Yeni krize mi giriyoruz, yoksa girdik bile mi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Küresel krizin ayak sesleri duyulduğunda ilk tartışılan, krizin boyutunun ne olacağıydı. Birkaç ülkeyle sınırlı kalacak ve hemen geride bırakılacak bir krizle mi karşı karşıyaydık, yoksa tüm dünyayı derinden etkileyecek bir kriz mi bizi bekliyordu. Kısa sürede anlaşıldı ki, bu öyle kısa sürede atlatılacak, daha da önemlisi dünyada neredeyse etkilenmeyecek ülke bırakmayacak boyutta bir kriz değildi. Hani, yüzyılda bir yaşanacak kriz benzetmesi hiç de yabana atılacak bir benzetme sayılmazdı. Büyük buhrandan sonra ortaya çıkan en büyük kriz yaşanıyordu.

Krizin yarattığı ilk şok atlatılır gibi olunca, çıkışa ilişkin süreç tartışılmaya başlandı. En kötümser bakanlar, L şeklinde bir gidiş olacağını dile getiriyordu. Yani ekonomiler dibe oturacak ve artık hep öyle gidecekti. Bu, gerçekten çok kötümser bir bakış açısıydı.

Sonra çıkışı simgeleyen harfler birbirini kovalamaya başladı.

En iyimser bakanlar, V şeklinde bir çıkış olacağını dile getirdi. Dünya ekonomisi dibe oturacak, sonra aynı hızla bir çıkış yaşanacaktı. Bunun gerçekleşmeyeceği kısa sürede anlaşıldı.

Çıkış için geniş tabanlı U benzetmesi yapanlar oldu. Ekonomiler dibe oturduktan sonra bir süre öyle kalacak, sonra çıkış başlayacaktı.

Bir başka benzetme W olarak dile getirildi. Önce bir çıkış yaşanacak, ancak ilk düzeye gelinmeden yeniden bir çöküş olacak ve yeniden dip görülecek, sonrasında ise çıkış gerçekleşecekti.

Ama öyle görünüyor ki, krizden çıkışı alfabelerde hiç yeri olmayan W benzeri bir işaret simgeleyecek. Buna, biraz da "ağzı-yüzü" eğilmiş bir W denebilir. Krizde dibe inen ekonomiler daha sonra bir miktar toparlanacak, sonra yeniden bir düşüş olacak, ama ilk dip düzeyine inilmeyecek, sonra ılımlı bir yükselme başlayacak ve yıllar alacak bir süreçte kriz öncesine ulaşılacak.

Hangi aşamadayız?

Krizden çıkışın simgesinin L, V, U ve W olmayacağı kesin. Geriye kala kala grafikle göstermeye çalıştığımız biraz "deforme olmuş" W kalıyor.

Şimdi soru şu; biz hangi noktadayız? Aslında bu soruyu da çeşitlendirmek gerekiyor:

Dünya açısından mı neredeyiz, AB bölgesi açısından mı, yoksa Türkiye için mi bunu soruyoruz?

Önce bir saptama yapmakta yarar var. Küresel kriz ABD'de patlak vermişti, şimdi orada kabuk bağlayan yara, iyileşme sürecinde. Ama bu kez AB'de kabuk bağladığı sanılan yara mikrop kapmışa benziyor ve sürekli pansuman gerektiriyor. İşte AB bölgesindeki mikrobun yayılmasından endişe ediliyor.

Başa dönüp soralım; yeni bir krize mi girmek üzereyiz? Soruyu biraz değiştirelim; yeni bir krize mi gireceğiz, yoksa henüz tam farkında değiliz, girdik bile mi? Öyle ya, baksanıza İrlanda'daki sorun dalga dalga tüm AB bölgesine yayılma eğiliminde. AB ülkeleri İrlanda'yı çok sevdikleri ya da önemsedikleri için değil tabi ki, alacaklı oldukları için bir şekilde destek vermek zorunda hissediyorlar kendilerini. İrlanda bir şekilde toparlamalı ki borçlarını ödeyebilecek güce kavuşsun.

Hani gelişmeleri birebir ölçme durumunda değiliz ki, "Evet krizdeyiz ya da hayır kriz söz konusu değil" diyebilelim. Ama öyle görünüyor ki, ikinci krizin içindeyiz. Dünya ekonomisi görece bir toparlanma yaşamıştı, şimdi yeniden iniş başlamış görünüyor.

Şu da bir gerçek; ikinci dalganın ilki kadar sert ve aynı özelliklerde olmasını beklenmiyor. Sorun, AB'de. Biz, krizin en yoğun hissedildiği süreçte zaten AB ile ticaretimizi istemeden de olsa en aza indirmiştik. Dolayısıyla bu kez etkilenmemiz görece daha az olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar