Yeni dünya düzenindeki yerimizi nasıl inşaa etmeliyiz?
Dünya ekonomisi tekli ekonomi modeline bir karşıt görüş şeklinde ortaya çıkmış “ikili ekonomi” parametrelerinin haklılığını ispatlamayı bu günlere saklamış olsa gerek. Simon Kuznet, Lewis ile birlikte paylaştıkları Nobel ödülüne konu olan “ikili ekonomi” teorisinde, tarım sektörünü diğer tüm sektörlerden ayrı tutarak ayrışırlar. Küresel sistemik krizin tetikleyicisi balonların tekrar tekrar dünya ekonomisinin sürdürülebilir büyümesinde ayak bağı olarak bugünlere geliniyor. Bugün yaşadığımız krizi sadece bir “ekonomik balon ve patlama” döngüsü basitliğine indirgemenin doğru olmadığını, 2007 Ağustos sonrasında yaşanan gelişmelerden çıkarsamalarımızda apaçık ortaya koyabiliyoruz. Bulgularımız beş başlıkta toplanıyor.
1. Ekonomiyi zorlama bir sektörel gruplar içine sokmak ve çerçevede politikalar belirlemek pratiği olmayan bir teoriye dönüşüyor.
2. Modern bankacılık ve iletişim altyapısı olanca hızıyla gelişirken, kendi standartlarını, parametrelerini ve kurallarını ortaya koyuyor. Yüksek kapasiteyle hız yarattığı maliyet avantajlarıyla yeni bir finansal aracılık hizmeti ortaya çıkardı. Denetimin gereklerini yeniden şekillendiren anlayış bilişim teknolojilerindeki dikey buluşlarla destekleniyor. Bunun dışında kalmak bir ülkeyi orta vadede risklerle yüzleştirebiliyor.
3. Para politikalarında görece küresel koordinasyon öne çıkıyor. Bu nedenle olası balon risklerine yönelik Merkez Bankaları proaktif önlemler alabiliyor.
4. Tarım sektörü Simon Kuznet’in tanımındakine benzer olarak tüm sektörlerden ayrışıyor. 1990-2012 yılları arasında tüm dünya ülkelerinin yıllık tarımsal katma değer yaratma ölçütlerini 1990 yılını 100 baz alan yaklaşımla incelediğimizde sırasıyla dünya geneli, orta gelir düzeyli ülkeler ve Türkiye; 51, 52, 53 kadar katma değer yaratabiliyorlar. Yıldan yıla değişen bir trend içinde seyreden katma değer yaratabilme potansiyeli, Türkiye’nin orta gelir grubu içindeki görece konumu olarak irdelendiğinde (grafikte sağ eksen) 1996 sonrasında keskin bir düşüş eğilimini ortaya koyuyor.
Dünya Tarımında Türkiye’nin Görece Katma Değer Düzeyi (1990=100; Sağ Eksen)
Kaynak: Dünya Bankası World Bank Ulusal Hesaplar
Bu küresel boyutta şekillenen sistemik zayıflama furyasından iki sonuç çıkartıyoruz; 4a.Kapitalizm, 1990-2012 döneminde geçen 22 yılda, dünyanın artan nüfusunu karşılayamayan bir tarım sektörü şekillendirmiştir. 4b. Ham petrolün varili 70 USD üstünde kaldığı sürece, arz talep dengesizliğine bir diğer katkı da biodizel üretim kaynaklı tarımdan geliyor.
5. Küresel boyutlu yaşanan yüksek rekabet olgusu hiç değişmeden korunuyor. Fransızlar atasözlerinde “bir şey ne kadar değişirse, o kadar olduğu gibi korunmuştur” derler ki; enerji savaşları, kur savaşları, lojistiği koruyan bölgesel savaşlar bu gerçeğin altını kalın kalemlerle çiziyor.
Öyle ya da böyle büyütülen talepler karşılığında en azından tarım
sektöründe karşılığını bulamayacağı bir şekillendirmeyi küresel ekonominin gelecek yıllarında da sürdürecek. Tıpkı modern finans, yüksek nitelikli iletişim şartlarında olduğu gibi değişen dünya ekonomisi kendi standartlarını da koymayı sürdürecek. Bize düşense bu yeni tablonun dışında kalmamak olacak.