Yavaşlama kapıda mı?

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

Son haftalarda bahsettiğimiz gibi dünyanın çoğu köşesinden büyümede yavaşlama sinyalleri gelmeye devam ediyor. Esas tartışmalar, yılın ikinci yarısında yavaşlama olup olmayacağından çok yavaşlamanın şiddeti ile ilgili olacak gibi duruyor. Verilerin şu an itibarıyla yeni bir resesyon ve çift dipten ziyade büyümede zayıflamaya işaret ettiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda, Avrupa'da açıklanan İmalat Sanayi Endeksi (PMI)'nin de Avrupa Bölgesi'ndeki ekonomik faaliyetin bu görünüm ile uyumlu olduğunu ekleyemeliyiz.

Genel beklenti ve piyasanın yansıttığı görünümün yumuşak bir yavaşama ile uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bazı veriler ve ECRI gibi başarılı bazı öncü büyüme göstergeler büyümedeki yavaşlamanın çok daha sert olabileceğini işaret ediyor.

Önümüzdeki dönemde büyüme verilerinin de gittikçe daha fazla yavaşlamaya başlayacağını öngörüyoruz.

Bu durumun ekonomi ve piyasalar açısından son derece önemli olduğunu söylemek gerekiyor. Böyle sert bir yavaşlama geçekleşecekse, bu görünüm altında, Yunanistan gibi bazı ülkelerin bütçe imkanlarının için sonuna kadar ve piyasanın bu ülkeleri mali sıkılaştırma için zorladığını da gözönüne alırsak, para politikasına daha fazla iş düştüğü anlaşılıyor. Öte yandan faizlerin seviyesine bakarak bazı ülkeler için (örneğin Almanya ve ABD) mali gevşeme imkanı olduğunu savunmak ne kadar gerçekçi tartışmaya açık.

Hatırlanacak olursa, seneler süren düşük borçlanma maliyetleri sonrası piyasa bir anda Yunanistan aleyhine döndü. Dolayısıyla bu tip konularda zamanlamayı ve tetikleyen etkenleri bilmek mümkün olmayabiliyor.

Yine de kürsel boyutta izlediğimiz bu görünüm altında, faizlerin daha uzun süre düşük seviyelerde seyretmesi yönündeki beklentilerin güçlendğini görüyoruz. Reel faizlerin sıfır veya eksiye gelmiş olduğu ekonomilerde politika faiz oranlarından başka ne türlü parasal destekler olabileceği konusunda arayışların olduğu da görülüyor.

Bu bağlamda bazı merkez bankalarının (örneğin Fed) ikinci niceliksel gevşeme (QE2) girişimlerine başlayacağı beklentisi de yavaş yavaş da olsa oluşmaya başlıyor.

Ekonomi ve piyasalar açısından en önemli risklerin ülke borçları ve bununla ilgili alınacak politika kararlarında olduğunu düşünüyoruz. Borç sürdürülebilirliği endişelerini ortadan kaldırmak için alınması tavsiye edilen mali tedbirlerin nispeten kırılgan bir görünüme sahip olan toparlanma eğilimini zayıflatıp zayıflatmayacağı konusu ise bizce önemli bir soru işareti olmaya devam ediyor. Bu bağlamda başını Almanya'nın çektiği Avrupa'da daha yaygın olan sıkı mali disiplin yanlısı ("mali şahinler" diye adlandırabileceğimiz) anlayışın bakış açısını yansıtması açısından önemli. Öte yandan, mesela Nobel ödüllü Paul Krugman, şu aşamada maliye politikasında frene basılmasının büyük hata olacağını savunuyor. Kamu borcunun yükselmesi nedeniyle kamu harcamalarının kısılmasını savunanları ciddi şekilde eleştiriyor.

İşin özüne baktığımızda ise hem mali şahinlerin bazı ülkelerdeki (çoğunluğu gelişmiş) borç sorunları konusundaki görüşleri hem de mali güvercinlerin ekonomik durgunluk içinde mali sıkılaştırma konusundaki endişelerinin haklı olabileceğini düşünüyoruz. Maalesef, içinde olduğumuz durumda kolay çözüm olduğunu düşünmüyoruz. Ülkeler kendi durumlarına göre bazı tercihlerde bulunacaklar fakat alınacak kararların etkileri o ülkelerle sınırlı kalmayacak.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, küresel büyüme, borsalar ve emtia gibi "riskli varlıklar" açısından tarihsel olarak daha iyi bir öncü gösterge niteliğine sahip bazı veriler zirve yapıyormuş gibi bir görüntü oluşturuyor. Bu görüntü genelde aylar süren bir zaman içinde piyasalar açısından da bir zirve halini alabilir. Varlıkların ve yatırımların bu bakış açısıyla yönetilmesi önümüzdeki dönem daha fazla önem kazanabilir diye düşünmeye devam ediyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017