Yeni model konuşma ihtiyacı
2001'de uygulamaya aldığımız ve AKP iktidarı döneminde sürdürdüğümüz reform içerikli politikalar 2008 global krizine kadar her yıl yüzde 5-8 aralığında büyümemize dünyada likidite bolluğuyla imkan yarattı. Kriz sonrası mikro reformlara dayalı yeni bir kalkınma modelini hayata geçiremedik ve hem üretim hem de büyümede daralmalarla karşılaştık. Şimdi dünyada likiditenin daraldığı bir döneme giriliyor. Bizimse reformist yeni bir modeli konuşmaya ihtiyacımız var.
TÜİK'in dün açıklanan Mayıs ayı sanayi endeksi verileri üretimde performansın beklenenin altında olduğunu ortaya koyuyor. Oysa, 2010 yılı sonunda Yüksek Planlama Kurulunda onayladığımız 2011-2014 yıllarını kapsayan Sanayi Strateji Belgemiz 72 hedefi ve buna bağlı 72 eylem planıyla ülkemizi "Orta ve ileri teknoloji ürünlerinde Avrasya'nın üretim merkezi olacak" ülke olarak gösteriyordu. Bu strateji aynı zamanda "AB üyeliğine doğru 2011-2014" ibaresiyle sunuluyordu.
Belge önemli bir hazırlık çalışması yapılarak, hedeflenen yolda ekonomimizin güçlü yanları ve eksikleri ortaya konularak, bir eylem planı ile yıl yıl hangi adımların atılıp hangi noktalara ulaşılacağı belirtiliyordu.
Eksiklikler ortaya konulurken, nitelikli işgücü, Ar-Ge ve teknoloji ihtiyacı, Finans kaynaklarına erişim zorluğu, kamu kuruluşları arasında eşgüdümsüzlük, altyapı yetersizliği, kayıt dışılığın yüksekliği, imalat sanayinde teknoloji yetersizliği, girdi üretiminde maliyet yüksekliği, bölgeler arası gelişmişlik farklılığı, rekabet kültürünün yetersizliği, KOBİ'lerin ihracat ve pazarlama yetersizliği gibi noktalar üzerinde duruluyordu.
Bu Eylem Planındaki 72 maddenin bugüne kadar ki gerçekleşme sonuçlarına baktığımızda, bunların 37 tanesinin kısmen ya da tamamen gerçekleştiğini görüyoruz. 26 tanesinin gerçekleşmediği gibi o konularda adım atılmadığını saptıyoruz. 6 tanesinde kısmı gerçekleşme için adım atıldığını belirlerken, 3 tanesi sonuçları hakkında bilgi alınmadığı sonucuna ulaşıyoruz.
Doğaldır ki bu sonuçlar 2014'te bizim orta ve ileri teknoloji ürünlerinde Avrasya'nın merkezi olmamızı sağlamaktan çok uzak. Ve kalan bir yıllık süre de beklenen sıçramayı yapmamız için atmamız gereken adımlara, eksikliklerimizi tamamlamaya yeterli değil.
Son dönemde elde ettiğimiz sanayi sektöründeki veriler de, büyüme rakamları da bunu gösteriyor.
Ne tasarrufumuz, ne üretim gücümüz, ne kalifiye emeğimiz, ne teknoloji geliştirmemiz, ne finans kaynaklarımızın yatırımları destekleme kabiliyeti ne de rekabet gücümüz özlediğimiz ve amaçladığımız noktada değil. Buna bağlı olarak da büyümemizi yüzde 6-7'ler seviyeleri gibi gerekli gördüğümüz noktaya çekmemiz mümkün olmuyor.
2001yılında 57. Hükümet döneminde başlattığımız ve AKP'nin iktidara gelmesi sonrasında sürdürdüğümüz "Reformist politikalar" dönemi, dünyadaki likidite bolluğunun da katkısıyla her yıl yüzde 5-8 arasında değişen bir büyümeyi 2008 krizine kadar sürdürmemiz sonucunu doğurdu. Bunda finans sektöründe yaptığımız önemli reformlarla, bankacılık sektörünü sağlamlaştırmamızda etkili oldu.
Ancak, uluslararası 2008 krizi sonrası hayata geçirmemiz gereken mikro reformları içeren yeni kalkınma stratejisini gündemimize alamadık. Ve özellikle geleneksel pazarımız AB'deki daralmadan olumsuz etkilendik. Bazı yeni pazarlarla ihracatımızı belli noktada tutmayı sağladık.
FED'in son kararından sonra, dünyada likidite daralmasının gündeme gelmesi ve bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerin fon çekmesinin zorlaşacağı görülüyor.
Bizim dünyadaki bu değişen yapıyı göz önüne alarak rekabetçi üretimimizi artırıcı yeni bir reformist kalkınma modelini geliştirmemiz gerekiyor. O nedenle hiç vakit kaybetmeden rekabetçi üretimimizi ve büyümemizi sürekli kılacak yeni bir kalkınma modelini tartışmaya başlamamız ve adım adım uygulamaya geçmemiz gündeme alınmalıdır.