Yeni teşvikle yatırım patlaması olur mu?
İş dünyasının bir süredir beklediği yeni teşvik sistemi nihayet açıklandı. Bir haftadır basını, açıklamaları izliyorum. Genel itibariyle yeni teşvik sisteminin hem adil, hem de gerçekten teşvik edici içerikte olduğunu söyleyebiliriz.
Yeni teşvik sistemi Genel Teşvik Uygulamaları, Bölgesel Teşvik Uygulamaları, Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki ve Stratejik Yatırımların Teşviki olmak üzere dört ayak üzerine kuruluyor. Özellikle büyük yatırımlar için çok ciddi teşvikler getiriliyor. Peki, bu kadar çekici ve cazip teşvik uygulamaları yabancı yatırımların artışını sağlar mı? Bence çok sağlamayacak. Çünkü ülkemizdeki en önemli sorun sık değişen ve memura göre farklı yorumlanan mevzuat ile kamu kurumlarının istikrarlı bir uygulamasının olmamasıdır. Yabancılar en çok sık değişen mevzuattan ve karmaşık, adeta içinden çıkılmaz uygulamalardan dolayı tedirgin oluyor, önünü göremeyince de yatırımdan kaçınıyor. Ayrıca kurumlardaki keyfi ve vurdumduymaz tutumlarda bunun tuzu biberi oluyor.
******
Teşvik altı bölgeye ayırdı
Türkiye altı bölgeye ayrılıyor. İllerin gelişmişlik durumları ile diğer bazı kriterlere göre belirlenmiş. Bu ayrımın oldukça adil olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, bir önceki teşvikte Gaziantep ve Kayseri gibi gelişmiş illerle Adıyaman, Kilis gibi daha az gelişmiş iller aynı teşvik kategorisinde idi. Hatta daha gelişmiş bazı iller daha az gelişmiş komşularına göre teşvikte daha avantajlı kategorilerde yer aldılar.
Teşvikle ilgili ilk düşüncem, "Ne olur herkesin anlayabileceği kadar basit içerikte olsun" idi. Bugüne kadar hep iyiniyetle ve elbette hem cari açığı düşürmek, hem de istihdamı ve ekonomiyi canlandıracak şekilde yatırımlara teşvikler getirildi ama TBMM ve Hükümetin kalkınma çabaları bürokrasi ve ilgili kurumlarca uygulamada hep aksatıldı. Keşke bu teşvikler çıkartılırken kamu kurumlarının da teşvikle ilgili yaklaşım ve uygulamalarını zapturapt altına alacak bir mekanizma kurulsa. Örneğin sivil toplum örgütleri, ticaret ve sanayi odaları ile meslek odaları ve teşvikleri uygulayacak kurumlardan yöneticilerin bulunacağı bir komisyon kurulup uygulamada karşılan aksaklıklara çözüm aransa.
Çünkü maalesef hem kamu görevlileri hem de vatandaşlar içeriğinde farklı düşündüğünde bir çok sorun yaşanabiliyor. Basit bir örnek vermek gerekirse istihdamı artırmak için 4447 sayılı Kanun'un geçici 7'nci maddesinde düzenlenen prim teşvikinden (1.7.2008 ila 30.6.2010 tarihleri arasında işe alınan işçiler için uygulanan prim indirimi) yararlanan birçok şirket şimdilerde kaşıkla aldığı SGK teşvikini kepçeyle ödemeye başladı. Çünkü hem vatandaş yanlış anladı hem de kurumlar yeterince aydınlatıp bilgilendirip uygulamaya yön veremedi. Aradan dört koca yıl geçtikten sonra ancak kımıldayan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) şimdilerde işverenlere peşpeşe tebligatları göndermeye ve teşvik tutarlarını faiziyle istemeye başladı.
*****
İstihdam teşviki vergi reformuyla desteklenmeli
Şimdi özellikle istihdamı artıracak teşviklerin de açıklanması bekleniyor. Ancak benim beklentim, mevcut çalışanlardan dolayı işverenler üzerinde oluşan istihdam maliyetlerinin de düşürülmesidir. Vergi yükümüz diğer ülkelerle kıyaslandığında çok yüksektir. Mutlaka SGK beş puan indiriminde olduğu gibi, vergisini düzenli ödeyen işverenlere bir indirim getirilmelidir.
Konuştuğumuz birçok iş adamı vergi dilimlerinin makul seviyelere indirilmesi halinde kayıt dışılığın önemli oranda düşeceğini samimi bir şekilde ifade ediyor.
Ücretlere Uygulanacak Gelir Vergisi Tarifesi'ne bakıldığında yüzde 15, yüzde 20, yüzde 27 ve yüzde 35 olmak üzere dört dilim uygulandığını görüyoruz. Yüzde 35 vergi dilimi yüksek değil ama 88 bin TL'den fazla kazananların doğrudan en yüksek vergi dilimine tabi olması çok yanlış. Diğer ülkelere bakıldığında 200-300 bin TL'yi aşan gelirler yüzde 35 vergi dilimine tabi tutuluyor. Yani yabancı ülkelerde de yüzde 35, hatta daha fazla vergi dilimi var ama hiç kimse 88 bin TL'den sonra yüzde 35 vergi almıyor. Örneğin, 2010 yılı için Amerika Birleşik Devletleri'nde 373 bin 650 dolar üzerindeki gelire yüzde 35 vergi dilimi uygulanırken, ülkemizde 51 bin 79 dolar (76.200 TL) vergi matrahına yüzde 35 vergi dilimi uygulanmış olması durumu özetliyor.
Ayrıca birçok ülkede en az geçim indirimi makul seviyelerde uygulanmaktadır. Örneğin, Almanya'da asgari geçim indiriminde 2010 yılı için kişisel istisna (bekarlar veya ayrı ayrı vergilendirmeyi tercih edenler için) 8.004 euro, evli çiftler için 15 bin 329 euro; İrlanda'da 2006 yılı için temel kişisel indirimi tutarı ücretliler için 1.500 EUR olup 16.009 euroluk geliri vergiden müstesnadır. Yine, Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 2010 yılı için bekarlar veya ayrı ayrı vergilendirmeyi tercih edenler için 8 bin 375 dolar, evli çiftler için 16 bin 750 dolar ve aile reisi olarak beyanname dolduranlar için 11 bin 950 dolar tutarı gelir vergisinden istisna edilmiştir. Mutlaka ülkemizde de buna benzer makul bir sistem gelmelidir.
Sonuçta, teşvikler çok güzel ama bir de vergi, SGK ve diğer kurum uygulamalarında istikrarlı bir yapı olmalı. Vergide de bir düzenleme yapılmalı. Mutlaka mevcut çalışanlardan dolayı da istihdam yükleri azaltılmalı ki, bir tarafta yeni iş alanları açılırken diğer tarafta bazı işyerleri kapanmasın veya kimse işsiz kalmasın.