Yeni seçim süreci
Önümüzdeki ay yeniden bir seçim yapacağız. Buna ne kadar gerek vardı sorusunu herhalde tarih cevaplayacak. Öte yandan seçim ve sonrasını artık tarihe bırakacak halimiz yok. Yoğun bir belirsizlik döneminden geçtiğimizi düşünecek olursak ne olup biteceğini az çok kestirebilmemiz lazım. Yaşadıklarımız bunun çok kolay ve net olmayacağını söylüyor. Önümüzdeki seçimin pratiği dahi son dönemde sıklıkla yaptığımız seçimlerden farklılaşmış gibi görünüyor. İyice gerilmiş bir ortamda, terör baskısı altında seçim yapacağız. Yakın geçmişte yaşanan belirsizlik ortamından daha koyusunu yaşama olasılığımız yüksek. Belirsizlik kaygı, tedirginlik, güvensizlik ve giderek korku üretiyor. Geçtiğimiz hafta yayınlanan güven indeksleri bu seçime giden süreçte kaygı ve güvensizliğin dibe vurduğuna işaret ediyor. derinleştiğini gösteriyor. Genel olarak seçime giden süreçlerde egemen olan ekonomi retoriği geleceği olmayan söylemlerden oluşur. Doğal olarak çok genel ifadelerle pek çok vaat çıkar ortaya. Seçim yaklaştıkça hesap kitap işi fazlasıyla soyutlaşır. Geçtiğimiz son seçim böyle olmuştu. Önümüzdeki seçimde bunun katlanarak artacağına işaret eden gelişmeler ve söylemler var. Belki de gerçekle bağı hepten gevşemiş bir seçim söylemine tanık olacağız.
Bunun ne yönde ve ne tür etki yaratacağını kestirmek güç. Araya dünya ve ulusal ekonominin koşulları çok da gevşemenin her zamankinden daha kötü sonuçlar yaratabileceğini söylüyor. İçinde bulunduğumuz dönem iktisadi koşullar açısından özellikli bir dönem. Bu iki açıdan böyle. Bunlardan birisi dünyanın durumu ile bağlantılı. Küresel koşullar sorunlu. Bu sorunlar bir kaç ülkeyle sınırlı kalmıyor. Dünya ekonomisindeki koşullar karşılıklı bağımlılığı fazlasıyla pekiştiriyor. Bu nedenle küresel sorunların bulaşıcılık dozu da fevkalade yükselmiş durumda. Dolayısıyla dünyayı doğru algılamak, doğru çözümlemek ve daha dikkatli bir yaklaşımla eklemleneme gerekiyor. Sadece içimize bakarak, yerele takılı kalarak ulusal sorunların üstesinden gelmek eskiye kıyasla daha zor.
Özellikle bizim türümüzde, gelişmekte olan ülkelerin büyük kısmının ulusal iktisadi koşulları da pek olumlu görünmüyor. Biz de böyleyiz. Bizim iktisadi koşullarımız da karışık bir görüntü veriyor. Kamu kesimi dengesi sorunsuz gibi görünüyor. Bankacılık da kendimize özel bir güç izafe ediyorduk. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının son raporları güçlü özellikle döviz borçlanması ve bunun geri ödenmesinde bir zafiyetimizin olabileceğini söylüyor. En önemli kırılganlık noktamız olan cari işlem dengesi düzeliyor gibi. Ancak düzelen görüntünün altı eşelendiğinde bunun adeta pamuk ipliğinde bağlı, sürdürülmesi zor bir konum olduğu anlaşılıyor. Enflasyon ve işsizliğin görece yüksek düzeylerde katılaştığı izlenimi var. Bunların yanı sıra, pek çok ülkede olduğu gibi bizde de ekonominin büyüyememe sorunu devam ediyor. Yılın ikinci çeyreğinde büyümeyi sürüklediği görülen iç talep artışının sürdürülemeyeceği anlaşılıyor. Özel harcamalardaki kıpırdanmanın yılın üçüncü çeyreğinde hız kesmesi bekleniyor. Yılın ilk yarısında ulaştığımız yüzde 3.1 oranında büyümenin altına inebileceğimiz anlamına geliyor bu. Bunların hepsinin üstüne uygun iktisat politikaları hakkında iktidar bloku içinde bir uzlaşmazlık olduğu izlenimi veren gelişmeler de var. Tablo pek parlak değil anlayacağınız.
Bu durumda seçim sonrasındaki dönemin olası yönelimlerini seçime giden süreçte kullanılan nafile söylemler değil bu tablonun nereye devineceği tanımlayacak. Dünya ekonomisi gelişmiş üyelerinden başlayarak yayılma eğilimi gösteren uzun dönemli bir durgunluğun tehdidi altında. Bu tehdit bizi de baskılıyor. Üstelik, Türkiye ekonomisi kendi büyüme dinamiği içinde orta gelir tuzağına yakalanmış gibi görünüyor. Bu sorunların daha büyük siyasi ve toplumsal gerilimler yaratmadan aşılması gerekiyor. Bunun için güçlü bir sıçrama yapabilmek lazım. İktisadi çözümlemenin hem tarihi hem de analitiği birikmiş sorunlardan, yaygın ve yerleşik durgunluklardan, bizim gibi bir sınıra takılmışlık halinden kurtuluşun ancak güçlü bir sıçramayla mümkün olabileceğini söylüyor. Bizim tarihimizde bu tür sıçramalarla düze çıkmanın örnekleri var. Güncel seçim tafralarını koyun bir kenara, seçim süresine bir de bu gözle bakın