Yeni vergi yasasının odağı tüketim oldu
Ekonomi yönetiminin TBMM’ye sunduğu Savunma Sanayi Fonu’nun gelirlerinin artırılması amacıyla düzenlemeler içeren kanun teklifi, gözünü tüketime dikmiş durumda.
Eylül ayı manşet enflasyonu beklenen gibi gerçekleşmedi. Dolayısıyla TCMB’nin politika faizinde bu sene indirime gideceği beklentisi de şimdilik rafa kalkmış gibi gözüküyor.
Son dönemde artan konkordato sayıları, emeklilik ödemeleri, takibe geçen kredi ve kredi kartı hesapları kamuoyunda hep bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Diğer taraftan TCMB, Merkezin Güncesinde; kredi kartlarından takibe düşen hesaplara ve elbette konkordatolara yönelik analizler yayınlayarak, kamuoyunu ekonominin sanıldığı kadar da kötü olmadığına ikna etmeye çalışıyor.
TCMB’nin bu hareketi şeffaflık adına son derece olumlu gözükmekle birlikte; iş enflasyon beklentilerine gelince hanehalkından reel kesime sektörel beklentilerin, piyasa katılımcılarının ve yabancı yatırım bankalarının beklentilerinden bir hayli ayrışmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Demek ki kamuoyunu ikna etmekte zorluklar yaşanıyor diyebiliriz.
Beklentilerdeki açmaza bir ilave daha mı?
Geçtiğimiz hafta sonu ekonomi yönetiminin TBMM’ye sunduğu Savunma Sanayi Fonu’nun gelirlerinin artırılması amacıyla düzenlemeler içeren kanun teklifi, gözünü tüketime dikmiş durumda:
12 maddelik kanun teklifinde Savunma Sanayi Fonu’nun gelirlerini artırmaya yönelik çok sayıda hüküm yer alıyor. Bunlardan en fazla tepkiyi ise limiti 100 bin liranın üzerinde olan kredi kartlarından yıllık 750 lira ücret tahsil edilmesi maddesi aldı.
Diğer bazı maddelere de bakılacak olursa; tüketeni ve belki de hiç kullanılmayacak bir krediyi vergilendirdiğini söyleyebiliriz:
-Gayrimenkul alımlarında alıcı ve satıcıdan 750 TL katılma payı alınması,
-Vergi matrahı 5 bin TL ve üzeri olan kol saatleri ile insansız hava taşıtları, yalnızca eğlence amacıyla tasarlanmış droneların da ÖTV kapsamına alınması,
-Motor silindir hacmi 100 santimetreküpün altında olan motosikletlerle motor gücü 6 kW ve altında olan motosikletlerin, motorlu taşıtlar vergisi kapsamına alınması,
-Sıfır araç alımlarında 3 bin TL, ikinci el araç alımlarında bin 500 TL tescil ücreti getirilmesi.
100 bin TL limit üstü kredi kartlarından tahsil edilecek toplam gelir, yaklaşık olarak toplam kredi kartlarının yüzde 49’u olan 61 milyonu aşkın kredi kartı üzerinden hesaplanıyor ve 750 liradan 46,5 milyar liralık ek bir kaynak sağlanması hedefleniyor.
Emlak alım satım üzerinden çift taraflı tahsil edilecek katılma paylarının ise ortalama yıllık konut satışı üzerinden hesaplayacak olursak; (geçtiğimiz yıl 1 milyon 225 bin 926 konut satışı yapıldığı hesaba katılacak olursa) ortalama 1,3 milyon konuttan çift taraflı olarak tahsil edilecek tutar; 1,95 milyar lira.
Eylül ayında 9 aylık hazine açığının 1,5 trilyon lira olduğunu göz önüne aldığımızda, tahsil edilmesi öngörülen bu tutarlar için “atılan taş, ürkütülen kurbağaya değer mi?” diye düşünmeden edemiyorum.
Fatura neden dar ve sabit gelirli tüketiciye çıkarılıyor?
Dezenflasyon politikasının yarattığı ekonomik görünüme bakılacak olursa; sanayi üretimi yıllık bazda üç aydır daralıyor. Ağustos ayında ise yıllık yüzde 5,3 ile depremden bu yana en sert düşüş gerçekleşti.
İhracatçılar Türk Lirası’nın aşırı değerli olmasından, reel kesimin tamamı yüksek fonlama maliyetlerinden şikayetçi durumda. Buna karşılık tüketim, bir miktar hız kesmiş olsa da devam ediyor. Dar ve sabit gelirlinin satın alma gücü giderek erirken, bir kesim harcamaya devam ediyor…
Dolayısıyla, üretimde daralma hissedilmesine rağmen, enflasyonda hissedilir bir düşüş olmadan TCMB sıkı para politikasını sürdürmeye devam edeceğinden acı reçete yine sabit ve dar gelirli tüketene ödetilecek gibi görünüyor.
Peki bu durumda sektörel enflasyon beklentileri arasındaki makas daralır mı? Sanıyorum, yaşayarak tecrübe edeceğiz…