Yeni fikir üretmek
Son yıllarda işletmeler olduğu kadar, bireysel olarak herkes yeni fikir üretmenin çok değerli olduğunun farkına varmıştır. Herkesin ürettiğini üretmek ve pazara vermek, rekabet etmek için yeterli değildir. Pazarda olan bir mal veya hizmet üretildiğinde -ki biz hepsine birden “ürün” diyoruz- , ancak fiyat rekabeti ile pazara verebilir veya pazarda tutunabilir. Yani pazarda bulunan mevcut ürünlere bir alternatif yaratmadan, yenilik veya inovasyon yapmadan, yeni bir ürünü pazara vermenin riski çok büyüktür.
Bu arada bir parantez açarak, bir noktayı vurgulamakta fayda vardır: Yenilik ve inovasyon farklı kavramlardır. Yenilik mevcut bir üründe yapılabilecek yeni bir tasarım, görsel veya içerik anlamına gelirken; inovasyon ise bir ürüne daha önce yapılmamış, farklı bir özelliğin kazandırılması anlamına gelmektedir. İnovasyon sadece teknolojik veya somut ürünlerde olmayabilir; bir hizmette, iletişimde veya satış sonrası destek çalışmalarında da olabilir.
Yeni bir fikir üreterek oluşturulan ürünlerin pazara verilmesi durumunda, aracılar tarafından daha kolay kabul edilebilir, pazara daha kolay girebilir, ürünler ilgi çeker, tüketiciler tarafından daha kolay satın alınır, hatta daha yüksek bir fiyatla pazara sunulabilir. Teknolojik ürünlerde inovasyon yapmak için, uzun süren Ar-Ge çalışmaları yapılmak zorunda olunduğundan, yatırım maliyetleri de yüksek olacaktır; bu nedenle işletmelerin yeni ürünleri pazara verirken, fiyat seviyelerini yüksek tutmaları kaçınılmazdır.
Tüm işletmeler ve bireyler, yeni bir fikir üretmenin bu kadar değerli olduğunun farkında oldukları halde, yeni fikir üretmek için ne yapıyorlar? Sadece laboratuvar, atölye veya benzeri iş geliştirme departmanlarının çalışmaları yeterli midir? Tabii ki, yeterli değildir, çünkü fikirler her yerdedir; üretim hattında çalışanlardadır, satıcılardadır, müşterilerdedir, tüketicilerdedir.
Müşterilerin ya da tüketicilerin şu an için tercihlerini anlamak kuşkusuz çok önemlidir, ancak çok daha önemli olan gelecekte ürünlerden olan beklentileridir. Tüketicilerin ürünlerden gelecekteki beklentileri fark edip, bunları doğru zamanda hayata geçiren işletmelerin pazarda çok başarılı olacakları bir gerçektir.
O halde yeni fikir üretmek için neler yapılmalıdır?
Öncelikle, pazar araştırmaları, tüketici davranış analizleri, örnek ve odaklanmış tüketici grup araştırmaları, paneller, nöro pazarlama çalışmaları, rakip firma ve ürün analizleri, sosyo-ekonomik faktörlerin tüketici davranışlarındaki değişimlerin takibi, fuarlar, kataloglar, sektör yayınları, benzer veya yan sanayi ile yakın ilişkiler, üniversitelerde ilgili sektör ile olan araştırma raporları, tezler, kitaplar, kongreler sürekli olarak takip edilmeli ve arşivlenmelidir.
Bilgi sahibi olmadan, fikir üretmek mümkün değildir. Ancak tek başına bilgi de yeterli değildir, bunun dışında deneyim ve öngörü sahibi olmak gerekmektedir. Pazarlama departmanı çalışanları gençleştikçe, yeteri kadar deneyimden söz etmek zorlaşmaktadır. Ancak bunu deneyimli çalışanların veya zamanında bu birimlerde çalışmış yöneticilerin koçluğundan yararlanarak sağlamak mümkündür. Öngörü için ise çalışanların “Stratejik bakış açısı” kazanmaları, risk analizi, veri değerlendirme yapabilmeleri, neden-sonuç ilişkisi kurabilmeleri ve hepsinden de önemlisi “Sorgulayıcı” bir tutum geliştirmeleri gerekmektedir. Üniversitelerde veya orta öğrenimde olsun, günümüzdeki eğitim anlayışı “Ezberci” bir sisteme dayandığından, genç nesilden “Sorgulayıcı” bir tutum beklemek zorlaşmaktadır; ancak yine de üretilecek olan her projede, hatta mevcut işlerde “5N1K” prensibini benimsemeleri ve uygulamaları gerekmektedir. Düzgün analizler yapmadan sonuçlar hakkında öngörüde bulunmak mümkün değildir, ancak şans faktörü ile başarılı olunur.
Bunların dışında, yeni fikirlerin sadece belirli departman çalışanları tarafından üretilmesini beklemek de doğru değildir. Başta saha çalışanları, müşterilerle direkt temasta olan satış veya satış destek ekipleri, müşteri hizmetleri, çağrı merkezi çalışanları ile tüm mavi, gri, pembe ve beyaz yakalı çalışanlar da yeni fikir üretimine katkıda bulunabilirler. Özellikle KOBİ’lerde yeni fikirlerin daha çok “Altın Yakalı” diye isimlendirilen üst yönetim veya yönetim kurulu üyelerinden gelmesi beklenmektedir. Oysa kurumsal olsun, bireysel olsun tüm müşterilerle “Altın Yakalı”lardan daha fazla, yukarıda belirtilen çalışanlar temas halindedirler, bu nedenle müşterilerin hali hazırdaki taleplerini ve ileri dönemlerde oluşacak talepleri onlar anlayabilirler. Ancak, bu taleplerin kendilerinde kalmaması ve ilgili birimlere zamanında ve eksiksiz olarak aktarılması gerekmektedir. Bu nedenle, işletme içinde gerekli ortamlar veya iletişim kanalları kurularak, edinecek bilgi ve öngörülerin ilgili birimlere aktarılması sağlanmalıdır. Yazılı raporlar kadar, serbest fikir toplantıları, iş geliştirme çalıştayları, gönüllü ekipler veya müşterilerin da katıldığı görüşmeler, yeni fikirler geliştirmeye yardımcı olacaktır.
Yeni fikir geliştirmek ile ilgili bir önemli kaynak da, doğru giriş yapılmış ve güncellenmiş bir CRM Customer Relationship Management, yani Müşteri İlişkileri Yönetimi altyapısıdır. Günümüzde bir çok muhasebe veya satış yazılım modülünde CRM modülü de bulunmaktadır. Ancak, bir çok işletmede bu verilerin sağlıklı tutulmadığı, güncel olmadığı veya bu verilerden yararlanılarak, müşterilerle ilgili strateji geliştirilmediğini biliyoruz. Oysa müşterilerin verilerini değerlendirerek, son derece değerli bilgiler elde etmek ve bu bilgilerden yola çıkarak, yepyeni ürünler geliştirmek mümkündür. CRM modülüne, sadece müşterileri değil, tedarikçileri ve iç müşterileri de (yani şirket çalışanlarını) eklemeyi unutmamak gerekmektedir.
Yani yeni bir fikir üretmek veya yeni bir ürün geliştirmek için, eldeki tüm bilgiler, tüm kanallar ve tüm ilişkiler kullanılmalıdır. Özetle masa başında oturup, yeni fikrin oluşmasını beklemek biraz hayalcilik olacaktır.