Yazılımın annesi Ada Lovelace
Animasyon filmlerinin teknik yıldızlarından Kanadalı görsel efekt uzmanı Sydney Padua, dünyanın “ilk” yazılımcısı (bir kadın!) Ada Lovelace ile dünyanın “ilk” yarı-otomatik bilgisayarını (aslında, hesap makinesini) tasarlayan Charles Babbage’in 1840’lardaki işbirliğini çizgi romanlaştırdı. Çok sempatik çizimlerle, bu ikilinin, dünyada nasıl bir yaratıcı yenilikçiliğe kapıyı araladıklarını 320 sayfada çocuklara (ve bilmeyen büyüklere) anlatıyor.
Ada Lovelace, İngiliz şairi Lord Byron’ın kızı. Babası, kızının doğumundan 5 hafta sonra evini terk etti, bir daha geri dönmedi. Ada, becerikli annesi sayesinde yabancı dil öğrendi, matematik eğitimi aldı: O dönemde kadınlara kapalı bir alan. Ada, annesinin üst-sınıf çevresi sayesinde Sanayi Devrimi’nin önde gelen isimleriyle tanıştı. Hesap işlerine mekanik çözüm arayan, Analitik Makine adlı bir cihazın prototipini yapan Charles Babbage’le de...
Ada, bir İtalyan matematikçinin Analitik Makine’ye dair makalesini 1843’te İngilizceye çevirdi. Eklediği açıklayıcı dipnotlarla çeviri, aslının 2.5 katına çıktı, 65 sayfaya uzadı. Henüz 27 yaşındaki Ada, çevirisine, cihazın nasıl çalışacağına dair bir de “yazılım” ekledi. Ada ve Babbage akıl ortaklığı böylece başladı. Ama Babbage, cihazın üretimi için 25 bin metal parçayı yaptıramadı. Bu işten vazgeçti. Ta ki yüzyıl sonra çizimleri bulunana kadar: Londra Bilim Müzesi, çizimlere uyarak Babbage’in bilgisayarını imal etti. Cihaz hem çalıştı, hem de 31 basamağa kadar doğru hesap yapabildiği görüldü. Ada ise 1852’de 36 yaşında kanserden öldü. Vasiyeti uyarınca, hiç tanışmadığı babasının yanına gömüldü.
İkilinin “maceraları” şimdi çizgi roman... Film de olur. Çünkü bu yıl, Ada’nın doğumunun 200’üncü yıldönümü. Londra Bilim Müzesi’nde açılan sergide Babbage’in, çalıştığını göremediği cihazı, Ada’nın delikli kartlar kullanan “programıyla” çalışıyor. Bu delikli kart sistemi, dijital öncesi bilgisayarlar için çok uzun yıllar boyunca komut (kod) oldu.
Babbage, bugünkü bilgisayarın en temel çalışma ilkesi olan “ikili sayma” (binary) sistemini tanımladıysa da, aynı sistemle aritmetik hesapları bir makineye yaptırma çabaları daha eski: Elbette Leonardo da Vinci konuyu evirip çevirmiş. Çizimleri var. Alman bilimci Wilhelm Schickard, 1620’lerde mekanik bir hesap makinesini kağıt üzerinde tasarlayan, ama imal edemeden ölen ilk “bilişimci” sayılıyor.
Fransız bilimci Pascal bu bilgiden hareketle 1642’de bir hesap makinesi yapmayı başardı. Bununla sadece toplama çıkartma mümkündü. Alman bilimci Leibniz, 1672’de buna otomatik çarpma bölmeyi ekledi. Ve 300 yıl boyunca bilimciler adım adım yenilikçi öğelerle işi geliştirdiler. 1920-30’larda Amerikan IBM, Alman Zuse bilgisayarları kullanılıyordu artık.
Bugünkü yeni kuşak bilgisayarlar, ince ayar yazılımlarla, insana bile gerek kalmadan birbiriyle iletişime geçti, geçiyor. Bundan sonra, yazılımını kendisi güncelleyecek, yenileyecek, geliştirecek. Yapay zekâyla çalışacak: Kendisi “öğrenecek.”
Bu yeni post-tekno dünyada bilişim dilini bilmek, komut (kod) yazmak, öğrenilmesi gereken yeni bir dil oluyor artık. Avusturya, Avustralya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa, İngiltere, İrlanda, İspanya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz, Slovakya, İsrail ve sınırlı olarak Belçika’da kodlama dersi eğitim programına girdi.
Bu listede tuhaftır, Almanya, Hollanda ve İsveç henüz yok. Finlandiya, 2016’da çocuklara el yazısı yerine, klavye öğreterek başlayacak. Türkiye’de ise şimdilik sadece niyet var: BST Bakanı Fikri Işık, “İlkokullardan itibaren kodlama dersi istiyoruz. Bunu MEB’e resmen ilettik” diyor.