Yeni yasa ile sporda şiddet bitecek (mi?) (I)

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Geçen hafta "Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Yasası", Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edildi. Cumhurbaşkanı da onaylayıp Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra uygulamaya girecek olan yasa bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Görünen o ki, yasanın uygulamaya geçmesi ile başta kulüpler, taraftar ve medya olmak üzere herkes önemli bir şekilde etkilenecek.

İki bölüm halinde inceleyeceğimiz bu konuya bu hafta şiddete neden olan faktörleri ve bunların ortaya çıkış nedenlerini analiz ederek devam edeceğiz. Gelecek hafta da mevcut yasanın genel bir değerlendirmesini ve buna ilişkin çözüm önerilerinin neler olabileceğini tartışmaya çalışacağız. 

Bu yasanın çıkması gerçekten de  TFF Başkanı Mahmut Özgener'in de dile getirdiği gibi "Sadece futbol için değil Türk sporu için gerçek bir milat" olacak mı?

Çıkan yasaya ilişkin görüşlerimizi sizinle aşağıda paylaşacağız. Ancak şu temel soruyu sorarak yasayı analiz edip yorumlamak daha doğru olacak.

Yeni yasa sporda şiddet ve düzensizliği önleyebilir mi?

Aslında sonunda söyleyeceğimizi başından söyleyelim. Bu yasa nedenlerden daha çok sonuçlara odaklanmış, günü kurtarmaya yarayan, radikal ve uzun vadeli çözümlerden daha çok palyatif çözümlerin peşinden koşan bir yasa gibi görünüyor. Olayı sadece polisiye tedbirlere indirgemiş ve bu şekilde futbol sahalarında ve çevresinde gelişen şiddet olaylarını önleyeceğini düşünen bir yasa ile karşı karşıyayız. Çok doğal olarak tabi ki bu düzenlemeler sporda ve futbolda şiddetin önünü belirli ölçülerde kesecektir. Ancak, şiddetin nedenlerini irdeleyen ve anlayan bir yaklaşım, bu soruna da çözüm bulabilir.

O halde nedir sporda ve futbolda şiddetin nedenleri?

Sporda ve futbolda şiddetin kökenleri

Sporda ve futbolda şiddetin üç ana kaynağının bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunlar;

1. Sporun yarışmacı ruhu

Sporun tüm dallarında ve de en çok futbolda, insanın kendisiyle ve başkalarıyla savaşımına tanık oluruz. "Sporda amaç, doğal ve evrensel olan saldırganlık içgüdüsünü yüceltmek, 'daha güçlüye, hızlıya, yükseğe ulaşmak' için savaşmaktır.

2. Psikolojik ve antropolojik faktörler

Saldırganlık içgüdüsel olduğu kadar, sonradan öğrenilebilir ve yönlendirilebilir bir nitelik de taşır. Bu anlamda, içgüdüsel olarak başlangıçta ortaya çıkan saldırganlığın, süreç içinde yönlendirilebilir bir hale dönüşmesi, spor karşılaşmalarında, özellikle de futbolda büyük bir öneme sahiptir. İnsanlık tarihinin diğer taraftan bir sınıflar çatışması ve doğayla mücadele tarihi de olduğu dikkate alındığında, insanoğlunun içinde hep şiddet ve vandalist duygular olmuştur ve olmaya da devam edecektir. İşte bu özellik insanoğlunun içindeki şiddet ateşini sürekli canlı tutuyor.

3. Ekonomik ve sosyal nedenler

Ülkemizde çarpık kentleşme ve gelir dağılımındaki dengesizliğin giderek artması; ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak kültürel bir çöküntü ve yozlaşmaya neden oluyor. Bu olumsuzlukların yol açtığı bireysel anomi, bu alt kültürü oluşturan kitlelerde büyük bir öfke ve stres birikimine sebep oluyor. Bu kitleler de öfke birikimlerini ifade edebilecekleri en uygun ortam olarak spor alanları ve futbol maçlarını görüyor. Dolayısıyla futbol statları stres atılımının en yüksek olduğu yerler olarak karşımıza çıkıyor.

4. Futbolun ve sporun ticarileşmesi

Kabul etmemiz gerekir ki, futbol artık o kırklı, ellili yıllardaki pür futbol olmaktan çok uzak. Bugün yıllık milyarlarca dolarlık bir pastanın yaratıldığı bir devasa sektörden bahsediyoruz. Özellikle 1990'lı yıllardan itibaren ticarileşip endüstriyel bir karaktere bürünen futbol aslında diğer taraftan kendi mezar kazıcısı reytingi de doğurmuştur. Futbol pastasının bu kadar büyümesi, çok doğal olarak bir paylaşım mücadelesini de beraberinde getirdi. Her paylaşım mücadelesinin olduğu yerde şiddet hep olmuştur. Şiddet ateşini söndürmeden bugüne getiren temel faktörlerin başında da futbolun endüstriyel gelişiminin yarattığı bazı değişim ve gelişimlerden  kaynaklanan sorunlar geliyor. Bu süreçte özellikle kulüplerin, gelirlerin ve taraftarın yapısının değişerek, futbolun kendi ekonomisini yaratması, beraberinde kendi ekonomi politiğini oluşturmasına da olanak sağlamıştır. Bu ekonominin bugün damarlarında dolaşan kanı para olarak tanımlarsak, bu kanı pompalayan da reytingdir. Bu anlamda medya çok büyük bir yönlendirici güç olarak karşımıza çıkıyor. Futbolun parasallaşıp ticarileşmesi aynı zamanda teşvik, şike, rüşvet, bahis ve şiddet gibi anti futbol ögelerinin de ortaya çıkmasına neden oldu. İşte futbolun bağışıklık sistemini zayıflatan ve onun patolojik sorunlarına neden olan bu faktörler bugün şiddetin de en önemli kaynağını oluşturuyor.

Taraftar şiddetine karşı Avrupa Sözleşmesi

Sporda ve özellikle de futbolda ortaya çıkan şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar aslında düşündüğümüzden daha eskilere gidiyor.

Sporda şiddetin önüne geçebilmek amacıyla seyirci eylemlerinin takip ve cezalandırılması konusunda  yasal düzenlemeleri içeren ilk resmi belge olarak Avrupa Konseyinin 1985 tarihli "Spor Gösterileri ve Özellikle Futbol Karşılaşmaları Sırasında Seyirci Şiddeti ve Taşkınlıkları Hakkında Avrupa Konvansiyonu" belgesini görüyoruz.  Türkiye bu uluslararası sözleşmeyi ancak beş yıl sonra 30/11/1990 tarihinde onaylayabilmiştir. Ancak bu Sözleşme seyirci hareketlerine karşı alınması gereken önlemleri ve bu alandaki uluslararası işbirliğini düzenlemeyi amaçlamasına karşın herhangi bir suç tanımı yapmadığı gibi, herhangi bir ceza da içermemiştir.

İlk kapsamlı yasa 2004'te yapılabildi

Türk sporunda ve futbolunda şiddeti anlamaya ve önlemeye yönelik ilk kapsamlı yasa 2 Mart 2004 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren "Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin önlenmesine Dair Kanun"dur.

Bu yasaya kadar Türk ceza sisteminde sportif yarışma veya olaylarda meydana gelen seyirci eylemleri ile ilgili, spor alanlarının güvenlik açısından düzenlemelerine ilişkin, kulüpler ve medyanın sorumluluklarına yönelik kapsamlı bir tanımlama ve çalışma yapılmamıştı. Bu bağlamda 2004 yılında bazı eksiklikleri de olsa bu yasa gerçekten Türk Spor'unda Şiddet ve düzensizliği önleme bakımından bir milat niteliğindeydi. Kanunun çıkış gerekçeleri ve içeriği itibariyle çok önemli bir boşluk bu şekilde doldurulabilecekti. Çünkü bu yasaya kadar hangi tür eylemlerin şiddet eylemi kapsamında değerlendirilebileceği bile net olarak belirlenmemiş, federasyonların idari sorumluluğunda düzenlenmeye çalışılmıştı.

Ancak yasa ne yazık ki, tam olarak hayata geçirilemedi. Hal böyle olunca da daha baştan ölü bir yasa da doğmuş oldu. Aslında bugünkü yasada yer alan çoğu düzenlemeye konu madde ve içerin bu yasada yer almaktaydı. Fakat uygulamadan kaynaklanan eksiklikler futbolda ve sporda şiddetin önüne geçemedi. (Bu konuda daha geniş bilgi için bakınız, Tuğrul AKŞAR, Endüstriyel Futbol, Literatür yayınları, syf.296-338, İst., 2005)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar