Yeni kabineden ne beklemeliyiz?
Önce gelin yeni kabineden ne beklenmemesi gerektiğini söyleyelim. Aslında bu bizim dile getirdiğimiz bir görüş de değil, onu da belirtelim. Bu görüşün sahibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabineyi açıklarken bakın neler söyledi:
“1 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle anayasamızın verdiği yetkiye dayanarak yeni yönetim sistemimizin çatısını resmen hayata geçirmiş olduk. Ne bizim ne de bizden sonra gelecek olan cumhurbaşkanlarının yürütme görevi konusundaki aksaklıklar, eksiklikler konusunda milletimize karşı öne sürebilecekleri bahaneleri kalmamıştır. Elbette anayasa ve yasa gerektiren reformları Mecliste uzlaşma yoluyla çıkarmak mecburiyetindeyiz. Ancak anayasanın Cumhurbaşkanına verdiği yürütme görevleri ve bununla bağlantılı yetkiler konusunda hiçbir mazerete sığınma hakkımız bulunmuyor. Bunun için milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için gece gündüz çalışacağız.”
Cumhurbaşkanının bu açıklaması, beklentileri büyüten bir içeriğe sahip. “Hiçbir mazerete sığınma hakkımız bulunmuyor” diyor Erdoğan ve “Verdiğimiz sözleri yerine getirmek için gece gündüz çalışacağız” diye de ekliyor. Siyasetçilerin görevi, yalnızca söz alanlarda adımlar atmak ve bu sözlerini yerine getirmekle sınırlı değildir elbette. Zaman içinde ortaya çıkan aksaklıkların, sorunların da üstüne gidilmesi gerekir.
Bu köşede dün “Ne yapılacak, nasıl yapılacak da bu darboğazdan çıkılacak” başlıklı bir yazımız yer aldı. “Türkiye’de darboğaz mı var ki” diye ciddi ciddi karşı görüş dile getiren okurlar da oldu. Bir görüştür, saygı duyarız. Ama biz Türkiye’nin ciddi bir ekonomik darboğaz içinde bulunduğunu ve sorunun giderek büyüdüğünü, yeni yönetimin öncelikle üstüne gitmesi gereken konunun da bu olduğunu düşünüyoruz.
Dolayısıyla yeni kabineden öncelikle ekonomik alanda sıkıntıları hafifl etecek adımlar beklendiğini belirtelim. Bu konuda başarılı olunup olunmayacağı ya da başarının ölçüsünün ne olacağı ayrı bir tartışma konusu; ama yapılacak belli, öncelikle ekonomiye eğilmek.
Sorunları tekrar tekrar uzun uzadıya sıralamaya gerek yok. Ama öncelikle yüzde 20’ye doğru yol alan enfl asyonu nasıl frenleyeceğimizi, döviz kurundaki artışı nasıl yavaşlatacağımızı, GSYH’nin yüzde 7’sine yaklaşan cari açığı nasıl aşağı çekebileceğimizi ve halkın refahını nasıl daha iyi bir düzeye getireceğimizi herkes bilmek istiyor.
İsimlerin pek önemi yok
Bir kere yeni yönetim biçiminde bakanlıkların yanında başkanlıklar, başkanlık ofisleri ve kurullar oluşturulacak. Bu ofisler ve kurullar ile bakanlıklar arasında zaman içinde bir uyuşmazlık, bir anlaşmazlık, yetki kargaşası çıkacak mı, kestirmek pek kolay değil.
Ama tüm isimler sonuçta Cumhurbaşkanına bağlı olduğu için, son sözü her zaman Cumhurbaşkanı söyleyeceği için hep tek ses duyacağız. Kaldı ki şimdiye kadar da hükümet içinden farklı sesler çıkmıyor değildi ama bunlar pek duyulmuyordu, en azından karar alma süreçlerinde önemli bir sıkıntı yaşanmıyordu.
Dolayısıyla “Şu makama şu geldi, işler artık daha iyi gider” ya da “O değil de şu gelseydi daha iyi olurdu” şeklinde değerlendirmeler yapmanın fazla bir önemi yok. Tabii ki isimlerin makama katacakları önemlidir; ama asıl olan Türkiye’nin uygulayacağı ve sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şekil vereceği politikanın ne olacağıdır.
Piyasanın gözü kulağı TCMB’de
Makro ekonomik dengelerin oluşturulmasına dönük politikalarda başlangıç noktası hep faiz olmak durumunda. Faiz konusunda da gözler ister istemez hep Merkez Bankası’na dönecek.
Ama artık herkes biliyor ki Merkez Bankası faiz kararlarını alırken hiç de bağımsız davranamıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize ve Merkez Bankası’nın siyasilerden tümüyle bağımsız karar almaması gerektiğine ilişkin görüşleri ortada.
Şimdi ekonomide tüm yetkilerin bakan düzeyinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ta toplanmış olması Merkez Bankası’nın bundan sonraki süreçte çok daha fazla müdahaleye maruz kalabileceği yorumlarını artırıyor.
Ayrıca Merkez Bankası üst yönetiminin atanma usulü ve görev süresiyle ilgili değişiklik de gözlerin Ankara- Ulus’a daha fazla dönmesine yol açacak.
İşletmeci ağırlıklı kabine
Türkiye'nin en büyük sorunlarının başında ekonomi geliyor ve ilginçtir kabinede ekonomi eğitimi almış bakanların ağırlıkta olduğu dikkati çekiyor.
Başta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay olmak üzere Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu işletme ve ekonomi eğitimi almış isimler.
Ekonomiyle hiç ilgisi bulunmayan bir bakanlığı sürdürmekte olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da işletme fakültesi mezunu. Lisans eğitimi uluslararası ilişkiler olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ekonomi alanında yüksek lisans yapmış bir isim.