Yeni politikanın sınırı ve riski
2010 yılındaki en olumsuz gelişme cari açığın hızla büyümesi oldu. Yıl GSMH'nın yüzde altısı civarında olacağı tahmin edilen bir cari açıkla tamamlandı. Buna karşılık dış kaynak girişinde de benzer tempoda bir artış oldu. Böylece bu büyüklükte bir açık sorun yaratmadan finanse edilebildi.
Ancak, dış kaynağın, özellikle de kısa vadeli sıcak para parçasının, yığılmalı olarak ekonomiye girişi döviz kurunu baskılayarak ithalatı özendirdi ve büyük ölçekli cari açığın oluşumuna en önemli katkıyı sağladı.
Yığılmalı dış kaynak girişinin bir yansıması da kredi piyasasında yaşadı. Yılın son aylarında kredi hacminde gittikçe hızlanan bir genişleme yaşandı. Kredi genişlemesi iç talebin ve enflasyonun kontrolunu güçleştirdi.
* * *
Yeni yılın ilk aylarında ekonomideki bu görünüm iktisat politikasında yeni bir arayışa yol açtı. Enflasyonun bir süre daha düşük düzeyde hareket edeceği beklentisi para otoritesini faiz oranını düşürerek sermaye girişini yavaşlatmak ve böylece döviz kuru -cari denge halkasındaki baskıyı azaltma arayışına yöneltti. Düşük faiz politikasının başarılı olabilmesi için enflasyonun hareketsiz kalması gerekiyor. Politika otoritesi bunu sağlamak için banka karşılıklarını arttırarak kredi artış hızını yavaşlatma, iç talebi daraltma yolunu seçti.
İlk bulgular yeni politika uygulaması sonucu bir miktar döviz çıktığına, böylece döviz kurunun yukarıya itildiğine işaret ediyor. Yeni politkanın kısa sürede beklenen yönde etki yarattığına dair bir izlenim oluşmasına rağmen olası etkiyi tüm boyutlarıyla görebilmek için kuşkusuz bir süre beklemek gerekiyor.
Yeni politika bileşiminin temel riski de burada yatıyor. Büyük olasılıkla bu politikaların fazla beklemeye tahammülü olmayacak. Yani, yeni girişim kendisinden beklenen etkileri bir an önce ve hızla gerçekleştirmek durumunda. Yoksa riskler devreye girecek ve çanak çömlek patlayacak.
* * *
Yeni politikanın başarılı olabilmesi için faiz operasyonunun sermaye girişi-döviz kuru-cari açık zincirindeki etkisinin enflasyonda yeniden yukarıya dönüş olmadan sağlanması gerekiyor.
Bu sonucun sağlanması yönünde bir kaç risk var. Bunlardan birisi döviz kuru değişmesinin dış ticaret büyüklüklerine yansımasındaki sınırldır. Türkiye'de ihracat ve ithalatda yapısal sertlikler var. Dolayısıyla fiyat esneklikleri düşük. Bu da döviz kuru maniplasyonundan hareket ederek dış denge aranmasının önünde ciddi bir engel oluşturuyor.
Yeni politikalarının karşısındaki en büyük risk ise enflasyonun yeniden hızlanması. Böyle bir gelişme merkez bankasını faizi yeniden yükseltmeye zorlar, yani düşük faiz politkasını sürdürülebilir olmaktan çıkartır.
Hem içeride hem de dışarıda yakın gelecekte enflasyonu yükseltebilecek olasılıklar var.ÜFE'nin hızla yükseliyor olması içerideki en önemli risk. Üretici fiyatlarının (maliyetlerin) hızla artıyor olmasına karşılık tüketici fiyatlarının (TÜFE) görece durağan seyretmesi ekonomide talebin fiyatlar üzerinde henüz tam anlamıyla etkili olmadığını gösteriyor. Ancak toplam talebin hızla büyüdüğünü ve çıktı açığının daraldığını gösteren bulgular da var.
Yurt dışındaki bazı gelişmeler de yakın gelecekte dışarıdan enflasyon ithal etmeye başlayabileceğimizi gösteriyor. Uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının tırmanıyor olması bu yönde en ciddi kanıt. Petrol fiyatlarındaki artış enflasyonu hızlandıracak en ciddi gelişme adayı.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinde yakın gelecekte enflasyonun yeniden hızlanması riskinin güçlü olduğu söylenebilir. Bunun yeni politikaların sermaye girişi- döviz kuru- cari açık zincirinde etkili olma sınırını epeyce öne çekeceği açık.