"Yeni yılda yeni normal ne olacak ?..."

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI [email protected]

Oldukça zor geçen 2018 yılını yavaş yavaş geride bırakmaya başlarken, gelecek yılın ihtimallerini konuşmak zamanı geldi gibi. İsterseniz bu analizi makro ekonomik parametrelerin üzerinden yapmaya gayret edelim.

Her şeyden önce, hem üretici hem de tüketici enflasyonundaki yüksek seviye, Ankara’dan gelen tüm cesur yorumlara rağmen 2019’da da devam edecek gibi gözüküyor. Merkez Bankası Beklenti Anketlerinde 2019 sonuna doğru %17’ye düşeceği öngörülen TÜFE için tek endişe bir anda yükselecek kurlar ve enerji fiyatları olabilir. Dolayısıyla kur seviyesini ve petrol fiyatlarını yakından takip etmek gerekecek. Günlük yazılarımda enflasyonu tahmin etmenin çok da zor olmadığından bahsetmiştim. Excel kullanmayı bilen herkes için en basit araştırma metodu şu:

TUİK'in açıkladığı aylık enflasyon rakamlarını Excel tablosuna dizip 12 aylık seri halinde formüle ettiğinizde, gelecek dönemlerde "hangi ay ne çıkarsa tek haneye geri düşer?" sorusunun cevabını bulabiliriz.

Bir de her ne kadar rakamlar TÜFE ile birebir aynı çıkmasa da trendin yukarı mı yoksa aşağıya mı olduğunu anlamak için İTO Geçinme Endeksi'ne bakmak da faydalı olabilir. Aşağı yukarı her iki endeks de yıl sonunda birbirine yakın şekilde gerçekleşiyorlar.

Buradan hareketle, enflasyonun 2018 yılını tek hanede bitirmesinin imkansız olduğunu söylemek mümkündü her zaman. Excel tablosuna geçmiş rakamları dizip, sonraki aylarda beklediğimiz rakamları yazınca aşağı yukarı bir tahminde bulunmak mümkün olabiliyor. Aslına bakılırsa birçok parametre için benzer bir metot uygulanabilir. Böylece "bilinmezlik denizinde" kendimize bir referans noktası yaratmış oluruz.

İşsizlik rakamları için söylenecek fazla bir şey yok. Daha önce açıklanan YEP hedeflerinde de işsizliğin kolay kolay düşmeyeceğini Ankara’nın kabul etmiş olduğunu anladık. 2021 yılında % 9.5’e düşmesi için bir ümit var. O da hedeflerin arasında gözüküyordu. İşin gerçeği Türkiye’de istihdamın önemli bir kısmını inşaat sektörü massettiği için, sektördeki yavaşlamanın doğrudan işsizliğe olumsuz tesir ettiğini söylemem gerekiyor. Bu arada kayıt dışı istihdamın da TÜİK tarafında takip edilemeyecek düzeye çıktığını görmekteyiz.

Bütçe dengesinde gözle görülür bir bozulmadan bahsetmek mümkün. Bir yandan harcamalar devam ederken, diğer taraftan vergi gelirlerindeki artış yavaşlıyor. Doğal olarak borçlanma yükseliyor. Ancak, devletin iş dünyasına halen ödemediği 170 milyar TL’ye yakın KDV iadesi ve vergi indirimleri de mevcut. Bazı sektörlere uygulanan vergi indirimlerinin Ocak 2019’dan itibaren devam edip etmeyeceği konusunda bu açıdan ciddi soru işaretleri var.

"Cari Açığın düşüşü hayra alamet değil..."

Cari işlemler açığının büyümenin yavaşlaması neticesinde daralması doğal. Petrol fiyatlarının ani yükselişi bu durumu değiştirebilir. İthalatımızın önemli bir kısmı ara malı ve enerjiden oluştuğu için, emtia ve enerjideki fiyat artışları ithalat faturamızı doğrudan etkileyecektir. Böyle bir durumda düşük büyüme-artan cari açık sorunu ile karşılaşabiliriz. Zaten bu durumun geçici olduğunu gösteren en önemli işaret cari açık/milli gelir rasyosu. Mutlak rakam olarak küçülen cari açığın milli gelire oranı yükseliyor. Dolayısıyla iddialı konuşmak yerine tetikte olmak daha doğru bir davranış olacak.

Bankacılık ve finans tarafında ise kredi/mevduat oranının yükselmeye devam ettiği dikkatinizi çekmiştir. “Kendi yağımızda kavrulma” mottosuyla yola çıktığımız 2017 yılından beri söz konusu oran giderek yükseliyor. Bankacılık ve finansa taze para gerekli mutlaka. Ancak yeniden yapılandırmalar ve konkordato ilan eden şirketlerin sayısı sebebiyle kredi ödemeleri zorlanmaya başladı. Ödeme olacak ki, bankalar taze parayla kredi verebilsinler. Diğer taraftan banka harici finans kurumlarında da bilanço küçültme hareketlenmesi görmekteyim. Tüm bunlar 2019 yılının büyüme hızıyla ilgili olumlu fikirler vermiyor. Daha mütevazı şartlarda yola devam edeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar