Yatırım şansı ve siyaset riski

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Daha geçen hafta kriz sonrasında hızla toparlanan Türk ekonomisinin, yeni küresel denge sancıları yaşanırken kendini avantajlı bir şekilde konumlandırması için fırsatlar bulunduğunu, altıncı Yatırım Danışma Konseyi için Türkiye'ye gelen küresel şirketlerin ve uluslararası kuruluşların başkanlarının da bunu teyid ettiğini belirtmiştik. Üstelik Türkiye de, mali disiplinden asla vazgeçmeyeceğini gösteren bir tutum içinde olduğunu "mali kural" insiyatifi ve bütçe performansı ile doğrularken, başta işsizlik olmak üzere yapısal sorunlar üzerinde kollektif bir odaklanma başlamış görünüyordu. Ne var ki değişkenler sadece ekonomik olanlar ile sınırlı değil. İstesek de istemesek de ekonomi dışı yani siyaset ve güvenlik faktörleri, ekonomik politikalarda büyük yanlışlar olmasa bile, büyük belirsizlik yaratarak ülke risk primini yükseltme potansiyeli taşıyor. Bu açıdan kamu yönetimlerinin üzerindeki yük katlanıyor.

Hollanda'da yatırım toplantısı

Haziran ayı başında Amsterdam'da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yabancı yatırımcılarla buluşturulduğu ve PwC'nin organize ettiği bir toplantıda da, uluslararası piyasaların yeni dengesini aradığı bu kaotik ortamda kendi ülkelerindeki olumsuz koşulların yoğun arayışa ittiği gelişmiş ülke yatırımcılarının Türkiye'ye ciddi bir alternatif yatırım yeri olarak baktığını gözledik. Hollanda'lı Türk İşadamları Derneği HOGİAF ve Türkiye'den gelen TUSKON temsilcilerinin de hazır bulunduğu toplantıda Bakan'ın konuşması da, Yatırım Promosyon Ajansı'nın ve benim yaptığım sunumlar da ilgiyle izlendi.

İlginç bulduğum hususlardan biri, katılımcıların ikna olmak için ilave soru sormamaları ve toplantı sonrasındaki resepsiyonu sabırsızlıkla bekleyip başta Bakan olmak üzere konuşmacıların ve Hollanda Büyükelçimizin etrafını sarmalarıydı. Oysa biz uzun yıllardan beri konuşmacı ya da dinleyici olarak katıldığımız benzeri uluslararası toplantılarda hep kuşkulu sorulara ve sorgulamalara alışmıştık; dinleyicilerin de ancak bir bölümü toplantılar sonunda networking dediğimiz birebir temas, daha da küçük bir bölümü de somut yatırım niyetlerini konuşma isteği gösterirdi. Arada değişen nedir? Kriz sonrası küresel koşullarda yatırım cazibesi yönünden Türkiye'nin karşısındaki rekabet, en azından birkaç yıl için, ciddi şekilde azalmış durumdadır. Üstelik, Uzak Doğu ve Güney Amerika ülkelerinden farklı olarak doğrudan rakibimiz durumundaki Doğu Avrupa ülkeleri de kriz öncesine oranla cazibesinden çok kaybetmiş bulunuyor.

Toplantı sonrasında yaptığımız pek çok sohbet dışında, somut yatırım planlarını elektronik posta ile ileten ve takip eden çok sayıda yatırımcı olduğuna eminim. Sadece bana yazan üç şirket olduğunu söylemem sanırım bir fikir verir. Hükümet temsilcisi olan Bakan'a bunun beş on katı kadar ve çok daha ayrıntılı görüşme talebi geldiğine kuşku yok. Buna benzer ve daha kapsamlı pek çok uluslararası toplantıda aynı şeyin tekrarlandığına da eminim. Özetle Türkiye iyi organize olabilirse ciddi bir fırsat dalgasıyla karşı karşıya.

Risklerin kontrolü ve yatırım iştahı

Aslında Türkiye'nin yeni dönemde önemi sadece ekonomik yönden artmıyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın enerji potansiyeli dolayısıyla dünyanın stratejik merkezi durumuna gelmesi, başta İsrail ve İran olmak üzere uzun zamandır gerginlik kaynağı olmuş bölge ülkeleriyle hassas bir ilişkiler ağı içinde bulunan ve demokrasi ile piyasa ekonomisi özellikleri yönünden güçlü bir batı müttefiki olan Türkiye'nin önündeki politika penceresini bir yandan alabildiğine genişletirken, bir yandan da risklerini büyütüyor. Çünkü maalesef siyaset ve güvenlik alanı, ekonomiden çok daha farklı ve kontrol dışı tehlikeler içeren bir alandır; üstelik buradan doğan riskler ekonomiyi doğrudan etkiler.

Bu açıdan bir yandan, siyaset ve güvenlik risklerinin makul bir sınırın altında tutulması için azami gayret ve dikkatin gösterileceğini temenni eder ve bunun öneminin altını çizerken, bir yandan da yaklaşan seçim konjonktürüne rağmen kamu maliyesi ve diğer ekonomik politikalar bağlamında perspektifin yitirilmemesi, kısa ve orta vadede fırsatları süratle değerlendirmemizi sağlayacak yapısal iyileştirmelere yoğunlaşılması doğrultusunda kararlılık gereğini akıldan çıkarmamalıyız.

Son zamanlarda ciddi yatırımcılardan en sık duyduğum soruların iş piyasasının katılığı ve meslek eğitiminin yetersizliği olması boşuna değil. Bir de aslında pek çok unsuru kapsayan, "neden Türkler TL'na güvenmiyor?" sorusunun üzerinde durmalı. İzlenecek yol, yerli olsun yabancı olsun yatırımcıları Türkiye'ye yatırım konusunda iştahlandırmaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019