Yayın dünyası krizden nasıl çıkar?

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Masama gelen yeni kitapların sayısı yılbaşından beri önemli ölçüde azaldı. Kitabevlerine giren yapıtların sayısı gibi...

2009, yayın dünyası için iyi başlamadı. İlk dört ay boyunca satışların ivmesi, hep aşağıya doğru gitti. Aslında sektör, 2000'li yılların başından bu yana hemen her sene küçülüyor. O tarihten bugüne yıllık ciro kayıpları, yüzde otuzların altına düşmüyor... Bu krizden önce, Şubat 2001'deki büyük krizde yayıncılık yine yara almış, alacaklar ödenmemiş, kimi dağıtımcılar batmış, yayınevleri ise çok zor günler yaşamışlardı. Ne yazık ki, geçen sekiz yılda bu yönde çaba gösterilmesine rağmen, yayıncılığın sektörleşmesi için önemli adımlar atılamadı. Bu nedenle de son kriz, diğer sektörlerde bugün biraz olsun hafiflerken, yayıncılıkta daha da derinleşti ve neredeyse dibe vurdurdu yayın dünyasını. Sorunlar kangrene dönüştü. Bunda, en önce devletin yayıncılığı bir sektör olarak görmemesi, bu nedenle desteklememesinin de büyük payı var.

Aslında yayıncılık, hani o meşhur deyimle gökte bulut var denildiğinde, bana ördek mi dedin alınganlığı ve hassaslığı içindeydi. Yani, burada kriz yaşanması için olayın küresel boyutlu olmasına hiç de gerek yoktu. Zaten herhangi bir olumsuz haber, okurları da ilk tasarruf olarak kitap almaktan vazgeçirmiyor muydu?

Yayıncılar, bu krizden çıkış yollarını araştırıyorlar elbette. Ve üretimi azaltmayı veya yavaşlatmayı önde gelen çözümlerden birisi olarak benimsiyorlar hemen yılların alışkanlığı ile. Tabii tirajları düşürmeyi de... Her ay on-on iki kitap yayınlayan bir yayınevinin, üretimini ayda yedi-sekize kitaba düşürmesi, bence de makûl bir yaklaşım, ama bu sayıyı, örneğin ikiye-üçe indirdiğinde bu, yalnızca “acı son”u hızlandıran bir değerlendirme olacaktır. Yani, sektörde otuz küsur yıldır bulunan, birçok krizi yaşamış bir kişi olarak şunu diyebilirim, yayıncılıkta üretimi durdurmak veya böyle azaltmak, ölümdür!

Burada hemen, korsan yayınların sektörün kazancının yüzde kırk civarında bir bölümünü çaldığını da belirtmek gerekiyor. Bu nedenle hiç olmazsa bu yazıya göz gezdirenlerden, eğer kitap okumaya devam etmek istiyorlarsa, korsana rağbet etmemelerini rica etmek istiyorum. Korsan, sektörün kötüye gidişini daha da hızlandırıyor, freni boşalmış yokuş aşağı giden bir kamyona dönüştürüyor...

Peki nereden alınacak kitap? Tabii ki kitabevinden... Ama, yeterince kitabevi, olanlarda ise üretimi sergileyecek kadar raf bulunmaması, kitapların daha okura ulaşmadan iade olmasına neden olarak sektöre bir darbe daha vuruyor.

Yayıncılığın böyle güç günler geçirdiği bir dönemde, kurumsal (Yapı Kredi Yayınları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları gibi) ve bunların yanısıra köklü, büyük yayınevlerinin önemli bir misyon üstlenmeleri gerektiğini düşünüyorum:

Üretime ara vermemek, azaltmamak...

Çünkü, yukarıda da belirttiğim gibi üretimin durması, sektörün soluğunu kesecek, ölümü demek olacaktır.

Bu ve benzeri yayınevlerinin güçlü ekonomik bütçeleri, yaşadıkları nice krizleri başarıyla aşma becerileri, onların lokomotifliği ile sektörün soluk almasını sağlayacaktır.

Kurumsal yapıları, kurdukları sağlam ekipler, krizi fırsata dönüştürebilmek için gerekli koşulları yaratmalarını da sağlayacaktır. Bu da öncelikle üretimi kısmamakla, sektöre para akışını kesmemekle olacaktır.

Özellikle kurumsal yayınevlerinin, stoklardaki kitap çeşitlerinden fedakârlık etmeden; diğer yayınevlerinin basmaya cesaret edemedikleri kitapları üreterek sorunları aşmada öncülük etmeleri yazarlar, kitabevleri, dağıtımcılar ve diğer yayıncılar için de moral ve umut olacaktır, diye düşünüyorum.

Medyada bu kitaplarla ilgili olarak çıkacak haberlerin getirisinin de verilecek sayfa sayfa ilanlardan daha etkili olduğunu, gayet yakından biliyorum...

Örneğin, bankaların bilinirliğini, tanınırlığını artıran çok önemli elemanlardan birisi, kurdukları yayın şirketleri... Yapılan anketlerde veriler, hep bu yönde geliyor...

Evet, Türkiye'nin çok özel koşulları var... Bu nedenle de yayın sektörü, dünyadaki diğer ülkelerle büyük benzemezlik göstermesine rağmen, ülkenin şartlarına uyarak üretimini sürdürmeye çalışıyor. Ümit ediyorum, elbirliği ve güçbirliği ile bu güç günleri de aşarız...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar