Yeni pazarlar katma değer ve fiyatlar…

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

Geçen günlerde gazetemizde yer alan bazı haberler hem ümitlendirdi hem de düşündürdü. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük ve beraberindeki heyeti, Dış Ticaret Müsteşarlığı‘ nda kabul eden Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin ihracatının belli bir bölgede yoğunlaştığını, ihracatın yarısından fazlasının Avrupa bölgesine  yapıldığını belirterek, “Geçmişte ihmal ettiğimiz kapıları çalmamız gerekiyor” demiş. Afrika pazarına işaret ederek, bu coğrafyadaki ülkelerin ekonomik küçülmenin tersine büyüme eğiliminde olduklarını ve cazip pazar durumunda bulunduklarını söylemiş. İhracatın küresel krizin etkisiyle birçok ülkede düştüğünü belirten Çağlayan, Türkiye’nin dünyadaki rekabet gücüyle sahip olduğu pazarları korurken ve başka pazarlara da açılması gerektiğini vurgulamış. Toplam 15 ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzaladıklarını belirterek, Güney Amerika ve Uzakdoğu ülkeleriyle dış ticareti daha artırmayı hedeflediklerini kaydetmiş. “Yumurtaları farklı sepetlere koymak” deyişini çok sık tekrarlarım. Bu da bu deyişin yetkili ağızlardan başka bir şekilde teyit edilmesidir.

Öte yandan PAGEV tarafından yayınlanan 2008 yılı Türk Plastik Sektörü Değerlendirme Raporu ilginç bir noktaya temas etmiş. Raporun sekizinci sayfasında 2008 yılında ihraç edilen plastik mamullerde ton başına ortalama 2.136 $ katma değer sağlandığı belirtilmekte. Ancak, aynı yıl ithal edilen plastik mamullerin, ithal edildikleri menşe ülkeye ton başına ortalama 4.356 $ katma değer sağladıkları ifade edilmektedir. Raporda “Başka bir deyişle, plastik mamuller, en çok katma değer sağlayan üretim konusu olduğu halde, Türkiye’nin henüz katma değeri yüksek mamul üretimine yeterince ağırlık vermemesi nedeniyle, Türk plastik ürünleri ithal mamullere göre % 50 az katma değer yaratılarak ihraç edilmektedir” denilmekte. Son günlerde bazı seminerlerde karşılaştığımız işletme sahibi ve/veya yöneticileriyle, maliyet ve fiyatlandırma üzerine tartışıp, fikir yarıştırıyoruz. Her ne kadar standardize edilebilen maliyet çalışmaları var olsa da, bunların işletme temelinde bazı farklılıklar sergilediği bir gerçek. Ancak hemen, hemen herkesin fikirbirliği sağladığı bir nokta da fiyatlandırmanın rekabet ortamından ciddi boyutta etkilendiğidir. Verimliliği artırarak kazanmak dışında, maliyetlerimizle rahatlıkla oynayamadığımızı düşündüğümüzde, önümüzdeki seçenek fiyatlarla oynamak oluyor. İyi de piyasa bizi ne kadar rahat bırakıyor ki fiyatlarla oynayabilelim. Burada değişik pazarlarda, farklı fiyatlar uygulanabildiği gerçeği bizleri bir nebze olsun rahatlatıyor. Rekabetin yoğun olduğu gelişmiş ülke piyasalarında, pazarda önde giden firmaların ayak izlerini izleme sıkıntısı olsa da, özellikle ikili anlaşmalarla Türk ürünlerinin girişlerinin kolaylaştırıldığı pazarlarda, daha rahat hareket olanakları elde edebiliriz. Başka bir gerçek de, ihraç etmeye çalıştığımız ürünlerin katma değer oranlarının nereye varabildiğidir. PAGEV raporunun ortaya koyduğu gerçek, salt plastik sektörü için değil, diğer birçok sektör için de geçerlidir. Alınan hammaddeyi veya ara malını, herkesin yapabileceği bir şekilde işleyerek ürettiklerimizi satmaya kalmak, bizlere bir fark getirmez ve fiyatla rekabet tuzağına düşürür. Yapılması gereken, ürünün üzerine ekleyebileceğimiz katma değeri en yüksek seviyeye çekmektir. Mermeri blok satmayıp, en ince detayına kadar işlersek, zeytinyağlarımıza marka kazandırıp şık ambalajlarda satabilirsek, giyim eşyalarını kendimizi öne çıkartarak satmaya çalışırsak, makinelerimizi Türk malı kalitesini vurgulayarak satarsak (bravo makine tanıtım grubuna), tasarıma ve Ar-Ge’ye her alanda önem verirsek, daha kazançlı oluruz. Üründe katma değeri yüksek olanın, pazarlık gücü de kuvvetli olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019