Yeni muhafazakarların Amerikası bitiyor mu?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Karanlıklar Lordu "tek yüzüğü" kalıba dökerken ve diğer üç yüzüğü Elf krallarına verirken, Elf'lerin dünyaya yeni bir şekil vermeye çalıştıklarını düşünmemizi sağlayacak bir ipucu bile yoktu. Elf krallarının, orta dünyaya nizam vermek gibi özel bir amaçları olmadıysa bile, Tolkien'in binbir türlü tuhaf yaratıkla doldurduğu topraklara harmoni ve amaç aşılayabilecek kadar bilge olduklarını kabul etmeliyiz. Sonuçta ne kaybedilmiş altın çağ vardı, ne de Sauron'un hikayesi başlarken Elf kralları dünyaya yeniden şekil vermeye çalışıyorlardı.

G.W. Bush iktidarı alırken de aleme nizam vermeye kalkışmakta olan kimse yoktu. Cumhuriyetçiler öznesiz ve amaçsız bir süreç gibi görünen bir politikalar demetinin üzerine geldiler ve ciddiye alınır projesi olanlar bizzat kendileriydi. Proje o kadar belirgindi ve Bush yönetimi içice girmiş çıkarların odağında olduğunu öylesine hissettirdi ki, politikayla pek ilgilenmeyenlerin dahi ABD politikalarının militer güç odakları ve iş dünyasının güçlü lobileri tarafından yönlendirildiğini anlamama lüksü kalmadı. Amerikan nomenklaturası daha formel ama daha az soyut ve yerleşik siyaset bilimi ekollerinin göz bebeği olan ince diplomasiye pek sıcak bakmayan bir yönelime girdi. Daha iyi planlanmış, iradiliği ve amaçları aşikar ve taktiksel olmaktan çok stratejik nitelikte yeni bir vizyonun oluşmakta olduğu doğruydu; ama bu süreçte karar verenlerin giderek daha az temkinli davranmaya başladıkları da görülüyordu. Zamanla akıllıca tasarlanmış, çatlaksız bir plan gibi görülen yeni vizyonda eksik kalan bir halka olduğu ve çatlakların belirginleşmeye başladığı ortaya çıktı. "Zayıf halka" FED faizleri artırmaya başlamadan bir yıl kadar önce -2003 yılında- gözle görünür hale geldi. "Şom ağızlı" bilimimizin (ekonomi) diliyle söylersek Amerika'nın zayıf noktasının adı normalleşmesi kolay olmayan cari açık -yani tasarruf yetersizliği- ve dinamik bütçe tahdididir. Aslında hala bu noktadayız çünkü bu nokta dünya ekonomisinde halihazırda birikmiş dengesizliğin semptomu olarak da algılanabilir. Örneğin, ABD'de kamunun kaynaklarının sınırsız olduğu sanılmasa da, elinin güçlü olduğu düşünülebilir. Tam olarak böyle sayılmaz: Government Accountability Office kamunun uzun dönemli yükümlülüklerinin 53 trilyon USD olduğunu açıklamış durumda. Hane halkı başına 455.000 USD tutuyor. Yeni fonlama kaynaklarına başvurmak gerekebilir: yani özel tertip Hazine tahvili veya bonosu çıkarmak gerekebilir.

ABD kamu borcunun sürdürülebilirliğini analiz eden ampirik çalışmalar Amerikan kamu maliyesi politikalarında "rejim değişiklikleri" olasılığına dikkat çekiyor. Bu tür modellerin çoğu rejim değişikliklerinin varlığını test etmek için içsel veya dışsal olarak belirlenmiş yapısal kırılma olasılıklarını göz önüne alıyor. Böylece, ABD bütçe açıklarının uzun dönemde sürdürülebilir olduğu, fakat rejim değişiklikleri yaşadığı sonucuna varan akademisyenler mevcut. Bu tip sonuçlar kısmi bir ampirik destek bulabiliyor. Enteresan olan nokta rejim değişikliklerinin                 -yani Amerikan kamu maliyesi politikasındaki kavşak değiştirmelerin- borcun büyüklüğü ile ilişkili olması. Daha da açığı, ancak borç belli bir eşiği geçince sıfır tolerans beliriyor ve kamu maliyesi politikası tersine dönüyor. Bu durumda iki farklı dinamik yaratan, birbirine ters ve belli eşikler aşıldığı anda yer değiştiren maliye politikalarının varlığından söz etmek gerekebilir. Demek ki, ABD maliye politikalarının değişmesi için tetikleyici eşiklerin aşılması gerekiyor. Kamu maliyesi görünümünün bir anda değişebileceğini savunan söz konusu uygulamalı ekonometri literatürü kalitatif değişikliğin her zaman -sürekli zamanda- mümkün olduğunu da savunmuş sayılabilir. Bu doğruysa ABD seçimleri sonrasında dolar-euro paritesinin geleceğini çok etkileyebilecek bir gelişme potansiyeli mevcuttur. Belki de son dönemde söz konusu paritede gözlenen dalgalanmalar daha derin bir görüş ayrılığının, iki karşıt derin dinamiğin eş zamanlı var olmasının bir sonucudur.

ABD'nin siyasi ve askeri yükselişinin ve kalıcı bir hegemonik düzen kurmasının önünde içsel bir engel, gücünde bir eksiklik olduğunu saptayabiliyoruz. Elbette, imparatorluklar önlem alıp yeni bir hamleye hazır hale gelebilirler. Ama, artık, yeni dünya düzeninin demokrasi vaatlerine verilen kontrolsüz destek ve yaratılan heyecan dalgalarının boş ve mesnetsiz olduğu ortaya çıktı. Daha önemlisi, dünyayı biricik odağın etrafında toplayacak ve birleştirecek "tek" bir halkayı bulmanın imkansız olabileceği görüldü. Nedenleri ne olursa olsun, dünyanın en zengin ve güçlü ülkesinin dünyanın açık ara en borçlu ülkesi olması biraz çılgınca görünmüyor mu?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019