Yeni teşvik sistemi ve yerel asgari ücret
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, yeni teşvik sistemini açıklayacak. Henüz detaylarını bilmiyoruz. Taslak düzenlemelerin çeşitli aşamalarda bakanlık dışı uzmanlarla konuşulup görüş alınması nihai düzenlemelerin daha etkin olmasını sağlar. Nitekim Bakan Çağlayan'ın birçok konuda özel sektörün, üniversitelerin görüşlerini almaya dikkat ettiğini biliyoruz.
Türkiye'de son yıllarda teşvik politikalarının teknik olarak "sanayi politikaları" kavramını temel almaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ancak sanayi politikalarının temel özelliklerinden birisi bütüncül ve diğer ekonomi politikalarıyla uyumlu olmasıdır. Yani, Sanayi Bakanlığı'ndan Türkiye örneğindeki Fatih projesi gibi projeler sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı'na, eski adıyla Devlet Planlama Teşkilatı, yeni adıyla ise Kalkınma Bakanlığı'nın politikaları birbirine paralel olmalı.
Bu konuların Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda konuşulduğunu biliyoruz, ancak daha detayını, hükümetin genel politikasını izlemekte zorluk çekiyoruz. Önemli bir uluslararası finansal kurumdan bir dostum da geçen hafta hükümetin cari açığın yapısal belirleyicileri konusunda düşünceleri olduğunu "farkettiğini" söylüyordu. Ben de teyit ettim ancak genel olarak hükümetin bu konudaki genel bakış açısı ve politika çerçevesini anlatan yazılı bir politika dökümanı olmaması şaşırtıcı.
Her şeye rağmen iyi tasarlanmış güçlü bir teşvik paketinin hazırlandığı anlaşılıyor. Bu paketi artık müzminleşen bölgesel-yerel asgari ücret konusuyla birleştirsek nasıl olur?
Yani, bölgesel kalkınma hedefleriyle, sanayinin seçilmiş alt sektörlerinin desteklenmesini aynı anda başarmaya çalışan önceki teşvik sistemini yeniden şekillendirirken, bunu yerel asgari ücret uygulamasıyla güçlendirsek?
Böyle bir sistemin uygulamaya konmadan bir öncül (ex-ante) etki analizi yapılması gerektiği ortada. Ancak yine de sistemin olası bazı parametrelerinin üzerinde duralım.
Öncelikle, yerel asgari ücret, Ankara'dan belirlenmemeli. Bölgesel asgari ücreti o bölgedeki iş dünyası, sendika temsilcileri, kalkınma ajansları, valilik ve hatta üniversite temsilcilerinin olduğu siyasi olmayan bir yapı belirlemeli. Tabi bundan önce, her bölgede başta valilikler olmak üzere ekonomik analiz yapma kapasitesinin kazandırılması gerekebilir. Belki de, valilik adına bu arka plan çalışmaları kalkınma ajansları (eğer kapasiteleri müsait ise) ya da üniversitelere yaptırılabilir.
Daha önemlisi, siyasi olmayan bu yapıların bölge (NUTS 2) ya da il bazında senelik olarak asgari ücretleri, belirleyerek şehir ve bölgelerin birbirleriyle yatırım çekme konusunda bir yarışa girmeleri. Teşvik sistemi yine de bu ücret yapısının üzerine eskiden uyguladığı bölgesel destekleri kısmen devam ettirebilir.
Böyle bir sistemin, valilerin görev tanımlarında önemli bir değişiklik gerektireceği de kesindir. Vali ya da valilerin görev tanımlarında ölçülebilir kalkınma ve ekonomik hedefler konulmalı ve bu hedefler kamuoyu tarafından da takip edilebilmelidir. Bu, valilik müessesesinin hesap verme yükümlülüğünü ekonomik açıdan içinde yaşadığımız çağa daha uygun hale getirilmesi manasına geliyor. Bu da yüzyıllardır süren valilik-kaymakamlık müessesesinde önemli bir reform olacaktır.