altına koyması gerekir.
Öyle ya, bugün otoyol yaptırıyoruz ve para olmadığı için bu amaçla dış borç kullanıyoruz. Borca da faiz ödüyoruz. Ya da köprü yaptırıyoruz ama bunu yaptırabilmek için geçiş ücretlerinin yüksek olmasını göze alıyoruz. Elektriğin de bunlardan bir farkı yok. Enerji yönetimi elektrik piyasasının sağlıklı oluşumu için çaba harcıyor. Örneğin EPDK’nın son kararlarından biri, elektrik sisteminde dengesizliğe yol açarak maliyeti artıran bir faktörle ilgili.
Organize Sanayi Bölgeleri’ni de yol açtıkları dengesizliklerin maliyetine katlanma yükümlülüğü getirildi. Yani OSB’ler sözleşmelerinde yazandan fazla güç çekerlerse iki katı düzeyinde kapasite aşım bedel ödeyecekler.
Bunlar doğru kararlar. Ancak Türkiye’de elektrik piyasasının ana sorununu çözmek için daha temel adımlar atılmak zorunda.
Hep söylüyoruz. Maliyet esaslı fiyatlandırma sağlanmalı. Yenilenebilir kaynaklardan daha fazla yararlanmak için katlanılacak maliyetler o zaman fazla göze batmayacaktır.