Yeni yıl: ”Biz umuda mahkumuz!”

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Her yılın sonunda, kendi içime bir yolculuk yapma disiplinini şimdilik koruyabiliyorum.

Bir yıl boyunca önce kendime yaptığım yatırımların bir dökümünü yapıyorum: Okuduğum kitapların , katıldığım toplantıların, ürettiğim yazıların, geliştirdiğim düşüncelerin, paylaştığım bilgilerin listesini çıkarıyorum.

Özellikle de yaptığım yanlışlıkların listesini bir dosyada saklıyorum. Gereksinim duyduğumda yanlışlarımı inceliyor; ne kadarını düzeltebildiğimi değerlendirmeye çabalıyorum.

Bir yılın dökümünü yaptığımda "keşkesi" olmayan bir yılı geride bıraktığım kanısına vardım.

Listesini yayınlayarak zamanınızı çalmak istemem ama, insanlığın geleceğine yön çizmeye çalışan yirmi kadar önemli kitabı okuyabilmişim.

Yılın yaklaşık üçte birini ülkemizin çeşitli yörelerindeki toplantılara katılarak düşündüklerimi paylaşma imkanım olmuş.

Sadece DÜNYA Gazetesi'nde haftada iki gün yazmayı aksatmadan sürdürebilmişim.

Değişik dergilerde düşüncelerimi paylaştığım çok sayıda makalem yayınlanmış.

İki kez yurtdışına çıkarak gözlemlerimi zenginleştirmişim.

Oğlumun düğününü yaparak bir baba olarak aile sorumluluklarımdan birini daha yerine getirme mutluluğunu yaşamışım.

Yaşı altmış beşi aşan bir "emekli" için hiç de kötü bir performans değil.Ama yine de yılımı ne kadar "verimli" geçirdiğimi sorguladığımda, çok sayıda "eksik yönüm" olduğunu saptıyorum.

Bir stratejimiz olmalı

Ülkemiz de, üzerinde yaşadığımız dünyada önemli olaylara tanık olduk.

Bir yıl içinde yaptıklarımı değerlendirdiğimde, yüreğimi rahatlatan en önemli çabamın "krizin fırsat yönünü" öne çıkaran yazılarımın, konuşmalarımın ve tartışmalarımın olduğunu söyleyebilirim.

Bir ülkenin yer altı ve yerüstü kaynaklarındaki zenginliğin o ülkede yaşayan insanların refahını arttırmada çok etkili bir araç olmadığını onlarca örnek bize kanıtlıyor.

Tutarlı makro-ekonomik kararların "diktatörlükle" yönetilen ülkeler tarafından hazırlanarak yürürlüğe konduğunu; açık tartışmaların, en şeffaf ortamlarda aykırı düşünceleri özgürce söylemenin kısıtlandığı ülkelerde başarılı bir "kalkınma" yaratılamadığını uzak ve yakın tarih bize kanıtlıyor.

Krizle ilgili olarak da hep şu tezin peşinde oldum: Krizler özünde 'tehlike' yarattıkları kadar 'fırsat' da yaratırlar. Biz sadece, makro düzeyde, kolektif çözümlere odaklanır; kendi içimize yolculuk yapmazsak, büyük resim ile ayrıntı arasındaki dengeleri kuramaz, kaynaklarımızı etkin kullanamayız. Sadece açılacak paketlerin, sağlanacak kolektif desteklerin yeterli olduğuna inanırsak, krizi yanlış okuruz; çıkış yolunu bulmamız güçleşir. İster doğal güçlerin yarattığı krizler olsun, isterse insanoğlunun kendi 'iradi' ve "idari" zaaflarından kaynaklansın, her krizden sonra dört temel strateji alanı vardır: Birincisi, "ayıklanma stratejisi"dir; akıllıca düzenlenmiş bir 'geri çekilme' palanı gerektirir. İkincisi, "mevcudu koruma stratejisidir"; değer yaratma zincirinin halkalarını sıkı bir biçimde gözden geçirerek bilgiye dayalı fikir sahibi olanların kullandığı araçtır. Üçüncüsü "fırsat yakalama stratejisidir"; her kriz kendi zenginlerini yaratır; bu zenginler "krizin boşluklarını" yakalayanlar arasından çıkar. Dördüncü strateji de "öncü alanlara odaklanma stratejidir"; kriz sonrası büyümenin dinomosunu oluşturan alanlara yönelme işidir.

Ülkemiz ekonomisi, benim gözleyebildiğim bütün krizlerden güçlenerek çıkmıştır. Bu krizde de girişimcilerimiz doğru stratejiler geliştirerek,mevcut kaynakların israfını önledikleri gibi, fırsat alanlarını değerlendirerek daha güçlü bir ekonomin yaratılmasına katkıda bulunacaktır.

Bütün yazdıklarım benim içtenlikli umudumdur; Necip Mahfuz'un bir yazısında belirttiği gibi, "…biz insanlar umuda mahkumuz!"

Hepinize daha sağlıklı, mutlu, yaşam zenginliği artmış bir yeni yıl diliyorum. Mahkumu olduğumuz umutlarımızın gerçeğe dönüşsün dileklerimi iletiyorum…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar