Yeni Fed Başkanı ve politika faizleri

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Salı günü yeni ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome (Jay)Powell’ın bir anlamda piyasalarla tanışma seansına tanık olduk. 2011 yılında Obama tarafından Fed’in yönetim kuruluna (board of governors) aday gösterilen ve üyeliği Senato tarafından onaylanan Powell eski bir yatırım bankacısı ve ABD Hazinesi yöneticisi. Powell’ın diğer bir özelliği de ABD’deki iktidardaki bir parti tarafından aday gösterilen ilk karşı parti mensubu olmasıydı. Bu nedenle kendisi Trump tarafından Fed Başkanlığı’na aday gösterildiği zaman seçilmesi de oldukça sorunsuz oldu. (Powell’ın Trump tarafından yapılan en isabetli atamalardan biri olduğu söyleniyor.)

Powell’ın son iki Fed Başkanı’ndan ayrılan bir özelliği de kendisinin finans çevrelerine yakınlığı ve herhangi bir akademisyen kimliğinin olmaması. Salt bu nedenden dolayı da, ABD’deki iş çevreleri Powell’ın borsa gelişmelerine daha hassas olacağı ve daha “güvercin” bir tutum izleyerek faiz artırımlarını yavaştan alacağı izlenimi içindeydi. Ancak, Salı günkü sunum bu izlenimi kırmışa benziyor. Konuşma sonrasında piyasaların bu seneki faiz artırımı sayısı ile ilgili beklentilerinde keskin bir yükseliş söz konusu oldu. Artık piyasalar bu sene en az 3 faiz artırımı olacağına yüzde 70’in, en az 4 faiz artırımı olacağına da yüzde 30’un üzerinde ihtimal vermekte. (Bu ihtimaller Powell’ın aday gösterildiği Kasım 2017 tarihinde sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 3 idi!)

Piyasaları Powell’ın tahmin edildiği kadar güvercin olmadığı konusunda ikna eden nokta sunumunun soru-cevap bölümünde “daha önceki Fed toplantısında üyelerin çoğunlukla 3 faiz artırımı öngörmelerine karşın, o tarihten beri ekonomi ve işgücü piyasalarında belirgin bir güçlenmenin görülmekte olduğu, enflasyonun hedefe doğru artmaya devam ettiği ve maliye politikasının daha genişlemeci bir yöne evrildiği” şeklindeki sözleriydi. Ayrıca “borsaların performansı sizin için ne kadar genel ekonomiyi temsil ediyor?” sorusuna da “borsalar takip ettiğimiz iktisadi göstergelerden sadece biridir” şeklinde pek de piyasa dostu bir cevap vermemesi de Powell’ın yavaş politika faizi artışından yana olan finansal piyasalara beklendiği kadar destek çıkmayacağı intibasını yaratmışa benziyor. (Nitekim, toplantı sonrasında dolar değer kazanırken ABD tahvil faizlerinde artış ve borsalarda da düşüş görüldü.)

Fed’in bundan sonra daha “şahin” bir tutum izleyeceğine dair bir görüş de 3 hafta önce meydana gelen ve esasen Fed’in uzun zamandır piyasaları ultra düşük faizlerle beslemesinin yarattığı spekülatif pozisyonların bozulmasının sebep olduğu piyasa çalkantısına Fed’in hazırlıksız yakalandığı ve bu duruma daha fazla seyirci kalmak istemediği şeklinde.

FT’den John Authers ise faizlerin beklenen yönü ile ilgili olarak ABD piyasalarında görülen 2 gelişmeye daha dikkat çekiyor. Birincisi sene başından beri gayri-menkul şirketlerinin borsa performansının genel borsa performansının çok gerisinde kalmış olması. Bilindiği gibi özellikle ipotekli konut kredileri nedeniyle gayri-menkul şirketleri uzun vadeli faizlere çok hassas. İkincisi de, hâlâ ABD tahvil faizleri artık psikolojik diyebileceğimiz yüzde 3 sınırını aşamadıysa da, faizlerin reel (beklenen enflasyon sonrası) getirisinde son 2 haftada belirgin bir artış görülmüş olması.

Sonuç olarak, şu anda bütün endikasyonlar Fed’in bu sene en az 3, büyük ihtimalle de 4 faiz artışı gerçekleştireceği yönünde. Bu durumun da bizim gibi dış finansman açısından sorunlu ekonomiler açısından pek parlak bir haber olmadığını söylemeye gerek yok herhalde!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019