Yaz’ı devretmeye hazırlanıyoruz
Beklentilerin olmadık şekilde evrildiği, ‘enteresan’ olarak nitelendirilen fiyatlama davranışlarının gözlendiği, gelecek kadar bugün belirsizliğinin de tartışma konusu olduğu bir yaz mevsimi geçiriyoruz. Artık yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Temmuz ve Ağustos’un ardından Eylül ayı ile birlikte hesap kitap işleri yeniden gözden geçirilecek. Sıcakların verdiği rehavet insan ruhu ve davranışları kadar pozisyon ayarlamalarına da muhtemeldir ki yön verdi. Sonbaharı beklerken içimizde hissettiğimiz heyecan ve sakinleme piyasalara da gelir mi bilinmez ancak temenni o yönde. Biraz zor gibi dursa da.
Fed’in Temmuz ayı FOMC toplantısı masanın her iki tarafında yer alanlar için paha biçilmeyecek tecrübeler edinilmesine imkan tanıdı. Öncesi de sonrası da bu minvalde gelişti. Belirsizlik toplantı öncesinde geliyorum demedi ancak sonrasında bağıra bağıra “bakın ben buradayım” işareti verdi. Görmek isteyenler dikkate aldı. Geç kalanlar da bir noktada kendi ayarlamasını buna göre yaptı. İnatlaşanlar, inatlaşmakta inatlaşanlar ise “nereden dönsek kardır” düşüncesini bir sonraki periyoda ötelediler. Klasik insan tepkisi.
Ağustos ayında takip edilen başlıkları 2019’un geri kalanında, 2020’de, belki de daha sonraki dönem içerisinde konuşmaya devam eder miyiz? Bu sorunun yanıtına “hayır” demek kolay değil. En azından benim açımdan. Çin’in yuana dair takınacağı tavır, ABD’nin kendi eliyle yarattığı ticaret ve global belirsizlik, Çin’in karşılık verme potansiyeli ve dünyanın geri kalanı açısından “biz nereye koşuyoruz?” noktasına sıkışıp kalmak. Gün sonunda 28 Ağustos itibarıyla S&P 500 endeksi aylık bazda yüzde 3, Hang Seng ise yüzde 8 değer kaybına işaret ediyor. Yuan, onshore, offshore ve PBOC’nin orta noktasında rekor düşük seviyeleri işaret ederken, global yavaşlama tüm hızıyla devam ediyor. Gelişmişinden gelişmekte olanına dek tüm varlık grupları baskı altında süreçten çıkışı arıyor. Tam da o sıkışma anında para politikasını gevşetme ve etki-tepki sürecini çalıştırmak akıllara geliyor. Gelmesine geliyor da “herkesin aynı anda, aynı yönde, aynı işleri yapması” durumu sıfır toplamlı bir dünya ile karşılaşmamıza neden olmuyor mu? Bence oluyor.
Bilinen ezberler bir süredir bozulmakta problem yaşamıyor. Fed’in faiz indirimi adımı atması, Amerikan dolarının zayıflaması, bollaşan küresel likiditenin gelişmekte olan ülke varlıklarına fon akışı şeklinde yönelmesi, bu ülkelerin gevşeyen finansal koşullar etkisiyle yeniden toparlanma göstermesi, artacak taleple gelişmişlerin üretime dönmesi ve bu döngünün kendi kendini besler şekilde pozitif ivme sergilemesi. Henüz bu tarz bir eğilim söz konusu değil. Neden? Nasıl? Problem ne? Uzun tartışma konusunun en kısa yanıtı şu olsa gerek; 2008’den farklı bir ekonomik zorlanma gözlenmesi ve alışılmamış para politikası tepkisinin yarattığı pozitif şokun bu kez alışılmış ve öyle görünüyor ki artık global merkez bankacılığının temel araç seti içerisinde yer alacak gibi duran para politikası tepkisi şekline bürünmesi. Daha özet haliyle, para politikasından maliye cephesine dek oyuna dahil tüm unsurların sıkışması, alet çantalarına yeni unsurları katmakta zorlanması ve belirsizlik unsurunun masadaki yerini korurken attığınız tüm adımları bir sonraki turda geri çevirme potansiyeli taşıması. Görüldüğü üzere yaşanan sürecin özeti dahi kendi içerisinde karmaşa barındırıyor.
Karmaşa demişken İngiltere’de yaşananlara yer vermeden yazıyı toparlamak olmaz. Demokrasinin beşiği olarak nitelendirilen tüm noktalarda bir süredir benzer süreçler gözleniyor. Daha önce gündeme gelmeyen, gelse de dünyanın bu kategoride zayıf olarak nitelendirilen ülkelerinde yaşanan durumlar artık ‘yeni anormal’ durumunu alıyor. Seçilmemiş başbakanın parlamento işlemlerini askıya alma talebi kraliçe tarafından onaylanırken belki de anayasal krizin kapısı çalınıyor ve ‘anlaşmasız çıkış’ için zemin hazırlanıyor. Bu durum da “daha fazla Brexit tartışması ve kafa yorması yapmak” olarak ifade ediliyor.
Sonbaharın insan ruhuna getirdiği sakinleme fiyatlama başlıklarına da uğrar mı dersiniz? Sanki zor gibi, değil mi? ECB ile aynı gün toplanacak olan TCMB’den Fed’e, Çin’in 70.’nci kuruluş yıl dönümünden Brexit belirsizliğine dek yoğun bir gündem bizi bekliyor. Üstelik hepsi kendi içerisinde ayrı bir belirsizlik potansiyeli taşırken.
Sonbaharın huzurunu ‘ihtiyat’ kavramında mı arasak? Ne yapsak?