Yeni yatırım Mercedes'e
Yazının daha ilk cümlesinden belirtelim de yanlış anlaşmalara mahal vermeyelim. Bu satırdan itibaren tüm okuyacaklarınız gazeteciliik jargonuyla söylemek gerekirse, kulis mahiyetindedir. Adı geçecek markaların hiçbir resmi sözcüsü tarafından doğrulanmamıştır. Fakat, resmi sözcülerin doğrulamamasının, o proje ya da planın gerçek olmadığı anlamına da gelmediğini de ifade edelim.
Bu açıklamadan sonra hemen konumuza dönelim. Renault ve Daimler bir süredir yoğun bir işbirliği içindeler. Söz konusu işbirliği en üst seviyede yapılan görüşmelerle yürütülüyor. Hatta, Renault-Nissan Başkanı Carlos Ghosn, yapılan işbirliğinin detaylarını aktarmak amacıyla Türkiye'de toplanan Mercedes Direktörler Kurulu'na katılmak için ülkemize bile gelmişti.
Bu iki firma arasındaki işbirliğinin en önemli noktasını ise VS10 kodunu taşıyan araç oluşturuyor. Bu otomobil Kangoo platformu üzerine inşa edilecek Mercedes'in hafif ticari aracı olacak.
Avrupa'da yaklaşık 2 milyon adetlik bir hafif ticari araç pazarı bulunuyor. Bu pazarın kabaca yüzde 40-45'ini ise Doblo, Kangoo, Caddy, Connect gibi araçlar oluşturuyor. Hemen hemen tüm markaların üretimleri birbirlerine yakın durumda. Yaklaşık 150 bin düzeyinde üretim yapılıyor. En çok üretilen ise Kangoo. Tofaş CEO'su Ali Pandır, ABD'ye ihraç edecekleri Doblo için yapacakları kapasite artırımı sonrasında, eğer rakipler de bugünkü seviyelerini korursa şerhini koyarak, kendilerinin bu alanda lider olacaklarını (yaklaşık 185 bin adetle) söylemişti.
Fransızların hakimiyetinin yoğun yaşandığı bu pazarda, Almanlar'ın temsilcisi VW Caddy olarak dikkat çekiyor. İşte bu ortamda Mercedes bu pazara sıkı bir giriş yapmak için düğmeye bastı. Almanlar, oyunun lideri konumundaki Kangoo'nun platformunu kullanarak yeni bir hafif ticari üretme kararı aldılar. VS10 kod adıyla geliştirilen projenin lokomotifi Almanlar. Frankfurt'ta konuştuğumuz Renault yetkilileri genel anlamda topu hep Almanlar'a attılar. Almanlar ise sessiz kalmayı tercih ettiler.
Fakat kulislerde bu işin Türkiye'de üretileceği de konuşuluyor. Zira, söz konusu araçların en önemli pazarlarından bir tanesi olan Türkiye'de aynı zamanda bu segmentin önde gelen iki modeli de üretiliyor. Dolayısıyla üretimin olmazsa olmaz şartlarından iç pazar genişliği ve yan sanayi yetenekleri açısından Türkiye profile tam uyuyor. Bununla birlikte hem Renault, hem de Mercedes Türkiye'de üretim yaptıklarından, lojistik ve satınalma departmanları oldukça tecrübeli. Tüm bu pozitif noktalara, Mercedes'in Aksaray'da sürekli olarak gaza basmasını da eklemeliyiz.
Bir de son olarak her iki taraftan gelen kesin sessizliği de not ettiğimizde, VS10'un yükseleceği noktanın Aksaray olacağını belirtebiliriz.
İletişim hatası değil
Frankfurt'tan geçtiğimiz haberler içinde Hürriyet'te yer alan Emre Özpeynirci imzalı Ford haberi farklı bir gündem yaratmasıyla ön plana çıktı. Ford Başkanı Stephen Odell, yerli otomobilin bugüne kadar yatırım yapmış uluslararası firmaların canını yakabileceğini ve yeni senaryoların gündeme gelebileceğini söylemişti.
Fuarın ikinci gününde hemen herkesin gündemini bu konu oluşturuyordu. Yorumlar ve tartışmalar bunun bir "iletişim hatası" olduğu yönündeydi.
Lakin, bir yorum oldukça dikkat çekiyordu. İsmini vermemizi istemeyen sektörel bir derneğin yöneticisi, uyarının bilerek ve isteyerek Odell'e yaptırıldığını vurguladı. Hakikaten de ben de bu düzeyde bir yöneticinin bu kadar hassas bir konuda hata yapmayacağını, hata yapılmış olsa bile ardından mutlaka bir düzeltme geleceğini düşünüyorum. Yani bir anlamda Stephen Odell, hükümetin yerli otomobil üretme projesi/talebinden, endişe/kaygı duyan yatırımcıların bilinçli olarak sesi oldu. Konunun tıkandığı ya da rahatsızlık yarattığı nokta ise yerli otomobil üretilmesi, bu otomobile teşvik verilmesi değil. Çünkü, marka/firmaya özel teşvik verilemeyeceği için destekler herkes için geçerlidir.
İşin ana rahatsızlık noktası, yerli otomobili teşvik etmek için kamu alım şartlarının değiştirilerek, rekabete müdahele edilmesi. Çünkü bugün bir anlamda tüm yerli üreticiler arasında adaletli dağıtılan kamu ihaleleri, eğer yerlilik oranı artırıldığı ve yerli otomobil işaret edildiği taktirde önemli bir pazar kaybı halini alacaktır. Bu konu sadece üreticileri değil, ithalatçıları da rahatsız ediyor. Zira, fiyat üzerinden yapılan ihalelerde ithalatçıların da küçük de olsa bir şansı var. Hatta, bu soruyu yönettiğim ODD Başkanı Mustafa Bayraktar, soruma soru ile yanıt vererek, "Devlet pazara alıcı olarak müdahale etmeli mi" demişti.
Ben Ford ya da bir başkasının avukatı ve/veya tercümanı değilim. Ama Odell'in yaptığı ve Otosan tarafının da onayladığı açıklamanın mealinin, "Sayın hükümet, yerli otomobil üretimi için teşvik vermenizi anlıyor ve destekliyoruz. Ama alıcı olarak piyasaya girmeniz bize para kaybettirir. Para kaybı da bizi üzer" olduğunu düşünüyorum. Ya da bende öyle bir algı uyandı.
Yoksa koskoca, Ford Başkanı'nın açık açık "Benim canımı yakarsanız ben de yatırımımı çekersem, bende çalışan 8 bin işçi, bana çalışan yüzlerce yan sanayi firmasının da canı yanar. Bu da politik olarak hükümeti üzer" diyecek hali yoktu ya...