Yeni yıldan beklentim: Gelen gideni aratmasın…

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Bereketi ile yaşattığı tüm güzellikleri ile bitmesin dediğimiz yıllara derinden özlem hissettiren bir 2022 yılı yaşadık. Bu yıl artık bitse de kurtulsak dedirtecek bir yıl olduğu da söylenemez. Çünkü 2023’ün neler getireceği yönünde yoğun kaygılarımız mevcut…

Geçtiğimiz yılın geneli ile ilgili bir yorum yapacak olursam; cevabını halen aramakta olduğumuz soruların kafalarımızda yer ettiği bir yıl diyebilirim özetle…

Dünyada ve de ülkemizde ekonomik ve siyasi açıdan yaşananların en göze çarpanlarına gelin hep birlikte bakalım:

  • Dünyada son 30-40 yılın en yüksek enflasyonu görüldü. Küresel merkez bankaları enflasyonla mücadele etmek için faiz yükseltmek suretiyle sıkı para politikasına geçiş yaptılar.
  • Dünyadaki pek çok gelişmekte olan ülke bu sıkılaşma kervanına katılırken, Türkiye farklı bir ekonomik model kullanarak ayrışan neredeyse tek ülke oldu.
  • Türkiye yeni ekonomi programında liralaşmayı ve büyümeyi önceledi, makro ihtiyati tedbirler uyguladı. Bunun sonucunda ise, Borsa İstanbul rekor bir kazanım elde etti.
  • İkinci Dünya savaşı sonrasında Batı ve Sovyetler Birliği birbirleriyle savaşa tutuşmadan Avrupa’yı paylaşmak üzere gizli bir anlaşma yapmış olsalar da, Soğuk Savaş’ın Avrupa’sında Batı ve Sovyetler Birliği birbirinin alanlarına girmemek üzere bir strateji geliştirmiş olsalar da Rusya –Putin- bunu daha fazla dinlemedi ve Rusya-Ukrayna Savaşı başladı.
  • Rusya-Ukrayna savaşı sıcak savaş olması ve aslında 3. Dünya savaşına körükler bir hava yaratması açısından çok önemliydi. Putin jeopolitiği değiştirmek üzere tuşlara basmıştı bir kere…
  • Bu savaş sonrası gelen ticari ve ekonomik restleşmeler de önemli bir jeopolitik ve enerji krizinin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
  • Kriptopara en çetin kışını yaşadı ve 2022 yılı kripto borsalarının çöküş yılı olarak bir tarih yazdı. İngiltere’de hükümet krizi yaşandı. 50 gün görevde kalarak, en kısa görev yapan başbakan ünvanına sahip olan Liz Truss, literatüre bir de Trussonomics adında yeni bir kavram kazandırmış oldu.
  • Almanya’da yılın kelimesi dönüm noktası anlamını taşıyan “Zeitenwende” oldu. Bu kavram cesaretlendirici bulunmuş olacak ki; Almanya 1949’dan bu yana ilk kez savunma harcaması anlamında atak yaparak, bütçesini 100 milyar Euro’ya çıkardı. Almanya ordusunun, özellikle hava kuvvetlerinin donanımını yenilemeye başladı. Bununla birlikte bir çok önemli adım daha attı. “Zeitenwende” aslında Almanya’da militarizmi tekrar gündeme getirdi.
  • Çin’de Covid kısıtlarının kaldırılması, Avrupa’da ücret hakları için grevler yaşandı.
  • Twitter’ı alan Elon Musk, yönetim sürecini, kripto piyasasını ve hatta ABD borsasını etkileyen anket ve görüşlere bol bol yer verdi. Buna karşı söylem geliştiren Biden ile Musk’ın sürtüşmesine de şahit olduk.

 

Gelelim ülkemizde yılın son günlerinde en çok gündem olan, EYT konusuna…

Yeni yıl ile birlikte kazanılmış olan daha doğrusu iade edilmiş bir hak olan EYT ile ilgili birkaç kelam etmeden yazımı bitirmek olmazdı…

Winston Churchil’in bir sözü var: “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz.”

EYT konusuna da işte tam bu noktadan bakmak gerek:

Uzun süredir gündemde bulunan sorunun çözümünde yaş sınırı olmaksızın çıkan karar kimilerini güldürürken, kimilerini ise düşündürttü.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili düzenlemede yaş sınırının olmayacağının açıklanması, ilk etapta yaklaşık 2,5 milyon kişinin emekli olma hakkına kavuştuğu anlamına geliyor. Bloomberg ve Reuters haber ajansları, bu adımı bütçeye getireceği yük gerekçesiyle bir seçim hamlesi olarak değerlendirdi.

Çünkü; tarihsel açıdan bakıldığında emeklilik hakkı çok partili döneme geçiş olan 1946 yılından bu yana seçimlerde hep vaat olarak dile getirilmiştir. Ancak arada yaşanan krizler ve bu krizlerden çıkış için IMF ile yapılan anlaşma ve bu anlaşmaların sonucu olarak uygulanan kemer sıkma politikaları devreye girdiğinde ise rafa kaldırılmış ve emeklilik yaşı uzatılmıştır.

Bu defaki EYT’nin de aslında geçmişi yine böyle bir döneme dayanır zira 90’lı yıllardaki Demirel iktidarı tarafından verilmiş bir hak idi. Kazanılmış haklar normalde geriye alınmaz ancak yine bir IMF kemer sıkma politikası ile rafa kaldırılmıştı. Bu görüşüme destek vermek istersem IMF’den yapılmış olan stand-by anlaşmalarının tarihlerine bakılması yeterli olacaktır.

Dolayısıyla EYT önceden verilmiş, yani kazanılmış bir hak olduğu için bunu yeni elde eden emeklilerimize gönülden bir hayırlı olsun diyorum.

Ancak bundan böyle emeklilik sisteminin diğer gelişmiş ülkelerdeki ileri yaşa göre tavizsiz bir biçimde düzenlenmesinin Türkiye’nin ekonomik istikrarı için çok önemli olduğunun da altını çizmek istiyorum.

Artan ve yaşlanan nüfus önümüzdeki yıllarda Çin dahil tüm dünyanın birincil sorunu haline gelecek. Dolayısıyla hem yaşlılara hak ettikleri yaşamın sunulması hem de çalışanların emeği açısından düzgün bir aktüeryal emeklilik sisteminin kurulması en az küresel iklimle mücadele kadar elzem bir durumdur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar