Yeni milatlar ve ayrışmalar…

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]
Finansal piyasalarımızda mart ayı son haftasında yaşanan eğilim değişikliklerinin geçici bir düzeltme mi olduğu yoksa 2014 yılı için en kötünün geride kaldığ anlamına mı geldiği konusu özel bir önem taşıyor. Giderek ön plana çıkmaya başlayan jeopolitik riskler, gelişmiş ekonomilerin parasal genişlemeye olan bağımlılığı ve gelişmekte olan ekonomilerin kademeli olarak durgunlaşmaya devam etmesi gibi küresel olgular olumlu düşünmeye izin vermiyor, üzerindeki artan baskıya direnmeye çalışan finansal yapı isedirenerek, beklentilerin olumsuzlaşmasını nafile bir çaba ile engellemeye veya geciktirmeye çalışıyor. Yaratılan tam aksi yöndeki izlenime rağmen kırılganlık azalmıyor, riskten kaçınma eğilimi kısmen bloke ediliyor fakat terse çevirmek pek mümkün olamıyor piyasalardaki işlem hacimleri ve fiyat oynaklıkları düşünüyor, fakat beklentiler sinsice olumsuzlaşmayı sürdürüyor. 

Gelişmiş ekonomilerin ardından gelişmekte olanlarda kademeli olarak durgunlaşıyor, bu koşullarda finansal eğilimlerin ayrışması farklılaşarak ve dalgalanarak güçleniyor. Ayrışma konusunda orta vade ile kısa vadeli eğilimler tam aksi yönde kanaat oluşumuna sebep olabilir, Gerçeği arıyor iseniz daha uzun vadeli olanlara ve altında yatan sebeplere bakmak gerekiyor. 

Gerek gelişmekte olan ekonomiler gerekse küresel kırılganlık açısından Arap Baharı’nın yaşandığı 2010- 2011 yılları milat niteliğinde özel bir önem taşıyor. Söz konusu dönem öncesinde gelişmekte olan ekonomilerin hızla büyüdüğü ve balonlaşmaya başladığı, emtia fiyatlarında yaşanan yüksek oranlı artışlar nedeniyle enfl asyon baskısının arttığı dikkat çekiyor, ancak 2011 sonrasında bu eğilimlerin yön değiştirdiği dikkat çekiyor. Veya başka açıdan bakarsanız küresel ölçekte ve özellikle gelişmişlerde faiz yükselişinin önlenmesi ve parasal genişlemeye devam edilebilmesi için neler gerekiyor ise onlar yaşanmış, jeopolitik risklerde giderek hızlanan bir şekilde artmaya başlamış… Finansal piyasalar ise gelişmelerin doğru okunmasını ve beklentilerin bozulmasını engellemek adına sonrasını düşünmeden ne gerekiyor ise yapmış!.. 

Yaklaşık bir yıldır bu çaresizlik bataklığından çıkış aranıyor fakat bulunamıyor. Nimet külfet dengesinin daha iyice öngörülenden çok farklı olduğunu gören finansal sermaye geriliyor; hesapsızca risk alma eğilimi yerini, arada mecburen duraklasa da tam aksine bırakmak zorunda kalıyor. Küresel ekonomi durgunlaşmaya, beklentiler ise kademeli olarak bozulmaya devam ediyor, finansal piyasalardaki bekle-gör dönemleri bu olumsuzlukların yönünün kalıcı olarak değiştiremiyor. 11 Eylül 2001’deki terörist saldırı, 2008’deki küresel kredi krizi, 2010’lardaki Arap Baharı gibi yeni milatlar çok şey söylüyor; ama küresel düzenin efendileri bunları anlamak istemiyor, bindiği dalı kesmeyi sürdürüyor… Başta gelişmekte olanlar olmak üzere küresel ekonomi istikrarsızlaşır iken finansal piyasaların kısa vadeli söylemleri giderek etkesini kaybediyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar