Yeni korumacılık
İktisat teorisini iktisatçılar inşa eder, ancak iktisat politikasını politikacılar uygular. Dolayısıyla iktisat politikasındaki başarısızlıklar da/başarılar da siyasetçilere aittir. Bugünler de yıllarca methiyeler düzülen serbest dış ticaret politikaları büyük bir baskı altına girdi. Nedeni iktisatta yine siyasetçiler bulaştı.
ABD Başkanı Trump, çelik ve alüminyumdan başlayarak ithalatta yeniden gümrük tariflerini etkin olarak uygulamaya sokacağını ilan etti. Trump, bu eylemi ile ABD sanayicisinin ithal yerine yerli çelik kullanacağını, böylece üretimin ve istihdamın artacağı düşünmekte. Onun söylemediği ya da düşünmediği bir nokta daha var ki bu da ABD’li çelik üreticilerinin Kore ve Kanada çelik üreticileri ile rekabet edemediği.
Dünya Ticaret Örgütü işlevini yitirebilir
Trump yaptığı çıkış ile, ülkesinin A. Smith’in “mutlak üstünlükler” ve D. Ricardo’nun “karşılaştırmalar teorisi” ile başlayıp, günümüze değin dantel gibi işlenerek geliştirilen dış ticaret teorilerinden hareketle uygulanan serbest dış ticaret politikasından sapmasına neden olacak. Bu öyle basit bir politika değişikliği değil. Eğer Trump, istediğini yapabilirse dış ticaretin serbestliğini sağlamak ve korumak için kurulan Dünya Ticaret Örgütü de (WTO) işlevini önemli ölçüde yitirecek.
Tüm bunlara rağmen Trump’ın bu hamlesine korumacılığın geri dönüşü dememek gerekir, olsa olsa yeni korumacılık, ya da tarihsel temellerini de düşünürsek, yeni merkantilizm (ticari kapitalizm) diyebiliriz. Çünkü Trump da merkantilistler gibi kendisi korumacı iken başkalarının liberal olmasını istiyor (kendine korumacı, kendine liberal). Nitekim AB’nin biz de ABD’nin ihraç ettiği tüketim mallarına vergi koyarız söylemine karşı sert ifadelerle yeni tehditlerde bulundu.
Trump’ın bu girişimi elbette bir ticaret savaşıdır. Bu eğilimin küresel ölçekte genişlemesi dünya ticaret hacmini küçültecek. Bu savaştan kim ne kadar etkilenir, henüz belli değil. Trump’ın bu atağı kendisine ve partisine yarar getirir mi? Biraz şüpheli. Daha şimdiden baş ekonomi danışmanı Gary D. Cohn, Başkanın kararına tepki olarak istifa etti.
Dünya korumacılığı tartışırken Türkiye özelleştirmeci
Korumacılığın öne çıktığı ve iktisat politikalarında kendine yer aradığı bu günlerde, Türkiye’de AKP hükümeti kamunun sahip olduğu 25 şeker fabrikasından 14’ünü özelleştirme kararı aldı. Bu kararın iktisadi gerekçesi zayıf hatta yanlış. Dış ticaret açığı veren, tarım sektöründe net ithalatçı konumundaki Türkiye’nin bu hamlesinin altında sadece politikacıların tercihleri yatmakta. AKP hükümetleri hep özelleştirmeci oldular, üstelik bunu çoğu zaman yanlış uyguladılar, TEKEL, TÜRKTELEKOM, TÜPRAŞ özelleştirmeleri bariz örnekler olarak karşımızda iken, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi doğru bir tercih değil. Bu özelleştirmeye gelecek kuşaklar için karşı durmak zorundayız.
Dün kadınlar günü idi, kadın okuyucularımı kutluyorum. Ve diyorum ki;
Siz varsanız, biz varız, siz özgürseniz biz özgürüz. O günler yakın ola.