Yeni yıl için temenniler ve tahminler

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

 

 
Yazı yılın ilk gününe rastlayınca, daha neşeli, daha ferahlatıcı, daha motive edici şeyler yazmak istiyor insan. Doğrusu be pek güç te olmaz; genç ve dinamik nüfusu, canlı ve büyüyen ekonomisi, jeostratejik konumuyla bunca avantajımız varken ve üstelik genetik kodlarımız böbürlenmeye, bardağın tümüyle dolu olduğuna inanmaya o kadar müsait iken. Hatta, kısa süreliğine de olsa, ihmalkarlıklarımızı, kusurlarımızı, zaaflarımızı unutmanın ne zararı olur ki? Biraz soluklanıp analitik irdelemelerden, strateji özleminden, başka ülkelerle karşılaştırmalardan uzak durmak belki taze bir enerji de ağlayabilir. Yine de yeni yıldan beklentilerimizi bir pembe dizi iyimserliği ile oluşturmak anlamsız olur; en iyisi temenniler ile tahminler arasında dengeli bir bileşim denemek. Öngörülebilirlik konusunda hala ciddi sorunlarımız olsa da...
Sürpriz ihtimali yok
Aslında, piyasa ekonomisindeki altmış yıllık deneyimimize dönüp bakınca bir yıldan öbürüne olumlu anlamda öyle sıradışı, radikal dönüşümlere pek alışkın olduğumuz söylenemez. Genellikle kendi hatalarımızla yarattığımız krizlerden can havliyle kurtulmak için yaptığımız başarılı hamleleri saymazsak tabii. Kontrolümüz dışında oluşan son küresel krizdeki toparlanma hızında ise aynı zamanda bir yönetim becerisi katkısı var. Ancak kastımız bu türden başarılardan ziyade, işler yolunda görünürken ekonominin temellerini güçlendirerek düzlem değiştirmesine, sınıf yükseltmesine yol açacak reformist değişimler.
Bu arada son on yılın performansıyla düzelen bir perspektif te söz konusu: Eskisinden farklı olarak artık olumsuz anlamda büyük sürprizler de beklemiyoruz. Yüreklere su serpen bu gelişme, ekonomi yönetiminin son yıllardaki performansının verdiği güven sayesinde oluştu. Gerek kamu maliyesinde, gerek para politikalarında gösterilen başarı, makroekonomik istikrar açısından ülkenin çıtasını yükseltti. Bundan böyle bu çıtayı düşürecek hiçbir yönetim, başarılı addedilmeyecektir ki bunu başlı başına bir kazanım saymak gerek.
Ancak sınırlı iyileşme muhtemel
Ne iyi ne kötü anlamda büyük sürpriz olmayacağına göre, yeni yılda nelerin olabileceğini düşünelim. 2012 biterken not artışının da etkisiyle parlak bir yükseliş gösteren borsa, beklentilerin de düzeldiğini gösteriyor. Makroekonomik istikrar korunursa bunun devam edeceğini, faizlerdeki ve kurdaki nispi istikrarın da korunacağını varsayabiliriz. Bu durum, borsaya arzı ve talebi, yani hem halka arz sayısını hem de yatırımca tabanını büyütebilir. Ancak şirketlerdeki kurumsal ve yapısal kalite, bu büyüme için sınırlayıcı bir faktör olacaktır.
Öte yandan para politikası ile ilgili olarak mevcut ikilemin süreceği de kesin gibi. Yani Nobel ödülüne mi değer bulacağımız yoksa kınama cezasını mı reva göreceğimiz arasında kararsız kalacağız. Sürekli reform sözü edip, sonunda dolaylı vergi oranlarına yüklenme dışında bir şey yapmadığımız vergi sistemi konusunda da sistemin sürdürülebilirliğini arttıracak radikal adımlar atacağımız şüpheli. Özellikle yaklaşacak seçim konjonktürü düşünülürse...
Cari açık ve büyüme sarmalından kurtuluş ta kısa vadede mümkün görünmüyor. TÜİK'in açıkladığı düzeltme yöntemleri ve ne kadar işe yarayacağı ise henüz tartışmalı. Ayrıca uzun zamandır doğruluğu vurgulanan ölçme yöntemlerinin arızalı olduğunun yeni fark edilmiş olması da ne kadar iyi algılanır, kuşkuluyum. Cari açıkta sağlanan daralma sayesinde para politikasında gevşeme ve iç talepte yükselme beklentisi ise, yarıştığımız ülkelere oranla zaten yüksek olan enflasyonun kamçılanması korkusunun gölgesi altında. Manevra alanımızın ne kadar geniş olduğu belirsiz.
Gelişme giderek zorlaşıyor
Buna karşılık ülkenin potansiyeli yetersiz bir hızla da olsa hareketlenmeye, çeşitli alanlarda belli doygunluk düzeylerine ulaşılmaya başlandı. Üretim ve tüketim standartlarındaki değişim de, toplumsal zafiyetlerin büyük ölçüde yansıdığı futbolda bile artık Avrupa takımlarına karşı alınan galibiyetlerin "tarih yazdık" diye yorumlanmaması da bunun göstergeleri. Demek oluyor ki bundan böyle gelişme, daha kaliteli ve sistematik çaba gerektirecek.
2012'de dünya ortalamasının gerisinde kalan büyüme performansını ve genel olarak diğer yükselen piyasaların gerisinde kalan doğrudan dış yatırım girişlerini artırmamız ise, bir yandan cari açığı ve enflasyonu kontrol altında tutacak, diğer yandan yapısal reformlara hız vererek ikinci notu mümkün kılacak bir politika performansına ihtiyaç gösteriyor. Yani sadece konjonktür yöntemini iyi yapmak yetmeyecek, girdi tedarikinden kurumsal tasarruflara, rekabet piyasalarından işgücü verimliliğine kadar pek çok yapısal iyileştirmeyi gerçekleştirmek gerekecek.
AB sürecinde ya da arge yatırımlarında sürpriz düzeyinde olumlu bir gelişme beklemek ise herhalde iyimserlikte ölçüyü kaçırmak anlamı taşır. Olsun, biz yine de umudumuzu canlı tutalım. 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019