Yeni vergi yasasının odağı tüketim oldu

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Ekonomi yönetiminin TBMM’ye sunduğu Savunma Sanayi Fonu’nun gelirlerinin artırılması amacıyla düzenlemeler içeren kanun teklifi, gözünü tüketime dikmiş durumda.

  Eylül ayı manşet enflasyonu beklenen gibi gerçekleşme­di. Dolayısıyla TCMB’nin politi­ka faizinde bu sene indirime gi­deceği beklentisi de şimdilik rafa kalkmış gibi gözüküyor.

Son dönemde artan konkor­dato sayıları, emeklilik ödeme­leri, takibe geçen kredi ve kredi kartı hesapları kamuoyunda hep bir tartışma konusu olmaya de­vam ediyor. Diğer taraftan TC­MB, Merkezin Güncesinde; kredi kartlarından takibe düşen hesap­lara ve elbette konkordatolara yö­nelik analizler yayınlayarak, ka­muoyunu ekonominin sanıldığı kadar da kötü olmadığına ikna et­meye çalışıyor.

TCMB’nin bu hareketi şeffaflık adına son derece olumlu gözük­mekle birlikte; iş enflasyon bek­lentilerine gelince hanehal­kından reel kesime sektörel beklentilerin, piyasa katılım­cılarının ve yabancı yatırım bankalarının beklentilerinden bir hayli ayrışmış olduğu ger­çeğini değiştirmiyor. Demek ki kamuoyunu ikna etmekte zorluk­lar yaşanıyor diyebiliriz.

Beklentilerdeki açmaza bir ilave daha mı?

Geçtiğimiz hafta sonu ekonomi yönetiminin TBMM’ye sunduğu Savunma Sanayi Fonu’nun gelirle­rinin artırılması amacıyla düzen­lemeler içeren kanun teklifi, gözü­nü tüketime dikmiş durumda:

12 maddelik kanun teklifinde Savunma Sanayi Fonu’nun gelir­lerini artırmaya yönelik çok sayı­da hüküm yer alıyor. Bunlardan en fazla tepkiyi ise limiti 100 bin liranın üzerinde olan kredi kartlarından yıllık 750 lira üc­ret tahsil edilmesi maddesi aldı.

Diğer bazı maddelere de bakıla­cak olursa; tüketeni ve belki de hiç kullanılmayacak bir krediyi vergi­lendirdiğini söyleyebiliriz:

-Gayrimenkul alımlarında alı­cı ve satıcıdan 750 TL katılma payı alınması,

-Vergi matrahı 5 bin TL ve üze­ri olan kol saatleri ile insansız hava taşıtları, yalnızca eğlence amacıy­la tasarlanmış droneların da ÖTV kapsamına alınması,

-Motor silindir hacmi 100 san­timetreküpün altında olan moto­sikletlerle motor gücü 6 kW ve al­tında olan motosikletlerin, mo­torlu taşıtlar vergisi kapsamına alınması,

-Sıfır araç alımlarında 3 bin TL, ikinci el araç alımlarında bin 500 TL tescil ücreti getirilmesi.

100 bin TL limit üstü kredi kart­larından tahsil edilecek toplam ge­lir, yaklaşık olarak toplam kredi kartlarının yüzde 49’u olan 61 mil­yonu aşkın kredi kartı üzerinden hesaplanıyor ve 750 liradan 46,5 milyar liralık ek bir kaynak sağlan­ması hedefleniyor.

Emlak alım satım üzerinden çift taraflı tahsil edilecek katılma pay­larının ise ortalama yıllık konut sa­tışı üzerinden hesaplayacak olur­sak; (geçtiğimiz yıl 1 milyon 225 bin 926 konut satışı yapıldığı hesaba katılacak olursa) ortalama 1,3 mil­yon konuttan çift taraflı olarak tah­sil edilecek tutar; 1,95 milyar lira.

Eylül ayında 9 aylık hazine açığının 1,5 trilyon lira olduğu­nu göz önüne aldığımızda, tah­sil edilmesi öngörülen bu tu­tarlar için “atılan taş, ürkütü­len kurbağaya değer mi?” diye düşünmeden edemiyorum.

Fatura neden dar ve sabit gelirli tüketiciye çıkarılıyor?

Dezenflasyon politikasının ya­rattığı ekonomik görünüme bakı­lacak olursa; sanayi üretimi yıllık bazda üç aydır daralıyor. Ağustos ayında ise yıllık yüzde 5,3 ile dep­remden bu yana en sert düşüş ger­çekleşti.

İhracatçılar Türk Lirası’nın aşı­rı değerli olmasından, reel kesimin tamamı yüksek fonlama maliyet­lerinden şikayetçi durumda. Buna karşılık tüketim, bir miktar hız kesmiş olsa da devam ediyor. Dar ve sabit gelirlinin satın al­ma gücü giderek erirken, bir ke­sim harcamaya devam ediyor…

Dolayısıyla, üretimde daralma hissedilmesine rağmen, enflas­yonda hissedilir bir düşüş olma­dan TCMB sıkı para politikasını sürdürmeye devam edeceğinden acı reçete yine sabit ve dar ge­lirli tüketene ödetilecek gibi görünüyor.

Peki bu durumda sektörel enf­lasyon beklentileri arasındaki ma­kas daralır mı? Sanıyorum, yaşaya­rak tecrübe edeceğiz…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar