Yatırım ortamı ve oyunun kuralları

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Bu köşeyi okuyanlar, en sık karşılaştıkları referanslardan birinin yatırım ortamı olduğunu bilir. 2001 yılından beri, biraz da kriz bıkkınlığı ve Dünya Bankası'nın yol göstermesi ile ülke ve toplum olarak bu alanda ilerleme sağlamayı çıkış yolu gördüğümüzü hükümet programları ve kamu ile birlikte sivil toplumu ve özel kesimi de içeren geniş katılımlı bir koordinasyon ve izleme süreci ile ortaya koyduk. Ancak bu kavramın içeriğini, yani yerli olsun yabancı olsun yatırımcının aradığı temel koşulları ve gerçek bir piyasa ekonomisinin özelliklerini yani oyunun kurallarını yeterince anladığımız ya da bunlar üzerinde mutabakata vardığımız çok tartışmalı. Bu koşulların ya da kuralların en önemlisi olduğu bütün dünyada kabul gören hukuk güvencesi bakımından rakip ülkelerden geride algılanmamız ve en az reform çabasını bu alanda göstermemiz de aynı sonucu doğruluyor.

Yatırım ortamında neredeyiz?

Yönetim danışmanlığı alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden Boston Consulting Grubu'nun Avrupa'da yatırım yapan ABD şirketlerini kapsayan bir araştırması, yatırımcı şirketlerin yüzde 71'inin Almanya'yı tercih ettiğini gösteriyor. Yüksek istihdam maliyetine, göreceli olarak sıkı vergi sistemine ve esnek olmayan iş mevzuatına rağmen yapılan bu seçimin arkasında yüksek işgücü kalitesinin, üretimde hata payının düşüklüğünün, gelişmiş altyapının, düzenli piyasaların ve açık kuralların olduğu anlaşılıyor.

Doğrudan yatırımların dünya çapındaki dağılımında ön sıraları başta ABD olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerinin aldığı düşünülürse bu sonucu anlamak zor değil.

Öte yandan Türkiye'deki Amerikan şirketlerinin ülkemizdeki iş ve yatırım ortamı hakkındaki görüşlerini tespit etmek için yapılan bir araştırmanın sonuçları da geçen hafta açıklandı. Amerikan Şirketler Derneği'nin (ABFT) Gfk firmasına yaptırdığı bu araştırma, 90'ın üzerinde katılımcı şirket yöneticisinin iş ve yatırım ortamını yansıtan bir dizi faktör açısından oldukça olumsuz kanaat taşıdıklarını gösteriyor. Türkiye'yi hâlâ yatırıma değer, altyapı ve işgücü eğitimi konusunda nispeten ümit var saymalarına karşılık vergi sistemi ve uygulaması, enerji maliyetleri, kamu yönetiminde saydamlık, finansman koşulları, AB'ne uyum süreci gibi konularda yüzde 60'tan fazla, fikri mülkiyet hakları ve kanunların uygulaması konularında yüzde 70'i bulan şirket olumsuz bir bakış açısına sahip. Üstelik son yıllarda en yüksek puan aldığımız makroekonomik istikrar konusunda da şirketlerin büyük çoğunluğu kaygılı.

Öte yandan unutmayalım ki bu faktörler sadece yabancı için değil, yerli yatırımcı için de önemli. Nitekim özel sektör dış borçlarının bu derin kriz ortamında bile büyük ölçüde yenilenebilmesi, buna karşılık "Varlık Barışı" Yasası'na yeterli başvurunun olmadığının açıklanması ve üstelik son yıllarda Türk şirketlerinin yurtdışında yatırım arayışına girmesi yerli şirketlerin ve yatırımcıların da ülkeyi yeterince güvenli ya da cazip bulmadığına işaret ediyor.

Piyasa ekonomisi ve vergi

Aslında bu konuda en fazla gözardı edilen faktör, yatırımcının oyunun homojen kuralları olup olmadığı ve hak gaspına uğrayıp uğramayacağı konusundaki algılaması. Gerçekten makroekonomik istikrar, vergi sistemi, altyapı, mevzuat, işgücü niteliği gibi faktörler, göreceli olarak kolay belirlenebilen ya da ölçülebilen kriterler iken hukuk güvencesi diye özetlenen bu kavram, uygulama ile ilgili gözlem ve deneyimlerin toplamından oluşan bir ortak kanaati simgeliyor. Bu açıdan, yargı sistemine ayrılan kaynaklar, eğitim ve ücret düzeyi gibi nesnel ve ölçülebilen kriterler ile birlikte hatta daha çok toplumsal kültür ve alışkanlıklar gibi soyut özellikler ile ilgisi var.

Daha önce de sözünü ettik, bu özelliklerden bir tanesi de gerçek piyasa ekonomisi gerekleri ile kurumsal ve yapısal uyumu tam olarak gerçekleştirememek şeklinde ortaya çıkıyor. 19 Ağustos ve 26 Ağustos 2008 tarihli yazılarımızda bu uyumsuzluğun vergilendirme düzenine ilişkin olumsuz sonuçlarına değinmiştik. Bu arada kayıtdışı ve gelir vergisi konusundaki yapısal darboğazın giderilmesine yönelik sistematik reform kadar vergi idaresi ve denetimi ile ilgili uygulama aksaklıkları ve kapasite yetersizliklerinin de aşılmasının önem taşıdığı, şirketlerin rekabet gücünü artırmak ve ölçek artırmak için yeniden yapılanmaları ya da finans kaynaklarına erişmeleri yönünden vergi risklerinin öngörülebilir hale getirilmesi gerektiği üzerinde durmuştuk. Vergi idaresindeki bürokratik uygulamaların gönüllü uyumu artıracak şekilde azaltılması ve vergi denetiminin yaygın ve hızlı işleyişe kavuşturulup keyfiliği asgariye indirecek otokontrol ve kalite güvencesi sistemine sahip kılınması bu bağlamda vurguladığımız hedefler arasındaydı.

Devlet ve vatandaş ilişkisi

Öte yandan vergi konusunda devlet ile toplumun ya da vatandaşın arasında bir çıkar zıtlığı olduğu anlayışı da artık eskimiştir. Vergilerin yetersizliği kamu hizmetlerini aksatacağı ve bütçe açığı, enflasyon gibi bozulmalara yol açtığı için topluma, fazlalığı da yatırım hevesini kırıp ekonomik faaliyeti yavaşlatacağı için devlete zarar verir. Bu açıdan modern vergi idaresinin mükellefler ya da toplum ile saydamlık ve objektif işbirliği içinde çözüm odaklı bir diyalog kurması, aynı zamanda adil işlem ve eşit yaptırım hissi uyandıracak bir hizmet kapasitesine ve derinliğine sahip olması beklenir.

Devletin toplum ve vatandaşlar ile rakip değil, ortak olduğu, onlarla diyalogu kurumsal bir hale getirerek herkes için daha iyi sonuçlar elde edileceği sadece vergide değil, her alanda doğrulanıyor. Böyle ortak çözüm inisiyatiflerinin dünyada başarılı olmuş bir örneğinin, Common Purpose hareketinin geçen yıl Türkiye'de "Ortak İdealler Derneği" olarak hayata geçen kolu da kamu ve sivil toplum/özel kesim yöneticilerinin birlikte çalışarak yaşam kalitesini artırma ve sorunları çözme yolunda nasıl verimli bir işbirliği yapabileceklerini gösteriyor.

Aksi taktirde ne devletin ne vatandaşın memnun olmadığı, bürokrasinin de verimsiz ve hantal damgası yiyeceği durumlar ile karşılaşmaya, küresel yarışta da fırsat kaçırmaya devam ederiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019