YEK'te neler oluyor?
Türkiye'nin enerji politikası nasıl yönetiliyor? Politik tercihler ve kararlar hangi güç ve etkenlerle şekilleniyor? Politika yapılarında tutarlılık, bütünleşik sektör ve kaynak tertiplemesi, uzun erimlilik, stratejik sağlamlık var mı?
Bu ve benzeri sorulara verilecek cevaplar, komisyon aşaması dahil iki yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden "çıkamayan" Yenilenebilir Enerji Kanununda bazı değişiklikleri öngören kanun teklifinin "kaderine" de ışık tutacaktır.
Çünkü, Türkiye'de bütüncül amaçlı enerji stratejisi, bu stratejiye dayalı enerji politikası, enerji politikasından beslenen sektörel yatırım tercih ve kararları ve bu yapılanmayı "sahaya" aktaracak enerji kaynak tahsis ve kullanım programlarından söz edilebilse, anılan kanun teklifi bunca zaman yasama organında takılıp kalmazdı!
İktidarın teklifi de olsa…
Yok, tanımladığımız nitelikle bir enerji politikası güdülüyor da, buna rağmen teklif meclisten "geçemiyorsa" o zaman başka sebepler aramak mantıksal mecburiyet haline gelir. Üstelik, bu teklifin AKP imzalı olmak gibi bir özelliği de var.
İlk haliyle 2005 yılından beri yürürlükte bulunan Yenilenebilir Enerji Kanununda zaman içinde değişen koşullar nedeniyle değişiklik yapılmasına ilişkin Kasım 2008 tarihli kanun teklifinin altında AKP Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un imzası bulunuyor.
Aksoy bu teklifi TBMM Başkanlığına sunduğu zaman diliminde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı idi. Gerek iktidar partisine mensup, gerekse konuyla ilgili ihtisas komisyonunun başında oluşu, teklifin meclisten geçme şansını artırıyordu.
Nitekim, meclisin çalışma temposu dikkate alındığında teklif makul sayılabilecek bir sürede komisyonda görüşüldü, olgulaştırıldı; iktidar ile muhalefetin "oybirliği" ile kabul edilerek genel kurula sevk edildi. Ancak, "şansı" da genel kurul aşamasında döndü; dönüş o dönüş!
Suskunluk kuşkuları besliyor
Bir tarafta yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını yeterince değerlendirmenin anlam ve önemi konuşulur, tartışılırken,elektrik enerjisi yatırımlarını hidro ile birlikte rüzgâr, güneş, biyokütle, dalga/gel-git gibi yenilenebilir kaynaklara yönlendirecek; yatırımları tetikleyecek bir kanun teklifinin sürüncemede bırakılmasını anlamak mümkün değil.
Konuyla ilgili tüm kesimler; özellikle sektör temsilcileri olup bitenleri anlamak ve yorumlamakta zorluk çekiyor. Aynı şekilde, teklifin yasama aşamalarına katılan iktidar ve muhalefet milletvekilleri de öyle…
Bu teklifin genel kurulda önergelerle başka amaçlara yönlendirilmesi niyetinden tutun da, "dışarıdan müdahalelerle" engellendiğine varıncaya kadar uzanan kuşkular dillendiriliyor.
Durum gerçekten bu noktaya geldiyse, enerji otoritesinin, enerji politikasına şu veya bu yetkiyle müdahil olan siyasilerin sektöre ve kamuoyuna net bir açıklama yapma yükümlüğü doğmuş demektir. Bu yasa teklifi hangi sebep veya gerekçelerle sürüncemede bırakılıyor? Hani, "şeffaflık" vardı ya, işte onun gereği olarak…