Yeni dünya, yeni fırsatlar

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Dış ticaretin yönü ne olacak, bundan sonra bizi nasıl değişimler bekleyecek; bir süreden beri bu konuyu işlemeye çalışıyorum. Ancak bunu yaparken, bilimsel bir bakış açısı ile yetinmeyip mümkün olduğunca gündemdeki değişimlerin yansımalarını da göz önünde bulundurmaya ve özellikle yeni fırsatlara da değinmeye gayret ediyorum. Gün geçmiyor ki, dünyada gündem değişmesin, gün geçmiyor ki bu değişimler ekonomimize ve ticarete yön vermesin. ABD’nin artık, kimine göre çılgın, kimine göre renkli; kimine göre muhafazakar liberal, kimine göre milliyetçi bir başkanı olduğunu artık biliyor ve kabulleniyoruz. Bu durumun, yaşamımıza etkilerinin olacağı, daha seçim döneminde kendisini göstermeye başlamıştı.

Son olarak Trump’ın kısa adı TPP, uzun adı Transatlantik Anlaşması ile ilgili değerlendirmeleri gündemimizde önemli bir yer almaya başladı. Öyle ki, bu kez Türkiye açısından olumlu kabul edilecek bir gelişme ile özellikle ihracatçılarımız bir hayli heyecanlanmış durumdalar. Ortadoğu’daki karmaşa, Avrupa ekonomisindeki daralma ve durağanlık, ABD Başkanı Donald Trump’ı hızla TPP Anlaşması’ndan çekilmeye doğru götürüyor. Bu anlaşmaya göre üye ülkeler arasında gümrük vergisi muafiyeti başlaması Türkiye’nin ihracatçılarını da kara kara düşündürüyordu. Ben de son bir yıldır katıldığım tüm organizasyonlarda en çok bu riske dair sorular aldığımı itiraf etmeliyim. ABD’nin TPP’den çekilme kararının ardından Türk şirketlerinin Uzakdoğu faaliyetlerinin yeniden ivme kazandığını takip edebiliyoruz. Türk şirketlerinin Uzakdoğu yatırımlarında özellikle gıda, tekstil, enerji alanında faaliyet gösteren firmalara yönelik; perakende, bilişim, altyapı ve müteahhitlik alanlarının da ciddi fırsatların oluşmaya başladığını söyleyebilirim. Özellikle AVM’lerde perakende alanında ve yanı sıra müteahhitlik alanında yeni yatırımların sinyalleri verilmeye başlandı bile.

Bu ülkeler Türk yatırımcılar için oldukça cazip olanaklar sunuyor. Uzakdoğu ülkeleri ciddi bir hammadde ve işgücü kaynağına sahip. Bu da özellikle Avrupa’ya yatırımın giderek zorlaştığı bu günlerde Uzakdoğu’ya yatırımı daha cazip hale getirmekte. Ekonomi Bakanlığı, Uzakdoğu ve Afrika için başlatmış olduğu destekleme ve teşvik programı ile Uzakdoğu’da yatırım yapan girişimcilere 4 yıl boyunca yüzde 70 oranında yatırım teşviki sağlayabiliyor. Enerji, inşaat ve lojistik sektöründe Tayland, Malezya gibi ülkelere yatırım yapılması gerekiyor. Bu ülkeler çok ciddi yatırım potansiyeline sahip, kısa vadede önemli işler yapılabilecek ülkeler. Özellikle Malezya’da ağırlıklı olarak Müslüman halkın yaşaması nedeniyle Malezya mutfağı helal gıda hassasiyetiyle Türk mutfağı ile benzerlik gösteriyor. Bu da pazarda Türkiye’nin öne çıkmasına neden olabilecek etkenlerden biri olarak görülmekte. Bazı markalarımızın bu pazarlara yöneldiğini söylemek mümkün. Turquality’nin de önümüzdeki dönemde tekrar canlanacağını bekleyebiliriz.

CIA Başkanı Mike Pompeo ülkemize geliyor, iyi mi olur, faydasını görür müyüz bilmem; ancak Trump’ın gözünün ve kulağının Türkiye’nin üzerinde olduğu tartışılmaz. TPP Anlaşması’nın gündemden kalkması bir fırsat; yabancı yatırımcılar için yine cazip bir ülke konumuna dönüşebilmemiz mümkün. Ancak bunun için iyi bir dış ticaret yönetimine sahip olmamız gerektiği muhakkak. Geçen hafta buna da değineceğimi belirtmiştim, o yüzden neler yapılması gerektiğine dair fikirlerimi, 28 yıllık iş deneyimim ile birleştirerek paylaşmak isterim.

Öncelikle transit ticaretin daha fazla yaygınlaştırılabilmesi için gerek antrepoların gerekse serbest bölgelerin ve gümrüklü sahaların daha yaygın ve işleyiş olarak daha esnek hale getirilmesinin sağlanması gerekiyor. Gümrük mevzuatı daha yalın hale gelebilmeli, işlemler hızlandırılmalı; basitleştirilmiş usül ve Yetkilendirilmiş Yükümlülük Sistemi yaygınlaştırılmalı. Sonradan kontrol anlamına gelen uygulamaların gerek gümrük, gerekse dış ticaret mevzuatımızda daha kullanılır hale gelebilmesi de son derece önemli. Gelişen lojistik firmaları ile birlikte gümrük müşavirliği ve danışmanlığı konusunda da uzman firmaların artması önem arz ediyor. Yerel firmalarımızın artık yerel olma mantığından sıyrılıp, uluslararası firmaların her türlü ihtiyaç ve taleplerine cevap verebilir hale gelmesi şart. Bunun için de, yabancı dil bilen insanlarımızın sayısını da arttırmamız şart. Klasik olacak ama, yeni dünya, aynı zamanda yeni fırsatlar da sunuyor. Artık bu gelişimleri ıskalama lüksümüzün olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar