Yaz sonunda sorun yumağı (II)

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Geçen yazıda yaz sonu itibariyle gözlediğimiz sorunları irdeledik. Daha doğrusu yazıya böyle bir niyetle başladık. Ama laf lafı açtı, neredeyse tek boyutlu, az sorunlu bir ekonomi tablosu çıktı ortaya. Sanki dünyanın tek derdi riske göre düzeltilmiş faizler arasındaki farkların uyardığı sermaye hareketleri ve bunun biz ve bize benzer ekonomiler üzerindeki bozucu etkilerinden ibaretmiş gibi bir tablo çıktı ortaya. Tamam, ulusal para politikalarını kilitleyen, ciddi istikrarsızlıklar üreten önemli bir sorun bu. Ama ne dünya ne de biz bu kadar masum değiliz. Şöyle göz ucuyla yapılan bir değerlendirme dahi 2016 yılının yaz sonunda dünyayı, tabii bizi de ilgilendiren birçok başka sorun olduğunu gösteriyor.

Bunların başında artık küreselleşmiş bir sorun haline gelmiş olan terör geliyor. Tamam, terörün Orta Doğu ya da doğu Asya gibi daha yoğun olduğu bölgeler var. Ama dünyanın geri kalanının bu sorundan muaf olduğunu düşünmek yanlış olur. Yer kürenin öteki bölgeleri de, görece daha düşük yoğunluklu bir terörün tehdidi altında. Biz sanırım ülke sınırlarını aşan ölçüdeki terörün başta gelen muhataplarından birisi haline geldik. Yaz sonu itibariyle birkaç kanala çıkan terör saldırıları sonuçta Orta Doğu’nun sıcak çatışma coğrafyasına çekti bizi. Bu süreç ülke riskimizi yükseltiyor ve bize dönük yatırımdan kaçınma eğilimini besliyor. Yaz sonunun önümüzdeki döneme aktaracağı en önemli sorunun bu mesele olduğunu düşünüyorum.

Bir süredir devam eden göçmen akımının bu yılın ana sorunlarından birisi haline geldiği ve uluslararası bir mesele haline dönüştüğü gözleniyor. Ulusal baskılardan, tehditlerden ya da fakirlikten kaynaklanan göç soru dünya yüzünde hep vardı. Sanırım hep de olacak. Bu yaz sonu itibariyle konuyu gündemimizin üst sıralarına taşıyan nokta hemen yanı başımızda, Irak ve Suriye’de başlayan olağan üstü göç hareketine birinci elden muhatap olmamız. Bu bize bir insani görev yüklediği gibi ekonomimize de ciddi yükler yükleyen bir dinamik. Sorun sadece sığınmacıların yerleşme ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasıyla sınırlı kalsa belki maliyetler de sınırlı kalacak. Ama göçün daha kalıcı bir yerleşme biçimine dönüşüyor olması ekonomik ve toplumsal maliyetleri olmaz düzeylere itiyor. Kıt kaynaklardan istihdama, kentsel alan yerleşiminden eğitime kadar geniş bir yelpazeye yayılan yükler söz konusu. Bunlar kaynak dağılımı üzerinde statik ve dinamik yansımalar yaratıyor, bozucu etkiler üretiyor. Türkiye ekonomisinin bunca yükü nasıl kaldıracağı meselesi bu yaz sonunun can yakıcı meselelerinden birisi gibi görünüyor.

Bizim doğrudan içinde yaşadığımız bu sorunlara ilaveten bir de dışımızda gelişen ama bize de yansıma potansiyeli taşıyan sorunlar var. Bunların başında da Avrupa’daki durgunluk geliyor. Bize ne Avrupa’nın durgunluğundan diyecek halimiz yok. Avrupa Birliği bizim en büyük ihracat pazarımız. İhracat da en önemli büyüme motorlarımızdan birisi. Avrupa’nın durgunluk süreci bizim ihracat pazarımızın da durgun olması ve önemli bir büyüme motorumuzun teklemesi sonucunu doğuruyor. Türkiye ekonomisi bir ölçüde içeride yeterince talep yaratamama sıkıntısı çekiyor. Dış talep, yani ihracat bu nedenle olağan boyutunun ötesinde önem kazanmış durumda. Avrupa’nın bir türlü aşamadığı durgunluk sorununu bizim için de önemli hale getiriyor bağlantı. Avrupa’nın kendi içinde ürettiği uzun süreli durgunluk olgusu yetmezmiş gibi şimdi bir de Brexit adı verilen sorun çıktı ortaya. Brexit bizim İngiltere dediğimiz “Birleşik Krallık” topluluğunun Avrupa Birliğinden ayrılmasına verilen isim. Brexit’in soruna taraf olan herkese az ya da çok zarar vereceği biliniyor. Henüz sürecin ilk adımlarındayız. Somut bir kopuş yaşanmış değil. Ama Brexit’in 2016 yılından sonraki yıllara taşınacak önemli bir sorun olacağından da kimsenin şüphesi yok. Ayrılığın devreye girmesi ile birlikte en başta uluslararası ticaret olmak üzere dünya ekonomisinin pek çok halkasının gevşeyeceği, hatta kopacağı öngörülüyor. Maliyeti yüksek bir süreç olmaya aday bu Brexit olayı.

Zaten depresif baskı altında olan yaşlı Avrupa’nın bu maliyeti kaldırabilmesi zor. Dolayısıyla Brexit’in gündeme getirmesi muhtemel bir sorun da Avrupa Birliği’nin bekası meselesi. Sonuçta, birliğin bütünüyle dağılması da mümkün. Gerçekleşmesi halinde biz de dahil hemen herkesin bu yıkımın altında kalması muhtemel. Bu gün pişen yarın yenilecek olan önemli meselelerden birisi de bu.

Gördüğünüz gibi 2016 yaz bitiminde dünya da biz de birikimli bir sorun yumağı ile karşı karşıyayız. Umarım hamaset bir yana bırakılır, yumağı çözme becerisi gösterilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018