Yellen konuştu da... Faiz artırımı gereksiz
Fed Başkanı Yellen, Jackson Hole’da yaptığı konuşmayla sakin yaz günlerine hareket getirdi. Fed’in çok uzun süre faizleri düşük tutarak piyasanın işleyişini bozduğunu düşünenler için şahin ifadeler kullandı. Faiz artışının doları güçlendireceğini, bunun da gelişen ülke piyasalarında ve dünya endekslerinde baskı yaratacağına inananlar için de güvercin cümleler sarf etti. Piyasa, Fed’in 21 Eylül’de faizi artırma olasılığını yüzde 42 olarak görüyor. Tabii cuma günü yayımlanacak ABD istihdam raporu bu beklentiyi değiştirebilir. Piyasa beklentisi yüzde 60 olmadan Fed bugüne kadar faizi hiç artırmadı. Güçlü bir tarım dışı istihdam rakamı, olasılığı yüzde 60-65 bandına yükseltebilir.
Dünyanın en önemli faizi yanlış yorumlanıyor. Görüşlerden birkaçını hatırlatayım: ‘‘Fed gecelik faizi belirlerken manipülasyon yapıyor’’, ‘‘Gecelik faiz sıfır seviyesinde o kadar uzun süre kaldı ki faizi artık artırmak lazım’’, ‘‘Fed’in bilançosu artık kontrolden çıktı. Faiz artışı gerekli’’, ‘‘Fed faizi artırmalı ki olası bir ekonomik durgunluğa karşı faizi indirecek alan olsun’’. Basit biçimde anlatayım. Gecelik faiz uzun süredir düşük çünkü ağzından kulağından rezerv fışkıran Amerikan bankaları doğal olarak faizi sıfıra itiyor. Bankalararası piyasada bankalar fazla rezervlerinden kurtulmaya çalışıyorlar. Bankacılık sektörü, rezerv miktarını kontrol edemediği için faiz sıfıra uzanıyor. Fed devreye girerek bankaların kendinde tuttuğu rezervlere faiz ödüyor. Bu şekilde bankaların aralarındaki borçlanma isteği azalıyor. Fed faiz oranı için bir taban oluşturuyor. Fed bilançosunun kontrol edilemez bir noktaya geldiğini düşünenler de sistemi hiç bilmiyor. Rezervlere faiz ödeyerek, Fed devasa bir bilançoya sahip olmayı sürdürebiliyor. Aslında bankaların rezervlerine ödenen faiz oranı, Fed’in fiili fonlama faizi olarak düşünülebilir. Faizi 50 baz puan veya 75 baz puan artırmanın bir resesyon durumunda Fed’e manevra alanı açacağı görüşü de akla yatmıyor. Fed kriz sonrasında faizi 500 baz puan indirdiği halde reel ekonomi üzerindeki etki çok sınırlı oldu. Faizi 50-75 baz puan artırdıktan sonra tekrar indirmeye başlamanın ne faydası olur? Faiz artışı spekülasyonu 2015 boyunca doları destekledi. Bu spekülasyondan beslenen dolar, Amerikan şirketlerinin bilançolarında hasar oluşturdu. Güçlü dolar küresel finansal sistemde istikrarsızlık yaratıyor. Yükselen doların emtia fiyatları üzerinde baskı oluşturarak, dezenfl asyon baskısını tetiklediği de görülüyor.
ABD’de tarımsal emtiaların fiyatları yerlerde sürünüyor. Buğday fiyatı 10 yılın en düşük seviyesine indi. Buğday fiyatının durumu böyleyken, mısır fiyatı zaten yükselmez. Fed’in faiz artırması kuvvetle muhtemel enerji fiyatlarını baskılar. Yani ABD’de enflasyon yükselecekse bunun emtia kanadından gelme şansı düşüktür. Yukarıda yazdığım rezerv bankacılığının esasları dışında, enflasyon açısından da böyle riskler var. Petrol fiyatında yaşanan son yükseliş hareketi fonların satış pozisyonlarını kapatmasından kaynaklandı. Aynı filmi şubat başında da izlemiştik. OPEC’in üretim sabitlemesi spekülasyonu, şubatta da fonların satış pozisyonlarını kapatmasına yol açmıştı. Eylülde bir üretim sabitlemesi kararı zor gözüküyor. Dünyada düşük büyüme ortamı sürüyor. Petrol talebi zayıf gidiyor. Avrupalı ve Amerikalı yatırımcıların fiziki altın alımları durdu. Altın üreticileriyle finansal kurumlar arasındaki altın işlemlerini aracılar yapıyor. Bu işlemler tezgah üstü piyasalarda gerçekleşiyor. Yani şartları sadece iki taraf biliyor. Kendi risklerini minimize etmek için pozisyon alan bu aracılar satış pozisyonlarını artırıyor. Bu aracıların pozisyonları önemli, çünkü bu oyuncular altın fiyatında dönemsel tavan ve taban fiyatları düşük bir hata payı ile yakalıyor. Özetle; farklı emtiaların fiyatlarında, muhtelif nedenlerle aşağı yönlü baskı oluşturabilecek faktörler zaten mevcuttur. Fed’in eylülde faiz artırımıyla bu denkleme girmesi düşüş baskısını güçlendirebilir. Bize de yine ‘‘dünyada dezenflasyon/deflasyon riski’’ konusunu tartışmak kalır.
İçeride çok fazla sorunla boğuşuyoruz. Bunların önümüzdeki dönemde ekonomik yansımalarının nasıl olacağı soru işaretidir. Fed’in faizi artırmasının Türkiye gibi gelişen ülkelere faydası yok. Fed’in 21 Eylül’de faizi artırması global piyasalardaki fiyatlamalara boyut kazandırır.