Yatırım alan şirketler neden batar?
30 Temmuz 2013, ekonomi sayfalarına bir haber düşer. Erikli’yi Nestle’ye satan başarılı iş insanı Hasan Aslanoba, yıl sonuna kadar 40 internet şirketine 35 milyon dolar yatıracağını açıklar. İnternet ekosisteminin en heyecanlı amatör ruhlu dönemleri. Sürekli buluşmalar oluyor, etkinlikler kafe toplantıları şeklinde.
Henüz plazalı, Maserati’li internet girişimcilerin olmadığı dönemler. O günün kuru 1,93 TL. 35 milyon doların o günkü karşılığı 67,5 milyon TL. Bugünkü karşılığı ise 1 milyar dolar. O “yatırıma hücum” döneminde belli bir süre sonra Hasan Aslanoba, girişimcilerle görüşmeye yetişemediği için bir ekip oluşturmuştu.
O yıllarda yatırım yaptığı girişimlerin ilginç bir şekilde belli bir süre sonra kapandığına şahitlik ettik. Yani bu 10 yılın sonuna kadar dayanamamalarından söz etmiyorum, henüz o yılların başlarında teker teker kapandılar.
Hasan Aslanoba, yatırımları konusunda ne düşündü bilemiyorum. Pişman mıydı, yoksa pazarı hazırlamak için bir babayiğitin çıkıp 35 milyon dolar harcaması mı gerekiyordu ve o babayiğit de kendisi miydi bilinmez. Ama yatırım denen kavramın henüz o yıllarda yanlış kaynayan bir kemik kırığı olduğunu söyleyebilirim.
Yatırımcı parasına piyangodan çıkmış ya da kumarda kazanılmış bir para gibi görme ve “batmak üzereyiz öyleyse hemen bir yatırımcı bulalım ve kendimizi ona çok iyi göstererek batışımızı biraz erteleyelim” gibi bir düşünce yapısıyla birleşince, yatırımcıların da acemi olduğu bir dönemde kötü bir başlangıç oldu. Belki öğrenme süreciydi, hem yatırımcı hem de girişimci nasıl “olmaması” gerektiğini bu şekilde öğrendi.
Yahut Hasan beye sorsak belki o hiç bizim hesap edemediğimiz bir biçimde kârda hissediyor olabilir. Konu elbette Hasan Aslanoba ile ilgili değil. Hasan bey, sadece sektöre bir anda gökten bir uzay aracının ışıklı tünelinden iner gibi indiği için akılda kalıcı bir örnek oldu. Ama yatırımcı - girişimci arasında çok sağlıklı bir ilişki halen kurulamadı. Yatırımcı girişimcinin kendi tecrübesinde davranmasını istiyor.
Yatırımcı girişimcinin, kendisinin yaptığı hataları yapmamasını istiyor. Yatırımcı girişimcinin hiç düşüş yaşamadan parasını hep katlamasını istiyor. Zaten para söz konusu olduğunda, “Smart Money” yani akıllı para yerine sadece para konulduğunda şirkete, orada ilk düğme yanlış iliklenmeye başlıyor.
Gelelim girişimciye;
Girişimci yatırımcı hiçbir işine karışmasın istiyor. Girişimci yatırımcının tecrübelerinin eskide kaldığını, “o işlerin öyle olmadığını” düşünüyor. Girişimci yatırımcının sadece para koyması ve çenesini kapatması gerektiğini düşünüyor. Yani girişimci ile yatırımcı birbirinden doğru şekilde faydalanamıyor. Yatırımcıda da girişimcide de yüksek ego var. İkisi de marifeti kendinden biliyor.
Yatırımcı “Ben para yatırmazsam sen işi büyütemezsin” derken girişimci de “Ben işi büyütmezsem paranı katlayamazsın” düşüncesinde. 12-13 yıldır içinde olduğum internet ekosisteminde gördüğüm bu, girişimci ile yatırımcının güçlerini birleştirip hızla uçuşa geçtiği çok fazla örnek yok. Artık bunun sağlanması gerekiyor.
Girişimcinin, yatırımcının parasının kıymetini bilmesi, yatırımcının da girişimcinin fikrinin, emeğinin, enerjisinin değerini bilmesi gerekiyor. Yoksa orta sahadan kaleyi yoklayan birkaç şutun gol olması dışında aksiyon yaratamayız, başarıya ulaşamayız.