Yeni hükümet ve enerji diplomasisi
Antalya’da gerçekleştirilen G20 Zirvesi’nde ağırlıkla ekonomi, enerji ve güvenlik konuşulması bekleniyordu. Ancak Paris’te yaşanan silahlı ve bombalı saldırılar güvenliği daha bir ön plana çıkardı.
Tabii tartışmaların merkezinde Suriye vardı. Zira gelen haberlere bakılırsa Paris saldırganlarının destek ve motivasonlarını Suriye merkezli gelişmelerden aldıkları anlaşılıyordu. G20’nin son gününde Beşar Esad’ın gitmesi konusunda uzlaşmaya varıldığı yönündeki açıklamaları duyunca ilk aklıma gelen şu oldu:
Rusya cephesinden gelecek açıklamaları duymadan bu konuda çok da kesin konuşmamak gerekiyor.
Nihayet Moskova’dan buna yönelik gelen açıklamalar çok fazla gecikmedi. Özetle, Esad’ın durumunun ne olacağına yönelik bir uzlaşmaya varılmadığını söylüyordu Ruslar.
Bir de ABD ve Türkiye’nin Suriye konusunda birlikte harekete geçecekleri yönündeki açıklamalar var. Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı orada durdukça bu konuda Ankara açısından anlamlı neler yapılabileceği de soru işareti...
Her neyse... Suriye meselesinin yakın beride kalıcı bir çözüme kavuşması neredeyse imkansız.
Bu noktaları unutmadan, esas meselelerimize dönelim. Zira Ankara’nın enerji alanında Suriye’yi bekleyemeyecek kadar acil meseleleri var. Sınır aşan boru hattı projeleri bunların başında geliyor.
Bunlardan iri Rusya ile Türkiye’nin üzerinde çalışmaya devam edeceklerini duyurdukları Türk Akımı. Rus gazını doğrudan deniz alından Türkiye’ye, sonra da Yunanistan (Belki bir kolu da Bulgaristan’a gider) üzerinden Avrupa’ya ulaştırması öngörülen Türk Akımı Projesi, somut ilerlemeler için Ankara’da yeni hükümetin oluşup göreve başlamasını bekliyor.
Azeri doğalgazını taşıyacak TANAP bir diğer önemli proje. Ki, görünüşe bakılırsa orada işler ilerliyor. İran, Irak, İsrail ve Kıbrıs çevresindeki kaynakların dünya pazarlarına geçişini öngören projeler üzerindeki tartışmalar ise devam ediyor.
İran’dan başlayalım. Çünkü Tahran’dan gelen son açıklamalar ilginç. Nasıl ki Rusya’ya rağmen Batı’nın tam istediği bir Suriye dizaynı imkansız olduğu için Türkiye oradaki gelişmeleri bekleyemeyecekse, İran da kendi doğalgazını dünyaya pazarlamak için Suriye’deki durumun netleşmesini unutmak zorunda.
O halde önümüzdeki dönemde Hazar geçişli Türkmen gazının İran üzerinden ve İran gazı ile belki aynı hat üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya geçirilmesi konusu gündemde daha fazla yer alabilir.
Bir diğer proje de Irak doğalgazının boru hattıyla öncelikle Türkiye’ye ve Avrupa’ya taşınması... Kürt Bölgesel Yönetimi’nin kontrolündeki sahalardan gazın çıkarılabilmesi için önce müşteri bulunması şart. Yani gazın alıcısı ile anlaşma yapılacak ki önce borunun döşenmesine belki de eş zamanlı olarak sondajlara başlanabilsin.
İsrail doğalgazı konusuna gelince... Tel Aviv’de geçtiğimiz haftalarda bölgede bulunan gazın çıkarılıp satılması işinin Amerikan Noble Energy şirketine verilmesi protesto edilmişti. Anlaşılan İsrail tek başına (ki doğal olan da bu) o gazı Batı’ya boru ile aktarmakta zorlanacak. Bu yüzden de Washington’ın desteğini arkasına almak istiyor.
Ve Kıbrıs çevresindeki doğalgaz. Ada’da kalıcı barış sağlanmadan bu konuda Türkiye üzerinden batıya gaz ulaştırma noktasında somut adımlar beklemek zor. Tabii Türkiye’nin Kürt petrolünü Ceyhan üzerinden batıya aktarma konusunda yaratmayı başardığı fiili durumların yukarıda anlattığımız projeler konusunda yaratılması imkansız duruyor. Zira Kürt petrolü için elde bir boru hattı mevcuttu ve o kullanılıyor. Kaldı ki boru hattından önce de karasal tankerlerle bu petrol Ceyhan’a ulaştırılıyordu zaten...
Sonuç itibariyle, kurulması çalışmaları devam eden yeni hükümetin enerji ve dışişleri bakanlarını, hatta Başbakan’ını zorlu bir enerji diplomasisi süreci bekliyor.