Yaz Sonu
Biraz tatil yaptım. Kesintili de olsa tatil tatildir. Bu tatil dediğimiz iş insanın dünya ile bağını gevşettiğin bir zaman aralığı. İşten güçten kopuluyor. Önünden geçen dünya yan gözle izleniyor. Enerji tasarrufu yapmış oluyor insan. Bu sene gazete yazıları da dahil her şeye ara verdim. İyi de oldu. Dinlenip, yenilendik. Sonuçta kürkçü dükkanına döndük.
Gündemi izleyip, mümkün olduğu kadar uyumlu yazma gibi bir çaba varsa, ara verip geriye dönünce bir tür yeniden başlama sorunu oluyor. Akıp giden gündeme hemen monte olmak zor geliyor. Bu tür geri dönüşlerde sıklıkla izlenen yol geçen dönemin bir özeti ile işe başlamak oluyor.
Bu durmda benim de kısa bir Ağustos özeti yapmam gerekiyor. Bu sene Ağustos özeti oldukça kısa olmak durumunda. İki cümle durumu özetlemeye yeter . Ekonomide önemli bir gelişme olmadı, hatta yaprak kıpırdamadı. Zaman iktisat politikası otoritelerinin kararlarını beklemekle geçt. Siyaset gündemi de tek maddelik oldu. Daha önceden başlayan Suriye ve PKK sorunlarının gündeme egemen olması hali Ağustos ayında da devam etti.
* * *
Siyasi gündemine egemen olan çatışmacı eğilimin ne zaman ve nasıl değişeceği pek belli değil. Siyaset iklimine belirsizliğin ve riskin hakim olduğu ve bunun süreceği anlamına gelir bu. Artan belirsizlik ve risk aynen ekonomiye de yansır. Ciddi iktisadi maliyetler çıkar ortaya. Kısacası, 2012 yazında egemen olan siyasi seçişlerin belirsizlik ürettiğini, ekonominin ufkunu daralttığını, Türkiye'ye dönük risk algısını arttığını söylemek mümkün.
Bizim buralarda olmadığımız süre içinde ekonomi gündemini ağırlıklı olarak iktisat politikasındaki olası uygulama değişmlerinin işgal ettiği gözleniyor. Ağustos ayında ekonomideki gelişmelerden çok olası iktisat politikası uygulamalarının konuşulup tartışıldığı dikkati çekiyor. Söz konusu politika tartışmalarının genel olmaktan çok özellikli tartışmalar olduğu gözleniyor. Görebildiğim kadarıyla tartışmaların iki özelliği öne çıkıyor. Bunlardan birisi, yaz aylarındaki iktisat politikası tartışmalarının stabiliteden çok büyüme bağlantılı olarak yürütülmesi. İkincisi ise, tartışmalarda kamu maliyesi ağırlığının olabildiğince düşük düzeye çekilirken para politikası ağırlıklığının tavan yapmış olması.
* * *
Aslında, 2012 yılının yaz aylarında öne çıkan tartışmaların önceki aylardakilerden büyük bir farkının olmadığı da söylenebilir gibime geliyor. Gerçekten iktisadi zihniyet biçimlenmesinde ve ekonomi gündeminde önemli bir değişiklik yok. Önceki aylarda ekonomi evrenine hakim olan kaygılar ve tartışma konuları da sanki sürüp gidiyor gibi.
Yaz tartışmalarında öne çıktığını düşündüğüm iki özellik açısından da durumun böyle olduğunu söyleyebilirim. Yaz öncesinde zihinlerin ve gündemin muhtelif büyüme senaryoları ile yüklü olduğu malum. Şu sıralarda da durum aynen böyle. Her gelişmeyi büyümenin yumuşak ya da sert iniş yapma olasılıklarına katkısı açısından değerlendirmeye devam ediyoruz.
Neredeyse küresel kriz çıkışından bu yana stabilite bağlamı dışındaki politika tartışmalarında ağırlık merkezinin para politikası yönüne kaymış olduğu da biliniyor. Şimdi de büyüme dostu para politikasını ve olası parasal gevşemeyi tartışıyoruz.
Anlayacağınız, biz tatile gittik ama pek bir şey de değişmemiş gibi görünüyor. 2012 yılı yazı bu kadar mı sade suy tirit, hiç mi özelliği yok diye sorabilirsiniz. Var tabii. Hem de pek sık rastlanmayan bir özelliği var bu yazın. Bir süredir dünya ekonomisi FED Başkanı Bernanke'nin iki dudağı arasına sıkışmış vaziyette. Çin'i, Avrupa'sı hemen herkes Amerikan para politikasında Başkanın açıklayacağı gevşemeyi bekliyor. Sanki Bernanke parasal gevşeme yaptım derse dünya ekonomisinin sorunları bitecek gibi bir hava var. Bu tür bir hava önemli bir özelliktir, her zaman görülmez diye düşünüyorum.