Yeni dönemin getirdiği uyum ihtiyacı
Türkiye'de 1980 sonrası dışa açılma ve dış ticaretini geliştirme konusu gündeme geldi. Türkiye son 30 yılda dış ticaretini yaklaşık 80 kat artırırken, sık sık yeni coğrafyalarda yeni arayışlara girdi. Bu dönem yine güçlü olduğumuz bazı pazarlarda önemli daralmalar yaşayıp yeni pazarlar keşfediyoruz. Ve yeni dönemin gerektirdiği yeni alanlara uyum ihtiyacı duyuyoruz...
Türk işadamları 1980 sonrası dış pazarı keşfettiklerinde ilk yılların toplam ihracatı 2 milyar dolarlar seviyesindeydi. 1990'lara gelirken Sovyetler Birliği'nin dağılma öncesi doğalgaz alım anlaşmalarıyla başlayan Barter'la mal satışları Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında bu coğrafyada risk alan Türk iş adamlarının önemli ticari gelişmeler sağlamasına yol açtı. Bu pazarda risk alarak iş yapmayı öğrenen Türk işadamları ve müteahhitleri aynı dönemde kısa sürede İran, Irak Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde de ticaret ve taahhüt işlerinde risk alarak kendilerine alan açtılar.
Bu riskli alanlarda ticaretlerini geliştirirken kendi geleneksel pazarımızda Avrupa'da da dış ticarette güçlü atılımlar gündeme geldi. 2008 krizi öncesinde dış ticaretimizin yapısına baktığımızda yüzde 60'lar üzerinde Avrupa ve gelişmiş ülke pazarları, yüzde 20 civarında çevre ülkeleri ve geri kalanı yüzde 20'nin altındaki bölümün dünyanın geri kalanı gibi bir tablo içerisindeydi.
2008'de Amerika'da başlayıp Avrupa'ya sıçrayan kriz hem zaten çok dar olan Amerikan pazarındaki kapının daha da kapanmasına yol açtı, hem de bizim için çok önem taşıyan geleneksel Avrupa pazarında daralmalara yol açtı. Dış ticaretimizin toplamında bir gerileme olmamasına hatta belli oranda büyümesine karşın son dört yılda Avrupa ve gelişmiş ülkelerin dış ticaretimiz içindeki payı yüzde 40'lar seviyesine geriledi, Çin dahil yeni pazarların paylarında önemli artışlar oldu.
Ancak, Türkiye'nin Avrupa ticaretinde oturmuş bilinen kurallar hakim iken, yeni pazarlarda kurallar yeni ilişki düzeni gündeme geldi. Türk işadamları Japon ve Çinliler gibi Doğu Asya'daki ülke pazarlarında gelişmiş pazarlardakinin aksine bir ilişki düzeniyle karşılaştılar. İş ilişkisinin çok uzun görüşmeler sonunda, önemli sınamaların ardından başlatılması önce bıktırıcı görünse de bu farklı modele alışanlar dış ticarette gelişmiş pazarlardaki daralmanın bir bölümünü bu pazarlarda kapattılar. Bu ülkelerdeki ticari partnerleriyle uzun vadeli bakışlarla uzun vadeli işbirliklerine dayalı, çok detaylı, her yönü ele alındıktan sonra birlikte yola çıkmaya başladılar. Bilmedikleri yeni ticari modelin getirdiği ilişki düzenine uyum göstermeye çalıştılar.
Bunun dışında Afrika pazarında, Latin Amerika'da ve dünya coğrafyasının yeni alanlarında gelişmiş pazarlarında kaybedilen ticaretten fazlasını gerçekleştirebilir duruma geldiler. O pazarların kendine özgü özelliklerine de ayak uydurmaya çalıştılar.
Bütün bunları araştırırken Avrupa ve gelişmiş pazarlarda tutunmayı, kriz sonrasında bu pazarda daha iyi yer almayı amaçlayarak, bu pazarları da ihmal etmediler.
Kısaca yeni dönemin dış ticaret açısından gerektirdiği uyum ihtiyacını çok yönlü olarak ele alıp, yola devam ettiler.
Türkiye'nin 1980'lerde başlayan dışa açılma ve dış ticaret gelişmesini içeren 30 yılı aşan dış ticaret macerasına ve iş aleminin dönemlere göre arayışlarına ve uyumuna bakarsak, önemli bin uyum kabiliyetiyle başarı sağladığını söyleyebiliriz.
Ama dünyadaki yeni gelişmelerin dış ticaret içinde yer alan işadamlarımıza ve müteahhitlerimize yeni dönemde yeni uyum çalışmalarını zorunlu kılıyor. Onun içinde önce değişimin ve yönünün iyi kavranması ve gelişim alanlarının iyi saptanması gerekiyor.