Yeni nesil OSB’ler ve “kümelenme bilinci”
Yeni nesil OSB’leri gündemde diri tutan yeni ekosistemleri kavramadan, bir önceki ekosistemlerin geliştirici ve tutucu etkilerini analiz etmeden tutarlı bir strateji tasarlayamayız. Yeni ekosistemlerin merkezinde “veriden değer üretme” var. Bu varoluş, ‘Bilgi Çağı’nı “akıl terine dayalı kalkınma” yarışıyla simgeliyor.
Ülkemizin karma OSB’lerini yaratan ihtiyaçlarla, yeni nesil OSB’leri gündeme taşıyan ihtiyaçlar farklıdır. Gelişmeleri yakından izleyenler bilir ki, 1970’lı yılların ortalarında ülkemizin gündemine giren OSB’lerden beklentiler farklıydı1. OSB’lerin 50 yıla yaklaşan tarihinde toplumsal gündemin arka planına hiç düşmediklerini söylersek yanlış olmaz. OSB’lerin kurulması, arsa tahsisleri, el değiştirmeleri, kapasite kullanımları, yerleşik işyerlerinin üretim ve ihracatları, doğalgaz ve elektrik tüketimleri, alan genişlikleri, sayıları her zaman gündemdeki yerlerini korudu. Bu yazıda “kümelenme bilinci” odağından bakarak yeni nesil OSB’lerin kuruluşunda özen gösterilmesi gereken bazı konuları tartışacağız:
Birincisi, “yığılmaların yaşandığı OSB’lerden kümelenme bilincine geçiş süreci aşamasına” nasıl gelindiğini sorgulayacağız. İkincisi, mekanda örgütlenme algısının, hız, esneklik, yakınsama ve ağ etkisiyle değişmesi üzerinde duracağız. Üçüncüsü, sermaye yetersizliği ve yeni yatırım ihtiyaçları bağlamında yeni nesil OSB’lerin konumlanmasını sorgulayacağız. Yığılmadan kümelenme bilincine geçiş OSB’lerin kurulmaya başladığı ilk yıllarda “üret de ne üretirsen üret” algısı yönlendiriciydi. Özellikle 1960 sonrasında planlı kalkınmaya yapılan vurgu üretim tesislerinin düzensiz yerleşimi ve küçük ölçekli iş yerlerini yarattı. Daha büyük ölçekte işyerlerinin OSB’lerde toplanmasının kaldıraç etkisi yaratacağı düşüncesi yaygındı. “Ne üretsen satarsın” algısının yaygın olduğu 1970’lı yılarda “ithal ikameci yatırım” anlayışı bir dizi korumalarla destekleniyordu. Arz yetersizliği, “maliye+kâr= fiyat” yapısı oluşturmuştu.
Ürettiğinizi satabiliyor; maliyetinize kâr eklenerek satış yapabiliyordunuz. Bursa, Çerkezköy, Eskişehir ve Manisa’da kurulan ilk OSB’ler sırasında “yığılma yerine sinerjik kümelenmeye geçiş sürecini” gözetleseydik, bugün sorun olanlarla yüzleşmezdik. Ülkemizin 1980’lı yıllarda dışa açılması, ülke içinde rekabeti güçlendirdiği gibi, ulaşılabilen dünyanın her yerindeki üreticileri rakiplerimiz, tüketicileri de müşterimiz haline getirdi. Küreselleşme süreci, ardından teknolojik atılımlar nedeniyle kâr marjlarının sürekli düşüşü süreci hızlandı. Bugün sıfıra yakın marjinal maliyetlerde üretime dayalı bir rekabetle yüzleşiyoruz. Yeri nesil OSB’leri tasarlarken rakip, müşteri, maliyet, fiyat, kalite, çeşitlilik, hizmet gibi değer yaratmanın değişik kavramlarının içeriklerindeki değişmeleri dikkate almak zorundayız. Kavramlar düşüncelerimizi, düşünceler de ihtiyaç tanımlarımızı ve davranışlarımızı değiştiriyor.
Daha önce de belirtildiği gibi, bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler, internet, bulut ve blockchain potansiyelleri sınırsız bağlantıya, engelsiz iletişime ve küresel işbirliklerine yönelmiş durumda. Geleneksel sanayilerde katma değer yaratma-odaklı rekabet için yatırım ihtiyacı kadar dijital dönüşüm için de yatırım ihtiyacı artıyor. Üretimin mekansal bağlamı olan yeni nesil OSB’leri tasarlarken, geçmişin koşullarının yarattığı gelişigüzel yığılmanın bugünün koşullarındaki engelleyici etkilerini dikkate alarak, “sinerjik kümelenme anlayışına geçiş” konusuna yoğunlaşmalıyız. Mekan örgütlenmesinin yeni ihtiyaçları Üretim tesislerinin kuruluş aşamasında önemli sorunlarından biri “yerleşim yeri seçimi”dir. Yerleşim yerinin değer yaratmadaki bağlantılarını ayrıntıda analiz etmeyen yönetimler işleme dönemi sorunlarını büyütüyor. Yerleşim yeri seçiminde iki eksende düşünmemiz gerekiyor. İlki, geleneksel teknolojilerde ister vasat teknolojiyle donanmış olsun isterse ileri teknoloji; yerleşim yerinin kalite, maliyet ve fiyat dengelerine etkilerinin neler olabileceğini öngörüp önlem almak zorundayız.
İkincisi, dijital teknolojinin yarattığı, emeği açığa çıkaran otomasyon, otonom uygulamalar ve yapay zekânın potansiyellerinin olası etkilerini öngörmeliyiz. İş yerlerinin “mekan seçimi” konusundaki bütün varsayımları ve zihni modelleri değişmektedir. Değişmelere uyum gösterebilmemiz için de öngörme ve önlem alma disiplinine sahip olmak kadar, ödünsüz “gözetim ve denetim” ilkesine de sahip çıkmak gerekiyor. Yeni nesil OSB’leri kurarken altyapısına “merkezi gözetim ve geri-bildirimlerin eşanlı değerlendirilmesi ve anında önlem alma” gibi unsurları da eklemek gerekiyor. Sermaye yetersizliği ve OSB ihtiyacı Ülkemizde “sermaye yetersizliği” bir sır değil.
Mevcut üretim yapısının ithalata bağımlılığının yarattığı yapısal “cari açık” önemli kara deliklerden biri. Güler Sabancı’nın, “Dijitalleşme ile dünyadaki hızlı değişim tüm ülkeleri tekrar başa, başlangıç çizgisine getirdi. Bu da bize yep yeni bir fırsat penceresi araladı” saptamasından hareket edersek, yeni nesil OSB’lerde yeni nesil üretim tesislerini kurarken, sermaye yetersizliği yanında dışa bağımlılığı artıran diğer etkenleri de analiz etmeliyiz. Yeni nesil OSB’lerde yapılacak yatırımlara, gereksiz sermaye bağlamamak için “başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesine” uyarak, ön-araştırmalara gerekli para, emek ve zamanı harcamalıyız. Özellikle de, yığılmaları önleyerek, sinerjik kümelenme yaklaşımını öne çıkarmalıyız.