Yeni model, yeni enstrümanlar
Başbakan yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi kurumlarının yöneticileri İstanbul 3. Finans zirvesinde yaptığı konuşmalarda, gelişmiş ülkelerin krizden geç çıkabileceklerini, uzun yıllar sonra büyüme oranlarına ulaşabileceklerini, bu nedenle Gelişmekte olan ülkeler arasında ticaret ve finansal ilişkilerin artması gerektiğini, Türkiye'nin de bunu dikkate alarak hareket etmesi gerektiği konusunda benzer görüşler ortaya koydular. Ayrıca, sukuk gibi faizsiz enstrümanların daha sık kullanılır hale gelmesinin yeni dönemde finansal gelişmelere katkıda bulunacağını belirttiler.
Üçüncü İstanbul finans zirvesinde konuşan Başbakan yardımcısı Ali Babacan, BDDK Başkanı Mukim Öztekin ve Merkez Bankası Başkası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu konuşmalarında bazı ortak noktalarda birleştiler. Krizin Gelişmiş ülkelerde ve özellikle Avrupa'da uzun süre devam edeceğini, Türkiye'nin bu nedenle bir yandan Gelişmiş Ülkelerden çok, Gelişmekte olan ülkelerle ilişkilerini artırma yönünde hareket etmesinin doğru olacağı konusunda benzer düşünceler ortaya koydular. Ayrıca, faizsiz finans sektörü içinde yer alan Kira sözleşmesi-Sukuk gibi bazı yeni enstrümanları daha fazla kullanır hale gelmemizi önerdiler. Babacan, Orta Vadeli Programı birkaç gün içinde açıklayacaklarını, bu yıl yüzde 3 küsür olmasını beklediklerini, bunun Avrupa'da en yüksek büyüme olacağını da belirtti. Gelecek yıl büyüme beklentilerinin de 4 küsür olduğunu açıkladı.
Babacan, "Gaza basma önerileri" yapanlara başta Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan olmak üzere cevap niteliği taşıyan şu açıklamaya da konuşmasında yer verdi:"Yolcuların bas gaza. bas gaza sözlerini şoför, sisli ve virajlı yolda dinlemeyecektir. Gereğini yapacak, o sorumluluğunun bilincini yerine getirecektir".
Babacan, "En iyi senaryoda ABD'de, Avrupa'da gerekli bütün tedbirler alınsa dahi krizin geriye bıraktığı en önemli miras çok ağır borç yükü olacaktır. Bu ağır borç yükü pek çok ülkenin yıllarca, hatta on yıllarca eski büyüme oranlarına ulaşamamalarını beraberinde getirecektir. Bu bugünkü gelişmiş ülkeler için geçerli bir ifadedir" dedikten sonra, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere bağımlılığını azaltan, kendi aralarındaki ticareti, yatırımı, finansal ilişkileri çoğaltan bir çaba içersinde olacağını yeni bir model olarak konuşmasında ortaya koydu.
Türkiye açısından değerlendirme yaparken de "Türkiye'nin Avrupa'ya bağımlılığı ihracat açısından hızla azaldı. Finansman kanallarında da Avrupa'ya bağımlılığın kademe kademe azalacağı bir dönemi öngörüyoruz" görüşünü açıkladı.
Babacan, dünyada kira sertifikalarının varlık değerinin 1 trilyon dolar seviyesinde olduğunu bu yıl kira sertifikası ihracının 130-140 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğini belirterek, kira sertifikaları, sukuk enstrümanının Türkiye için yeni olduğunu, Hazine olarak bunun ilk örneklerinden birini teşkil ettiklerini, zaman içersinde özel sektörün de buna ilgi göstereceğine inandığını söyledi. Piyasa değerinin ne olabileceğinin tahminini yaparken de, "Piyasayı birden kira sertifikası kağıtlarına boğacak değiliz. Tabir yerindeyse biraz tatlı tatlı satmak istiyoruz" açıklamasını yaptı.
BDDK Başkanı Mukim Öztekin de Babacan'a paralel değerlendirmelerde bulundu. Öztekin, "Önümüzdeki döneme baktığımız zaman krizin merkezi konumunda olan ülkelere yönelik risk beklentilerinde, en azından kısa vadede kayda değer bir iyimserlik görülmemektedir. Nihayetinde salt para politikası uygulamasıyla, finansal istikrarın sağlanmadığı görülmüştür" düşüncesini ortaya koydu. Buna bağlı olarak bunun Avrupa kıtasında salt ekonomik sonuçlar doğurmakla kalmayıp, siyasal ve toplumsal sonuçları da olduğunu açıkladı.
BDDK Başkanı Öztekin, son on yılda bankacılık sektörünün yıllık bazda ortalama yüzde 10.5 büyüdüğünü belirterek, yakın gelecekte sektörün gelişiminde bir risk görmediğini açıkladı. Ayrıca, "Sukuk ve faiz uygulaması dışı enstrümanların da sektörde büyümeye katkı yapabileceğini belirtebiliriz" diyerek o da yeni enstrümanlara ihtiyaçtan söz etti.
Mehmet Yörükoğlu ise Merkez Bankalarının mali istikrar konusunda çok dikkatli olmaları gerektiğini belertti. "Gelişmiş ülkeler aşırı bir yük altında tüm borçları yüklenmiş durumda. Faiz aracı her şeyi etkileyen bir araç ve ekonomide her şeyi ve dinamizmi etkiler. Merkez Bankasının böyle bir gücü varsa, faiz oranlarının aşırı bir yük yükleyeceği zaman kullanırlar. Bu finansmanın bir güç olarak karşımıza çıkmasını sağlar. Merkez Bankası aldığı kararlarla sadece fiyatı değil mali ve finansal istikrarı da amaçlamalıdır" düşüncesini ortaya koydu.
Konuşmalar bir yandan Gelişmiş ülkelerde sorunların uzun süre devam edeceğini ortaya koyarken, gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarında işbirliklerini geliştirerek yola devam etmelerinin doğru olacağını ortaya koyuyordu. Ayrıca yeni enstrümanlarla finansal büyüklüğü artırmanın önemli olacağı da belirtiliyordu.