Yeni CEO G-20, CFO da IMF mi?

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Daha önce de yazmıştık, küresel krizin yarattığı karmaşa ve sarsıntı, finans sistemini aşan ve dünya ekonomik düzeninde yeni bir tasarım içeren köklü bir değişimin tohumlarını taşıyordu. Birkaç gün öncesine kadar, ABD liderliğinde AB ve Japonya'nın yürütme gücünü oluşturduğu bu düzende, son yıllarda güçlenen ve yükselen pazarlar diye anılan ülkelerin ağzına bir parmak bal çalınmasını amaçlayan ve işlevsel olmayan bir grup olarak algılanan G-20, krizin zorunlu kıldığı uluslararası işbirliği ihtiyacının baskısıyla, 2 Nisan'daki Londra zirvesinden sonra küresel sistemde karar sorumluluğunu üstlenmiş görünüyor. Ancak küresel dinamiklerde artan belirsizlik ve dengesizliklerin bir yandan demokrasi ve büyüme açısından doğurabileceği tehlikeler, öte yandan kamu yönetimlerinde ve mevzuatta gerektirdiği değişim konusunda G-20'nin ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek.

ABD'nin yeni rolü

Geçtiğimiz sekiz yılda izlediği politikaları ve yönetim zihniyetini değiştirme iradesini yeni başkan seçimiyle ortaya koyan ABD, bu değişimin sadece retorikte kalmayacağına dair güçlü işaretler veriyor. Krizin kendi topraklarında yarattığı hasarın büyüklüğüne rağmen, daha ilk üç ay içinde dünyanın değişik coğrafyalarına ve güç merkezlerine yönelik mesajlarıyla, tutarlı bir stratejik yaklaşım çerçevesinde diyaloğa ve uzlaşmaya daha fazla ağırlık veren fakat sorunlarla yüzleşmekten kaçınmayan bir tutum izliyor. Bu arada yeni bir küresel yetki ve sorumluluk paylaşımının tartışılmasına da açık olduğunu, bu alanda da kendisine düşen liderliği yükleneceğini belirtiyor.

G-20 zirvesi, ABD'nin bu yaklaşımının sadece politikada değil, ekonomide de geçerli olduğunu tescil etti. Sadece krizden çıkış için değil, dünya ekonomisinde canlılığın ve büyümenin sürekliliği, finans piyasalarının yönetimi, para ve maliye politikalarının ahengi, saydamlığın sağlanması için de dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan en büyük 20 ülkesinin ortak kararının önemli olduğunu vurguladı. ABD, bu uzlaşma ve karar mekanizmasının etkin koordinasyonunu üstlenecek.

Yani ABD, bir bakıma, süper güç olmak yerine son yıllarda biz de dahil pek çok sivil toplum mensubunun gereğini sık sık vurguladığı yeni bir role "yumuşak güç" rolüne ısınmış görünüyor.

Güçlü ve itibarlı bir IMF

Zirve toplantısının sonunda açıklanan karar bildirisinden, uygulamaya dönük en somut sonucun, IMF'nin mali gücünün ve itibarının arttırılması olduğu anlaşılıyor. IMF'ye 500 milyar doları özkaynak, 250 milyar dolar özel çekme hakkı olarak toplam 750 milyar dolar kaynak aktarılacak. Dünya Bankası ve uluslararası kalkınma bankalarına da küresel ticareti desteklemek ve yoksul ülkelerin kalkınması için verilecek 250 milyar dolar ve 100 milyar dolarlık iki destek paketi ile toplantının mali portesi 1.1 trilyon dolara varıyor. Ayrıca IMF, yoksul ülkelere ucuz kredi için de rezervlerinden 6 milyar dolarlık altın satacak.

Son dünya savaşı sonrasında oluşturulan ve genellikle günah keçisi olarak her krizde eleştirilen küresel bir finans kurumu olarak IMF'nin böylece gücünün değil, güçsüzlüğünün sorun teşkil ettiği kabul edilmiş oluyor. Özkaynak desteğinin 250 milyar dolarlık bölümünü hemen alacak ve stand-by kredileri için kapasitesi artacak olan IMF'ye, yeni oluşturulacak ve küresel finans sistemini (bu arada hedge fonları) denetleyecek bir istikrar kurumu da yardımcı olacak.

Dünyanın yeni kurumsal yönetim yapısında, G-20'nin desteğiyle ve direktiflerine göre çalışacak IMF, güçlü bir küresel CFO kimliğine kavuşuyor.

Vergi cennetleri ve finans delikleri

AB'nin ağır topları Almanya ve Fransa'ya göre zirvenin en önemli nedeni olan regülasyon ve vergi düzenlemelerinde de beklentileri aşan bir kararlılık gösterildi. Gelişmiş ülkelerin kriterlere karşı güç erozyonu yarattığına inandığı vergi cennetleri ve hedge fonlar ile menkul kıymetlerin risk derecelendirmesini yanlış yapan rating kuruluşları konusunda süratle açıklanacak ortak mevzuat ve yaptırımlar öngörülüyor. Bu arada bankacılık sisteminde hesap gizliliği de hedef alınacak.

İlginç olan, herkesçe bilinen vergi cennetlerinin yanında, Avusturya Belçika, İsviçre ve Luxembourg gibi uyumlu görüntü veren fakat bilgi paylaşımı kuralına uymayan ülkelerin de gri listeye dahil edilmesi. Kosta Rika, Malezya, Filipinler ve Uruguay ise vergi anlaşmalarını imzalamayı reddettiği için OECD'nin mevcut kara listesinde. OECD, gerekirse bu listenin yenileneceğini açıkladı. Ayrıca offsore bağlı kuruluşlar, uluslararası raporlamaların kapsamına alınacak. Bankalarda üst yönetimin ikramiyeleri de, risk almayı caydırmak için, sınırlandırılacak.

Dünyada saydam finans piyasalarının ve hesap verebilirliğin çok önem kazandığı bir döneme giriyoruz. IMF'de artık krizlerden sonra devreye giren değil, kriz çıkmasını önleyen bir mali kontrol kurumu olarak çalışacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019