Yatırıma ve ölçeğe teşvik

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Doğrudur, öngörülemeyen derinlikte ve hızda ortaya çıkan olumsuz küresel gelişmelerin bizim oldukça sağlam ama küçük bankacılık sistemimizde ve kronik yapısal sorunları olan reel sektörümüzde yarattığı güven eksikliği ve kararsızlık bizim kabahatimiz değildir. Ancak bunun böyle olması, ağırlığı şimdi daha da artan sorunlarımızı çözme sorumluluğunu bizim omuzlarımızdan kaldırmıyor. 16 Aralık 2008 tarihli yazımızda, her ülkede olduğu gibi bizde de bu aşamada öncü rolü yüklenecek olan kamu otoritesinin öncelikle ekonominin çarklarını yavaşlatan güven açığını gidermesi, bu amaçla Batı'dan farklı olarak henüz tahribata uğramamış bankacılık sistemine aktif kalitesi (kredi geri dönüşleri) konusunda geleceğe yönelik destek taahhüdü içeren bir mekanizma kurması, bundan sonra da aslında krizden önce de temel gündem olan reel sektörün rekabet gücünü artırma ve yapısal dönüşümünü hızlandırma amaçlarının eleğinden geçirilen bir politika demetini uygulaması gereğine işaret etmiştik. Gerçekten krizin ilk darbesinin dışında kalmak, bize Batı'dakinden çok daha yalın ve anlaşılabilir bir eylem planı yapma şansını veriyor; bunu kullanabilmeliyiz.

Yeni teşvik tasarımı ve sanayi stratejisi

Bu eylem planının öne çıkan unsurlarından biri, defalarca yazdık, "yeni bir teşvik  sistemi tasarımı"dır. Son bir iki yıla kadar ve hayret edilecek kadar uzun bir süre uygulamada kalan mevcut sistem, kapsam ve amaç yönünden belli öncelikleri, ayrıca elle tutulur performans kriterleri içermediği için ciddi kaynak savurganlığına yol açtı ve rekabet gücüne ölçülebilir bir katkı sağlayamadı. Sisteme stratejik ve yeni dinamiklere uygun bir nitelik kazandırmak doğrultusunda yoğunlaşan tartışmalar, 2008 yılı başından itibaren ekonomideki kırılganlıkların temelindeki yapısal zafiyetleri gidermeye yönelik bir sanayi stratejisi arayışı ile sürdürülebilir büyüme rotasını güvence altına alacak bir içeriğe kavuştu. Yıl içinde yapılan iki atelye çalışması ile kamu ve özel kesim ile sivil toplum kuruluşlarımızın geniş katılımına dayalı ortak bir irade geliştirilmeye çalışıldı. Sonunda, "Türkiye'nin Avrupa ve Asya'nın üretim merkezi yapılması" vizyon olarak benimsendi.

Kuşkusuz bu iddialı inisiyatifin akibetinden kaygılanmaya yol açacak eksiklikler vardı; yıllardır üzerinde konuşulduğu halde sahibi ve sorumlusu dahi netleşmemiş "sanayi envanteri" eksikliği de bunların başında geliyordu. Sanayi Bakanı, hafta sonunda yayınlanan bir röportajda 3800 sektörden 2 milyonu aşkın işletmenin mali tabloları ve kritik faaliyet göstergelerinin "Girişimci Bilgi Sistemi" adıyla bir portalde toplandığını ve sürekli güncellendiğini, krizler de dahil ekonomik gelişmeler sonunda sektörlerde sağlam verilere dayalı etki analizleri yapılabileceğini vurgulayınca yeni teşvik sistemi tasarımının artık şekillenmekte olduğuna dair umudumuz arttı.

Zaten yıl sonunda hem 5084 sayılı kanun, hem de vergi mevzuatındaki yatırım indirimi uygulaması sona erdiği için yeni uygulamanın ne olacağı merak ediliyor.

Yatırım teşviki şart

Zaman zaman amacı aşan şekillerde kullanılsa da mevcut sistemin üretim kapasitesinin güçlenmesini sağlayan tek unsuru olan yatırım indirimi sona ererken eski teşvik belgelerine dayanarak yapılmış yatırımlar nedeniyle kazanılan indirim haklarının önemli bir bölümü kullanılmamış olacak. Kazanılmış hakların korunması bir hukuk ilkesi de olduğundan, bunu güvenceye bağlayacak bir düzenlemeye ihtiyaç var.

Öte yandan uzun zamandır yoğun çalışmalar sonunda hazırlanan ve Maliye Bakanlığı'nca üzerinde son çalışmalar yapılmakta olan Gelir Vergisi Kanun Taslağı'nda, yatırımın büyüklüğüne ve istihdam edilen işçi sayısına bağlı olarak bu yatırımdan elde edilecek kazancın yüzde 80'e kadar varabilecek bir bölümünün gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutulmasına ilişkin bir hüküm de önerilmektedir. Özellikle krizin etkileriyle ciddi bir durgunluk tehlikesi ve  zaten yüksek olan  işsizliğin daha da artması ihtimali, belli bir ölçeğin üstündeki yatırımların teşviki için yeni bir mekanizmayı zorunlu kılıyor. İndirim yerine istisna uygulaması, teşvikin etkisini yatırımın sonuçlanmasına ve kâra geçmesine kadar erteleyeceğinden, yatırımcı şirketin tüm kazançları için uygulanacak ve yatırım aşamasından itibaren sonuç doğuracak bir düzenleme, hem krize karşı geliştirilecek politikalarda aranan etkinliğe uygun düşecek, hem de kazanılmış ama kullanılmamış yatırım indirimi hakları ile tutarlı bir mevzuat zemini sağlayacaktır.

Ölçeği artırmak önceliktir

Şirketlerimiz ile ilgili veri tabanının da açık bir şekilde göstereceği gibi Türk ekonomisindeki en önemli sorunlardan biri, işletmelerde ölçek sorunudur. Bu nedenle teşvik sistemi tasarımının önceliklerinin başında da, işsizlik tehlikesinin de büyümesini önlemek amacıyla, işletme ölçeklerini artırmak gelmelidir. Üstelik, evvelce de belirttiğimiz gibi, verimlilik ve yenilikçilik gibi ölçek büyütmeyi de kapsayan yapısal dönüşüm, kriz politikalarıyla da örtüşüyor.

Enerjimizi ve sınırlı kaynaklarımızı, gelişmiş Batı ülkelerinin krizin büyük tahribatını dengelemek için yürüttükleri olağanüstü büyüklükteki mali politikalara öykünerek hesapsızca harcamak yerine kendi sorunlarımıza çözüm için uygun araçlara odaklayabilirsek hem krizden daha çabuk sıyrılabilir, hem de tavsayan gündemimizde yol alırız. Zaten bundan böyle sık sık aynı taşla iki kuş vurmamız gerekecek…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019