Yeni bir krizin eşiğinde miyiz?
Kimse kaygı duymasın, yazının başlığını oluşturan soru Türkiye ile ilgili değil, dünyanın küresel krizin onuncu yılında geldiği noktayla ilgili. Lehman Brothers adlı köklü finans kuruluşu neredeyse tam on yıl önce, 15 Eylül 2008 günü çöktü ve Lehman’ın çöküşü, dünyanın gidişatını değiştiren büyük krizin simgesi haline geldi. On yıl sonra, Londra’nın Hampstead semtinde, Kenwood House malikanesinin önündeki yeşil alanda kurulmuş olan çadırlardan birinin içinde Financial Times (FT) gazetesinin yazarı ve ABD temsilcisi Gillian Tett’i dinlerken on yıl önce yaşanan büyük paniği hatırlamadan edemiyorum.
Tett’in konuştuğu mekan FT’nin yılda bir kez düzenlediği Hafta Sonu Festivali’nin gerçekleştirildiği çadırlardan biri. Kişi başına 85-95 Sterlin ödeyerek (FT abonelerine 10 Sterlin indirim yapılıyor) etkinliğe katılanların açık havada oturup sohbet edebildiği, yiyip içebildiği Festival alanına kurulmuş olan on çadırda gün boyu süren oturumlar yapılıyor. Bu oturumlarda ekonomiden, finanstan ve teknolojiden sanat ve edebiyata, sofra kültüründen modaya ve spora uzanan geniş bir yelpazeye yayılan pek çok konuda tanınmış yazarlarla, sanatçılarla, akademisyenlerle, konunun uzmanlarıyla tanışmak, onları dinlemek ve görüş alış verişinde bulunmak mümkün. İlgi çeken oturumlarda oturacak yer bulamayıp çimenlerin üzerine tüneyenler de yok değil.
Krizin 10.yılında neredeyiz?
Ekonominin, finansın, siyasetin, güncel sorunların tartışıldığı en büyük çadırda konuşan Gillian Tett, 2007 yılında genç bir gazeteci olarak büyük bir finansal krizin gelmekte olduğunu ilk yazmaya cesaret edenlerden biri olmuştu. Şimdi on yıl sonra gelinen noktayı anlatırken gene kaygılı. On yıl önce doruk noktasına ulaşan krizin özünde aşırı borçlanmadan kaynaklanan bir kriz olduğunu belirten Tett şimdi durumun daha da kötüye gittiğini gösteren rakamlar veriyor.
Krizin ilk belirtilerinin ortaya çıktığı 2007 yılında küresel sistemdeki toplam borcun dünya ekonomisinin toplam büyüklüğüne oranı %177 imiş, bu oran 2017 sonunda %217’ye çıkmış. Yani borç sorunu daha da büyümüş. 2007’de “batırılamayacak kadar büyük” tanımına giren ABD’deki en büyük beş bankanın sistemdeki payı %44 iken şimdi bu pay %47’ye yükselmiş. Banka sistemi dışında faaliyet gösteren “gölge bankacılık” sisteminin kontrol ettiği finansal varlıkların toplamı 2010’da 28 trilyon dolar iken şimdi 45 trilyon dolara yükselmiş. On yıl önce patlayan krizin baş sorumlusu olan büyük bankalar ABD’de toplam olarak 321 milyar dolar ceza ödemeye mahkum edilmiş ama bu bankaların üst düzey yöneticilerinin hiç biri yargı önünü çıkarılmamış.
Bu süreçte krizin baş sorumluları ucuz kurtulurken küresel durgunluğa ve yaygın işsizliğe yol açan krizin asıl faturasını toplum ödemiş ve bunun yarattığı toplumsal tepkiler sonunda popülizmin yükselişine yol açmış. Popülist dalgayı siyasette kullanmayı başaran ise beklendiği gibi sol değil sağ siyaset olmuş. Bunun sonunda ise İngiltere’de Brexit şoku yaşanmış, ABD’de Trump başkanlık koltuğuna oturmuş. Gillian Tett’e göre on yılda yaşananlardan önemli dersler çıkartıldığını söylemek ve bugün gelinen noktada geleceğe güvenle bakmak olanaksız.
Sisteme güven kalmadı
FT’nin baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf da son on yılda yaşananlardan gerekli derslerin çıkartılmadığını ve sonunda popülizmi gündeme getiren sistemik sorunun temeline inilmediğini vurguladı yaptığı konuşmada. Wolf, şu anda geçerli olan sistemi “piyasa ekonomisi kılığına bürünmüş rant ekonomisi” olarak niteledi ve bu rantı paylaşmak için köşe başlarını tutmuş olanların etkilerinin azalmadığını, tersine giderek arttığını ve bu çarpık sistemin doğurduğu büyük eşitsizliğin sonunda yaygın toplumsal tepkilere ve popülizme yol açtığını vurguladı. Martin Wolf’u belki yirmi yıldır okurum, bu kadar radikal bir saptama yapma noktasına gelmiş olması bence çok anlamlı.
Festivalin baş sponsoru olan finans devi PIMCO’nun yönetici direktörlerinden Jamil Baz da küresel ekonomide köşe başlarını tutmuş olanların ideolojik alana da hakim olarak kendi çıkarlarını savunduğunu ve sistemin geniş kitlenin çıkarları doğrultusunda değişmesini engellediğini söyledi.
PIMCO tarafından hazırlanan ilginç durum değerlendirmesinde de, küresel ekonomide ve finans sisteminde radikal değişikliklerin yaşanacağı bir döneme girilmekte olduğu vurgulanıyor ve ilk aşamada ABD ekonomisinin resesyona girmesinin gündeme gelebileceği belirtiliyor.
Yazabildiklerim özetin özeti oldu her halde ama FT gibi sermaye çevrelerinin yakından izlediği bir gazetenin düzenlediği bir etkinlikte burada aktardığım görüşlerin dile getirilmesi ve Lehman’ın batışından on yıl sonra gelinen noktada duyulan kaygıların öne çıkartılması anlayana çok şey anlatıyor bence.