Yatırımsız büyümeyle bile yüzde 7.9’luk cari açık
Merkez Bankası üç yıldır cari açıkla “mücadele” programı uyguluyor. Hatta bu yüzden Merkez Bankası, asıl görevi olan enflasyonla mücadeleyi savsaklamakla eleştiriliyor. Hükümet de cari açığı düşürmek için stratejiler uyguladığını söylüyor.
Üç yıldır gerek ekonomi bakanlarının demeçlerinde, gerekse Merkez Bankası’nın rapor ve açıklamalarında, izledikleri stratejinin sonuç verdiğini, cari açıkla mücadeleninin yolunda gittiğini dinledik durduk. Bir ekonomi programının ve bir para programının başarılı olup olmadığını değerlendirmek için üç yıl yeterli bir süre. 2013 yılı büyüme rakamlarının açıklanmasıyla, Merkez Bankası’nın ve hükümetin cari açıkla mücadele programının karnesi de ortaya çıkmış oldu. Veriler, hükümetin ve Merkez Bankası’nın izlediği politikaların, cari açık cephesinde net ve kesin olarak başarısız olduğunu ortaya koyuyor. İzlenen program, büyümeyi düşürdü ama cari açığı düşüremedi. Bunu da başarı olarak görmek mümkün değil.
Sayfadaki grafiklerden birisi, çeyrek yıllık döneme ait milli gelirin yıllık artış hızı ile o çeyrekteki cari açığın milli gelire oranını karşılaştırıyor. Diğer grafik ise 4 çeyreğin toplamından oluşan yıllık milli gelirdeki büyüme hızıyla, o dönemdeki 12 aylık toplam cari açığın, yıllık milli gelire oranını karşılaştırıyor. Yıllık bazdaki grafik, cari açıkla mücadele programının büyümeye etkisini ve cari açıkta elde ettiği sonucu açık bir şekilde gözler önünü seriyor.
Üç yıldır izlenen program başlarken yıllık gayrısafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) büyüme hızı da, yıllık cari açığın yıllık GSYİH’ya oranı da yüzde 9-10 düzeyinde idi. Program uygulanmaya başladıktan sonra 2012’nin son çeyreği ile 2013’ün ilk çeyreğinde yıllık GSYİH’nın büyüme hızı yüzde 2.1 düzeyine kadar düştü. Buna karşın yıllık cari açığın GSYİH’ya oranı yüzde 6’nın bile altına inemedi. Cari açık oranı, büyüme yerlerde sürünürken dahi uluslararası alanda tehlike sınırı kabul edilen yüzde 5’in oldukça üzerinde kalmaya devam etti.
2013’ün ikinci yarısında ekonomide ılımlı bir canlanma ortaya çıktı. Yıllık GSYİH’daki büyüme hızı son çeyrekte yüzde 4.05’e ulaştı. Aynı sürede cari açık oranı da yaklaşık 2 puan birden artarak yüzde 7.92’ye çıktı. Yüzde 8’e dayanan bir cari açık oranı, her zaman için tehlikeli bir düzey. Global sıcak para akımlarının yönünün değiştiği ve yükselen piyasalar için rüzgarın tersten esmeye başladığı günümüz koşullarında ise çok tehlikeli bir düzey.
Yüzde 7.92’lik cari açığın nasıl ortaya çıktığına baktığımızda daha da iç karartacak bir manzara ortaya çıkıyor. Yüzde 8’e dayanan cari açık, yatırımların kamu dışında yerlerde süründüğü bir koşulda ortaya çıktı. Şimdiye değin cari açık açıklanırken “Büyümek için yatırım yapmak zorundayız. Yatırım yaptığımız için cari açık veriyoruz” deniyordu. İlerideki refahımız için cari açık zorunlu gösteriliyordu. Geldiğimiz noktada, yatırımsız büyürken de aşırı yüksek cari açık veriyoruz.
2013 yılında özel sektörün makine yatırımları yüzde 1.3 büyürken inşaat yatırımları yüzde 0.7 daraldı. Böylece özel sektör yatırım harcamalarındaki toplam büyüme sadece yüzde 0.66 oldu. Büyümeyi gazlamaya çalışan kamunun yatırımları yüzde 4.31 arttı. Ancak bu da esas olarak inşaata gerçekleşti. Kamunun inşaat yatırımlarındaki büyüme yüzde 29.1’i bulurken, makine teçhizat yatırımları yüzde 3.91 büyüdü. İhracat ise sadece yüzde 0.1’lik büyüme ile yerinde saydı.
Bu durumda yüzde 4.05’lik yıllık büyümenin 3.73 puanı tüketimden kaynaklandı. Sonuç olarak yüzde 8’e dayanan cari açık oranını, yatırımlar değil, nihai tüketim yarattı.
Sırtını sıcak paraya dayayan hormonlu kolay büyüme stratejisi, iktidar için popülist bir politik istismar fırsatı yaratmış olabilir. Ama bu politika, üretim altını oydu, sanayinin rekabet gücünü tahrip etti. Bu tahribatı onarmak hiç de kolay olmayacak.